Kilise translate Portuguese
3,906 parallel translation
Kilise ışıkları kapalıydı, içersi karanlıktı.
As luzes da igreja estão apagadas, está escuro.
Ama bizim onun cinayetini araştırdığımız sabah kilise tarafında yürümüyor muydun?
Mas, passou pela igreja, apenas por acaso, na manhã em que investigamos o homicídio dele?
Ve onun kilise için beni feda etti.
E, ele sacrificou-me pela sua igreja.
Hatta kilise umumi seremonileri ona yasaklamış.
De facto, a igreja proibiu-o de comparecer em público.
Kilise karargâhtan 3 km uzaklıkta.
A igreja fica a três km da base.
Kilise filan?
Assim, como igrejas e isso tudo?
Kayınbiraderimin evine taşınmaya hazırlanıyorduk ve kilise satışından birkaç eşya aldık. Ama ödediğimizden daha fazlasını bulduk.
Preparávamo-nos para nos mudarmos para a casa de hóspedes do meu cunhado e comprámos um monte de coisas numa venda de artigos usados da igreja, mas conseguimos mais do que aquilo por que pagámos.
Bir de kilise grubu olacaksınız.
Era suposto isto ser um grupo paroquial.
Çocuklar da kilise korosuna girebiliyor mu? - Efendim?
Os miúdos estavam no coro antes?
- Luteryen. Kilise bültenlerini her hafta bana okuturdu.
Todas as semanas fazia-me ir à frente para ler o programa.
... kilise meselelerinde biraz şeymiş...
! Tem um problema com coisas da igreja.
Neden kilise konularından bu kadar korkuyorsun?
Porque tens medo das coisas da igreja?
- Öncelikle ben şey değilim... - Kilise üyelerinden ve şeyden korkmam...
Em primeiro lugar, não tenho medo de padres, ou freiras, ou...
Unutma Carl, on dakika sonra kilise.
Carl, não te esqueças. Igreja daqui a dez minutos.
Kilise çanları.
Sinos de igreja.
Bu davalar yüzünden kilise beş parasız kalıyor.
A Igreja está a falir com todos esses processos.
Altıncı Louis tarafından yapılan eski bir kilise.
Não era a tua família, sequer. Mataste-o?
Ne Kilise kurallarına uygun ne de komik.
Nem canónica ou cómica.
Babam kilise korosunda baritondur.
O meu pai é barítono no coro da igreja.
Bu işler başladığında kamera önünde o kadar hevesliydin ki sanki bunu kilise için istiyor ve buna sahip olmak istiyordun.
Estava tão ansioso por estar à frente das câmaras logo no início, como quisesse ser dono daquilo, de o reclamar para a Igreja.
Korkunç bir olay oluyor ve kilise neşe içinde doluyor. İnsanlar bir anda sana dikkat kesiliyorlar.
Um acontecimento terrível, e a Igreja amontoa-se alegremente, porque de repente as pessoas prestam atenção.
Bütün bölge halkı Kilise kermesine katılır.
A região toda apoia o bazar da Igreja.
Yarın Kilise kermesi var.
Amanhã é o bazar da Igreja.
Kasaba, kilise...
A aldeia, a igreja...
İşte kulübe şurada ve bir de kilise var.
Certo, esta é a casa de campo e ali está a igreja.
Kilise işaretini biliyorsun değil mi?
Tu conheces o sinal para igreja, não?
Pekala, kilise orada değil.
Bem sim, não é onde a igreja está. Olha aqui!
Bunlar istediğiniz kilise kayıtları.
Estes são os registros da igreja que pediu.
Pekala... Kilise kayıtları.
Sim, bem... registros da Igreja.
Kilise 1260 civarında inşa edildi.
A igreja construída em torno de 1260.
- Yani orası bir kilise.
- Bem, é uma igreja.
Hayır ama bir şey söyleyeceğim kilise kayıtlarının Mandeville'in günlüğü ile son bulması tesadüf olamaz.
Eu não acho que tenha sido um acidente que levou o diário de Mandeville a acabar nos registros da igreja.
Calvino kilise tarihi konusunda uzmandır halı altına süpürülmüş her şeyi bilir.
Calvino é um especialista na história da igreja. Todo o material que tem sido varrido para debaixo do tapete sagrado.
Kilise geldi ve onu defetti buna "Sahte İsa" dediler.
A Igreja veio e levou-o para fora, chamaram-lhe de Anticristo.
Ayrıca kilise bilgisayarını Chloe Rudolph'un kamerasını aktifleştirmek için kullandın. Böylece istediğin zaman biz onu bulacaktık.
Usou o computador da igreja para activar a webcam da Chloe Rudolph para que a pudéssemos encontrar quando quisesse.
Brienno'da San Vittore'nin hemen dışında çok hoş küçük bir kilise var.
Há uma capela adorável fora de San Vittore, em Brienno.
Bu yüzden kilise ve oyunun konusunu açtı.
Por isso estava a falar na igreja e no jogo.
Kilise sizi bir tas sıcak çorba gibi sevindirmeli.
A igreja devia deixar-vos felizes, como uma caneca de sopa quente.
Homer'in Pasta Adam kostümü, Lisa'nın kırmızı elbisesi,... Lisa'nın kırmızı elbisesi, Lisa'nın kırmızı elbisesi. Bart'ın kilise kıyafeti...
A fantasia de Homem-Tarte do Homer, o vestido vermelho da Lisa, o vestido vermelho da Lisa, o vestido vermelho da Lisa, a melhor roupa de Domingo do Bart...
Cidden "kilise sırası" mı?
A sério, "pews"?
Kilise hademeliği ya da bölge papazlığı gibi bir şey.
É como um sacristão ou prior.
Kilise dergisi ister misiniz?
Boletim da igreja?
Kilise...
Boletim...
Alkışlar eşliğinde söylenen kilise şarkıları.
Canções de igreja com palmas...
Tamam, Betty hala. Kilise için seni hazırlayalım mı?
Então, tia Betty, não quer ir mudar de roupa para irmos para a igreja?
Kilise onu şöhretler kürsüsünden atana kadar Aziz Christopher'ın kolyesini takıyordum.
Costumava usar um São Cristóvão até o terem expulsado do átrio da fama.
Kilise seni asla bırakmaz, Jackie.
A igreja Nunca a deixa, Jackie.
Ben Katolik değilim ama kilise aynı cins evliliğin... - Baba...
Não sou católico, mas a igreja não é a contra o...
Üzgünüm, kilise aynı cins evliliğine karşı çıkıyor.
- Sabes o que quero dizer. Desculpem. A igreja não é a favor do casamento do mesmo sexo.
O kilise için her şeyi vermiş.
Desistiu de tudo pela igreja.
Kilise, Latimerların evinin arka tarafını görüyor.
A igreja dá para as traseiras da casa dos Latimer.