Kırıldı translate Portuguese
6,629 parallel translation
Kalemin ucu mu kırıldı?
Partiu-se o bico do lápis?
Kamera kırıldı çünkü bir hafta bekleyip bunu kolayca yapmak yerine yasadışı yoldan yapmak için ısrar ettin.
A câmara estragou-se porque você insistiu em fazer o teste quando podíamos ter esperado uma semana.
Kalbinin nasıl kırıldığını görmeni istiyorum.
Quero que a vejas a ficar de coração destroçado.
Dört kemiğin kırıldı da ondan. Suçlulara da hâlâ bir şey yapmadılar.
Porque te partiram quatro e não se está a fazer nada quanto a isso.
Boynu kırıldı.
Tem o pescoço partido.
Şişe kırıldı. Elini kesti.
A garrafa partiu e ele cortou as mãos.
Bu çıtkırıldımlık ne zaman bitecek? - Lily, bu...
Já chega de brincar às fadinhas?
Mueller kırıldığını söyledi.
O Mueller disse que estava arrasado.
Ve bazıları ya da hepsi dünkü depremde kırıldı.
Alguns deles ou todos partiram-se com o terramoto ontem.
Kristal kürem geçen salı kırıldı, Carla.
A minha bola de cristal partiu na semana passada, Carla.
Kırıldığın için özür dilerim.
Sinto muito se te magoaste.
Bazı insanlar kırıldığında düzelemez.
Algumas pessoas quando cedem, não podem ser recuperadas.
Kalbimin seninki kadar kırıldığı durumlarda bile.
Ainda que o meu coração me doa tanto quanto o teu.
- Bir yerim kırıldı mı?
Tenho alguma coisa partida?
Kapıdaki kilitlerin kırıldığını görünce, elleri silahlı içeri girmişler...
Vi a fechadura arrombada na porta. Entraram a "matar", e acabaram todos no chão.
Kemiklerinin ellerimin arasında kırıldığını hissetmek istiyorum.
Quero ouvir os teus ossos a partirem-se nas minhas mãos.
O konuya geleceğiz ama önce şifrenin bir Cipher anahtarı ile kırıldığını bilmen gerekiyor.
Já vamos lá chegar. Primeiro, tens que saber que o código foi quebrado com uma chave de Cifras.
- Burnun nasıl kırıldı?
Como partiu o seu nariz?
Kırıldı galiba.
Acho que está partido.
Şunu çok rahat söyleyebilirim. O gün Abbudin'de o kadar çok kişinin kalbi kırıldı ki.
Agora, deixa-me que te diga, muitos corações foram partidos nesse dia em Abbudin.
Kalbinin kırıldığını biliyorum...
Eu sei que voce esta machucado...
Neredeyse bir yıldır kıtayı gezip gününü gün eğliyordu. Beni ailesi yolladı buraya.
A família mandou-me à sua procura, depois de ouvir um rumor de que tinha casado na Corte Francesa.
"Otuz yıldır iğrenç bir hayat yaşıyorum kolay kolay sıkılan bir insan değilimdir."
E eu vivi a minha vida fechada em casa durante 30 anos, por isso aborrecer-me não é tarefa fácil.
Onlarca yıldır Glen ve benim aramda sadece tek bir anlaşmazlık oldu.
Sabes, durante todos estes anos, existiu somente um ponto de discórdia entre o Glen e eu.
Frank Winter buraya geldiğimizden beri bize takmış. Çünkü o kıskanç biri, çünkü benim bir kaç ayda başardığımı o bir yıldır başaramadı.
O Frank Winter diz isso desde que chegamos aqui porque está com inveja por eu ter conquistado, em meses, mais do que ele conquistou em quase um ano.
Kızım kaçırıldı.
A minha filha foi raptada.
Abra-kırıldım-ra.
"Abacadabr... au!"
Şu anda bizimle karşılaştırıldığında, o yaşayan kısım ne kadar büyük?
Então, qual é o tamanho daquele órgão comparado connosco neste momento?
Barbar bıyık medeniyeti nihayet ortadan kaldırıldı.
A civilização dos selvagens bigodudos... foi finalmente erradicada!
