Kırılmış translate Portuguese
3,418 parallel translation
Ön ızgarası kırılmış ve tamponda da bir göçük varmış.
Com a grade partida e o vidro traseiro amassado.
Arka lamba kırılmış.
Suspenderam o alerta de perseguição.
Sözü geçmişken,... kulübenin kilidi kırılmış.
Não exatamente. O que me lembra. O bloqueio da tua cabana está partido.
Belin alt kısmındaki kemikleri tamamen kırılmış. - Elle istersen?
Tem os ossos da parte inferior do corpo totalmente despedaçados.
Sol kolu kırılmış mı bir sor.
Pergunte-lhe se tem o braço esquerdo partido.
Bir beyin sarsıntısı yaşamış, 2 kaburgası kırılmış ve sol göz çukuru kemiğinde küçük bir çatlak var.
Com uma contusão na cabeça, e duas costelas fraturadas, e uma pequena fractura no osso orbital.
Kırılmış.
Está aberta.
Bir çöp dolusu kırılmış tabak belki hafızanı tazeler.
Os pratos partidos no lixo podem refrescar a tua memória.
Dudağının yarılması ve çürüklerin dışında elmacı kavisi kırılmış.
Além do lábio aberto e das contusões, ele sofreu uma fractura no arco zigomático.
Kırılmış Çürümüş hissediyorsun
Sentes-te partida Sentes-te magoada
Telefonu ofiste ama kırılmış.
Está no escritório, mas está partido.
Gergi kolunuz kırılmış. Yarına kadar da parça getirtemeyiz.
Bem, o suporte está danificado e precisamos de pelo menos um dia para receber as peças.
Eskiden çok daha fazla kemiklerim kırılmış ve kanım akmıştı.
Já parti ossos e perdi muito sangue antes.
Bir keresinde de acile kaldırılmış bir kaburgası kırılmış ve bir kaç dikiş atılmış.
Foi às urgências com uma costela partida e levou alguns pontos.
Kırılmış da.
Está preso.
Zincirler kendi kendine kırılmış olamaz.
Aquelas correntes não se partiram sozinhas.
Bana sormadan raketlerimden birini almış ve kırılmış.
Ele usou uma das minhas raquetas sem pedir permissão, e partiu-a.
- Kalçası kırılmış.
Ele partiu a bacia.
Kilit yangından önce kırılmış.
A fechadura foi partida antes do incêndio.
Seninki deprem olunca kırılmış. Yine yalan söyledim.
O teu estragou-se durante um tremor de terra... e isso é mentira.
Yanıklara rağmen kurtulabilirdi ama patlamanın etkisiyle duvara çarpınca kafatası kırılmış.
Teria sobrevivido às queimaduras, mas com a força da explosão, fracturou o crânio numa quina.
Kurabiyelerimin ikisi kırılmış!
Dois dos meus biscoitos estavam partidos.
Boyun omuru ve ayak bileği kırılmış.
A coluna cervical dela e maléolo lateral estão esmagados.
- Boynu kırılmış. - Pek sayılmaz.
Então ela está com o pescoço partido.
Birkaç kaburgasıyla birlikte bir kolu kırılmış ve suratında kesiklerle morluklar var.
- Algumas costelas e um braço partido, cortes e equimoses na cara.
İsterdim ama şişe kırılmış.
Eu gostaria. Mas já não há material.
Omurgası kırılmış.
É uma fractura total da L2.
Kırılmış mı?
- Estava partido? - Não.
Ve kemik açıkça kırılmış ama bu daha önce görmediğim bir şey.
Digo, o osso está claramente partido, mas isso eu nunca tinha visto.
Kas ve kıkırdak kırılmış kemiğe destek olmak için etrafında büyümüş.
O músculo e a cartilagem... realmente cresceram á volta do osso para sustentá-lo.
Kurbanın kaburgası sternal kemiğin her iki tarafından kırılmış.
As costelas estão partidas nos dois lados do esterno.
Pekâlâ, bunun cesede yakınlığını göz önünde tutarsak. Muhtemelen boğuşmada kırılmış.
Certo, então baseado na proximidade do corpo, terá sido partida durante a luta.
Kırması Anna'nın kodlarından bile daha zor oldu ama sanırım çok güçlü bir bilgisayar ile ya da bir Alfa tarafından yapılmış.
Foi mais difícil de decifrar que o código da Anna, mas acho que foi feito por um supercomputador, - ou um Alpha.
Kalbi kırılmış olmalı.
Nem mesmo o Rosen. Ele deve estar com o coração partido.
Sıkılmıştır da.
E uma chatice.
Şu anda içeride biri var mı? Kilit yine kırılmış.
Está lá alguém agora?
Hatta camdan yapılmış, ikinci kilit mekanizmalı en yeni modelleri bile. Kasanın duvarlarını kaplayan cam tabaka doğrudan delmeye çalışırsanız kırılır.
Até mesmo modelos caros, com recursos de segurança como automatismos de fecho de vidro, camadas de vidro nas paredes que se quebram se tentar perfurar através delas.
Bastırılmış saldırganlık kavgaların çıkmasına neden oluyor.
A agressão reprimida faz com que surjam lutas.
Bir kere bir süreliğine evlendiysen ve biraz sıkılmış ve doyumsuz hissediyorsan yüzük kadınlardan sevgiyi alacaktır.
Quando estiveres casado durante um tempo e sentires-te entediado e insatisfeito, o anel vai conseguir-te o amor das mulheres.
Dinleyip, birkaç dakika önce rehineleri kurtarmak için bir saldırı yapılmış ama ne yazık ki yanlış evi vurmuşlar.
Atenção. Houve um ataque armado para resgatar os nossos reféns. Atacaram a casa errada.
Bileği kırılmış.
- Está bem.
Silah kısıtlamaları kaldırılmıştır.
As restrições às armas foram retiradas.
Mumyalanmış kalıntıların içine sıkıştırılmıştı.
Foi colocado dentro dos restos mumificados.
O boğazı kesilen, burnu kırılan ve beyni çıkartılmış olarak bulunan üçüncü kadındı.
Foi a terceira mulher encontrada com a garganta cortada, o nariz espancado e o cérebro removido.
Nakit almıştım. Islak 20'likler avcuma sıkıştırılmıştı ama hiç çek yazılmamıştı.
Já me pagaram em "dinheiro vivo" em "verdinhas suadas na mão", mas nunca por cheque de empresa.
Hayır, bir çanta olması gerekiyordu. Can simidi olarak birkaç iç çamaşırı sıkıştırılmış bir huzur evi değil.
Não, devia ser uma mala, não uma casa de repouso para um par de meias antigo coladas a pastilhas para o hálito.
Belli ki kızdırılmış.
Claramente ele tem uma motivação.
Evet, biraz sıkılmış olabilir ama tekno remiksine bayılacaktır.
Sim, é capaz de estar aborrecido. Mas acho que vai adorar o remix tecno.
İçine bir sürü nakit sıkıştırılmış bir yerde.
Nalgum lugar com muito dinheiro dentro de ti.
Birkaç ay önce dağılmış bir kaçakçılık şebekesini araştırıyorduk da.
Investigávamos um gang de contrabando que foi esfacelado há alguns meses.
- Bileği kırılmış.
Acho que parti o tornozelo.