Kuzu translate Portuguese
1,016 parallel translation
Yapma, döndüğümde kuzu gibi olmuştu.
Estava manso como um cordeiro quando voltei.
O halde bu da kuzu eti değildir.
Então isto não é carneiro?
Aslında, kuzu etinden daha lezzetli.
É mais saboroso do que carneiro.
Gözlerine bakmak, bakıpta beğenmemek elde değil, insanı kuzu gibi yapar.
Vejo nos seus olhos, o olhar da ovelha, para si... o seu carneiro...
Öyle kuzu kuzu gelmem, şerif.
Não vou pacificamente, Xerife.
Hazırda kuzu kızartma ve yahni var.
O cordeiro assado e o guisado estão prontos a ser servidos.
- Kuzu mu yahni mi?
- Cordeiro ou guisado?
- Bana erişteli kuzu kızartma.
- Cordeiro assado e massa para mim.
- Yetiştirmeniz için kuzu getirilecek ayrıca mısır.
Irão ter ovelhas para criar, sementes para plantar. Sementes?
Geronimo mısır ekecek ve kuzu yetiştirecek.
E agora Geronimo deve semear milho, criar ovelhas.
- Kuzu eti mi?
- Carne de ovelha?
AP'e gider, jelatine sarılmış kuzu pirzola alır. Al sana yemek!
A minha mulher vai à loja de conveniência pega numa costeleta embrulhada em celofane, abre uma lata de ervilha e eis o jantar!
" Kuzu postuna bürünerek yanınıza yaklaşan sahte peygamberlere dikkat edin.
"Acautelai-vos dos falsos profetas que se vos apresentam disfarçados de ovelhas, mas por dentro são lobos vorazes."
Olmaz, küçük kuzu!
Não lhe mexas.
Tüyleri görmek istemem. Ama biz onu kızarmış kuzu varsayalım, hala yün örmeye devam edecek misin?
E se tivéssemos costeletas de carneiro, continuarias a ver a lã?
Bu kavrulmuş kuzu gibi.
- Eu gosto de cordeiro grelhado.
Bu akşam yemekte körili kuzu ve Hint turşusu ister misiniz?
Quer guisado de cordeiro para o jantar?
"Kurt kuzu gibi giyinir"
" "Um lobo na pele de um cordeiro." "
Sen de. Eşikleri işaretlemek için kuzu kanı getirdim... Ölüm Meleği geçip, gitsin diye.
Trago sangue de cordeiro para marcar as ombreiras e as padieiras, de modo a que o Anjo da Morte não se detenha aqui.
Tek başına, kurt sürüsü içine düşmüş kuzu gibi kalırsın.
Sozinho, filho... seria como um cordeiro em meio dos lobos.
Jerome Stanton, kurbanlık kuzu, kaderin işaret ettiği kurbanın.
Jerome Stanton, o cordeiro sacrificial, escolhido pelo dedo do destino para ser a tua vítima.
Ama gelecekte... Menüde... Koyun ve kuzu eti görmek istiyorum.
Mas para o futuro, gostava de ver no cardápio... ovelha assada, costeletas de carneiro...
Ragnar, bir kuzu gibi bağlanıp kurtlara mı atıldı?
Ragnar, preso como uma ovelha e atirado aos lobos?
Donmuş bir kuzu bacağıyla yaşlı kocasının kafasına kafasına vurmuştu.
Bateu na cabeça do seu velho esposo, com uma perna congelada de borrego.
Sigara içmeme izin verildiği sürece kuzu gibi olurum.
Desde que fumo, sou mansa como um cordeiro.
Küçük kızım her zaman kuzu gibiydi.
A minha filha sempre foi um cordeirinho.
Ama ben sadece iki şey düşünebiliyordum. Yeşil fasülye ile bezenmiş kuzu butu ve sıcak bir yatak.
E, no entanto, apenas pensava em duas coisas, numa perna de borrego com feijão e uma cama quentinha.
- Hayır, kuzu gibi teslim oldular.
- Não, chegaram como cordeiros.
Clay, sen beni kov, ben kuzu gibi giderim.
Clay, tu pões-me fora da vila, eu saio como um cordeiro.
İbrahim peygamber bir kurbanlık kuzu istiyor.
Aqui está o Pai Abraäo a encomendar um cordeiro para o sacrifício.
Eğer dana yerine kuzu olsaydı tavadami isterdin fırındamı?
E se em vez de vitela fosse carne de vaca? o que irias preferir, um bife ou assado?
Şimdi iki güzel kızarmış kuzu budu yenirdi!
Agora vamos comer um par de cordeiros assados no forno.
Ben de kuzu butlarıyla ilgilenirim.
Eu cuido dos cordeirinhos.
Bir kuzu kurban edip bağırsaklarını okudu.
Ele sacrificou um cordeiro e leu o futuro nas entranhas.
Kavunla başlayacağız, Sonra kuzu butu boulangére.
Vamos começar com o melão, e depois com um gigot de carneiro boulangére.
O bir kuzu
- É um demónio! É uma cordeira.
Kurbağa bacakları, acı soslu kuzu boku.
Pernas de rã à moda de Savoia. Borrego com queijo de cabra e molho de pimenta.
Aslında asıl konu kuzu değil, ne yazık ki, Bayan Hurst.
Bem, na verdade o cordeiro não foi assunto que me trouxe por cá, Sra. Hurst.
Demek, yeni kurbanlık kuzu sensin.
Então é a nova ovelha para abate...
Belki de sonsuzluğa dek yaşama düşüncesi, dizlerini bükerek kuzu gütmesi sana cazip geliyor?
Ou talvez a ideia de passar uma eternidade a ajoelhar-se e a pastar ovelhas lhe agrade.
Korku ve terörle beslenen bir varlık için şiddet olmayan Argelius gezegeni çok ideal bir avlanma alanı, ki gezegen sakinleri de kuzu gibi sakinler.
Uma entidade que se alimenta do medo e do terror encontraria um local de caça perfeito em Argelius, um planeta sem violência, onde os habitantes são tão pacíficos como ovelhas.
Kuzu budu sever misin?
Gostas de perna de cordeiro?
- Kuzu.
- O borrego.
Masum genç kuzu bizimle birlikte gidiyor.
Esta jovem ovelha inocente vem conosco.
Bu bir kuzu budu.
- É o cabo de pata de ovelha.
Yatmadan önce size, "Kurt ile kuzu" masalını anlatacağım. Evet, lütfen!
Antes de dormir, vou contar-vos a história do lobo e do cordeiro.
Şu polisler ne namussuz, İngiliz askerleriyle canciğer kuzu sarması.
A polícia não é suja, a relacionar-se com os soldados ingleses?
İkili anlamlardan oluşan bu cennette yonca tarlasındaki kuzu gibi... hoplayıp zıplayan sen değil misin sanki?
Um paraíso de ambiguidades em que tu, mais do que ninguém, fazes um regabofe.
" Kaplan kaplandır, kuzu değil, Mein Herr
Um tigre é um tigre não um cordeiro, Mein Herr
- Başka tatlarda ekleyebilirim... kuzu barbekü, peynirli omlet, soğanlı biftek vs... - Ama hiç bir değişiklik hissetmiyorum.
Mas não sinto nenhum efeito especial.
Ona bir kuzu almıştım.
Trouxe-lhe um cordeiro.