Kaçırıldık mı?
Estamos a ser raptados?
200 yıldır yaşamanın kötü yanı, yalnızlık, acı veya birini kaybetmek değildir.
O problema em vivermos 200 anos não é a solidão, a dor ou a perda.
Yardıma ihtiyacımız var.Burada kıstırıldık.
Requisito QRF. Estamos encurralados por tiros de sniper na aproximação de um alvo de grande valor.
Şöyleki Clara, yüz milyon yıldır yanınızda takılan gece ışık ve yüzecek sular veren küçük planetoit Ay, parçalarına ayrılıyor.
Significa, Clara, que a Lua, este pequeno planetoide, que anda atrelado a vocês desde há centenas de milhões de anos, que vos ilumina a noite e os mares para navegar, está em vias de se desintegrar.
Senin kıçını kurtarayım diye ısırıldım. Evet, başarılı da oldun.
Toda a minha vida, quando as coisas se complicavam era o que eu fazia.
Orduları yok olma korkusu ile duvarların arkasına saklanıyor. Ve o duvarda yetmiş yıldır karşımıza çıkıyor ve bizi alt ediyor.
O exército deles esconde-se atrás de muralhas por temer o extermínio, uma muralha que nos desafia e nos afasta há 70 anos.
Bu mahkeme ve onun protokollerine karşı açık bir saygısızlık göstererek hareket ettiniz, ve tüm boş tehditlerden arındırıldığında iddianızın tamamen spekülasyon içerdiği görülüyor.
Operou com claro desrespeito pelo tribunal e os seus protocolos. E o seu argumento quando isolado de toda a jactância parece consistir inteiramente de especulação.
Üç yıldır onunlayım tık yok. Kız geleli 2 dakika oldu hemen donunu indiriyor.
Estou com ele há três anos e nada, ela está com ele há dois minutos e ele já baixa as calças.
Bunun saçmalık olduğunu söyledim. 19 yıldır evliyiz ve memleketini bir kez bile görmedim.
Disse-lhe que era uma loucura, estamos casados há 19 anos e nunca vi de onde é que ele veio.
Meslektaşım ve ben Garel'deki uzay üssünde suçlular tarafından kaçırıldık.
O meu parceiro e eu fomos raptados da estação espacial de Garel por criminosos. Ladrões!
Sonunda bir şeyi fark ettim, hepimiz o yıldırım tarafından çarpıldık.
Percebi, finalmente, uma coisa. Fomos todos atingidos por aquele relâmpago.
Merak ediyorum da onu korumaya çalışırken yanlışlıkla kırılganlaştırıldığını söylemiş.
Fez-me pensar que se ao tentar protegê-lo não o terá tornado vulnerável.
Saatim kırıldı. Saat kaçtı bilmiyorum.
O meu relógio está avariado.
- Bakın, bir sonraki YouTuber'a bayıldığım kadar kız kavgasına bayılırım, ama siz son sınıfsınız.
Ouçam, eu também gosto de uma boa tareia de gajas, mas vocês são finalistas.
- Ah hayır, hayallerim yıkıldı.
- Não, o meu sonho morreu...
- Matty ve ben onun doğum günü partisinden sonra biraz takıldık sayılır ama aşırı kısa sürdü.
O Matty e eu enrolámo-nos, mais ou menos, muito brevemente depois da festa de aniversário dele.
Artık gerçekten kültür ataşesiyim. Birkaç yıldır böyle.
Tenho sido um diplomata nos últimos anos.
Kırıldı işte ve bu benim suçum.
Está partida.
Hizmetçi tarafından kandırıldık.
Fomos enganados pela criada.
Yaklaşık bir yıldır.
- Há quase um ano.
30 yıldır ilk kez askerlik yaşı gelmiş erkeklerin önemli bir kısmının askere gelmediği raporlarını alıyoruz.
Estamos a receber informações que, pela primeira vez em 30 anos, um número significativo de jovens com idade para se alistar no Exército estão, simplesmente, a não aparecer no recrutamento.
Bulduğumuz kırık far parçası kızın atıldığı arabaya ait olmalı.
Tinha uma lampada partida do veículo, que a atropelou.