Lâzım translate Portuguese
2,672 parallel translation
Kapamam lâzım.
Preciso desligar.
Sizi takip edecek kamera ekibi lâzım var ya.
- Jesus Cristo. Vocês deviam arranjar uma equipa de filmagem para vos seguir.
Benden, olabildiğince uzaklaşman lâzım senin.
E tu deves afastar-te de mim o máximo que puderes.
Ara vermem lâzım.
Vamos parar um pouco.
- İş eldiveni lâzım mı?
Precisas de luvas de trabalho?
Bana acil olarak 3-5 vardiyasının kartı lâzım.
Vou precisar de alguns cartões 3x5.
Bir şeyler yapmam lâzım.
Preciso de alguma coisa para fazer.
- Tüm o fotoğrafları alıp inceleyecek biri lâzım bize.
Precisamos de alguém para apanhar as fotos...
Evet. Lolita'yla benim etrafımda güçlü bir erkek olması lâzım zaten. Hem de böyle yakışıklı bir şey olmalı, değil mi oğlum?
- A Lolita e eu precisamos, de um homem forte na casa, especialmente um tão leal quanto este, não é amigo?
Kahveme de şeker lâzım benim ama.
Ele é o creme do meu café.
- Neler olduğunu anlatmamız lâzım.
- Dizer o que está a acontecer.
Dostum, bence o aksamayı dengelemek için kıçının diğer tarafına da bir mermi lâzım.
Meu, acho que precisas de uma bala no outro lado para ficares igual.
Bu adam olması lâzım.
Tem de ser ele.
Anlamanız lâzım, kaybedecek çok şeyimiz vardı.
Tem que entender que tínhamos muito a perder.
Tyrone, bu öğleden sonra yapacağı bir şey için ona lâzım olduğunu söyledi.
O Tyrone disse que precisava dela esta tarde para uma coisa.
Metan projesi hakkında Christopher'la görüşmem lâzım.
Tenho de falar com o Christopher sobre o seu projecto de metano. O que é?
Bir şey lâzım olursa dışarıdayım.
Se precisares de alguma coisa, estou lá fora.
Babana ulaşmamız lâzım.
Temos de entrar em contacto com o teu pai.
Ona lâzım olan güç sende var mı?
Tens o poder que ele precisa?
Bana bilgi lâzım, nerede olduklarını bulmalıyım.
Preciso de alguma coisa. Uma localização.
- Yine de emin olmamız lâzım.
Ela não sabe de nada. - Temos de ter a certeza.
Ayn, bir şey lâzım.
Ayn, preciso de uma coisa.
Elbiselere, kullanışsız ayakkabılara ve meme tişörtü lâzım bize.
Vamos precisar de vestidos, sapatos pouco práticos, camisas com decote.
Onu oyalayıp, o odada bizi neyin beklediğini görmemiz lâzım.
Temos de chegar primeiro que ele àquele quarto para sabermos com o que estamos a lidar.
- Neyse, benim buradan en fazla 30 dakika içinde gitmem lâzım.
Preciso de sair daqui a 30 minutos ou menos.
Ama olayı yaymak lâzım.
Mas tenho de espalhar a mensagem.
Finale dikkat etmek lâzım tatlım.
Vamos guardar os foguetes, querido.
- Bir tane lâzım!
- Só precisas de uma!
Wyatt hakkında sana bir soru sormam lâzım.
Preciso de te fazer uma pergunta relativa ao Wyatt.
Kapamam lâzım. Sağ ol.
Muito bem, tenho de ir.
Gitmemiz lâzım. - Gidiyoruz.
Temos de ir agora.
Huzur içinde olabilmem için, sevdiğim herkesle ve Yolanda ile olabilmem lâzım.
Para eu estar em paz tenho de estar com todas as pessoas que amo e a Yolanda.
Bebeğim, konuşmamız lâzım.
Querida, precisamos de falar.
Bazı ayarlamalar yapmam lâzım.
Tenho que fazer alguns ajustes.
Herkes bana lâzım. Hemen.
Precisamos de toda a ajuda, agora.
Fi, bir kapı lâzım.
Fi, preciso de uma saída.
Dışarıda olmamam lâzım sonuçta.
Não posso andar pelas ruas.
Senin o yatta olman lâzım.
Tens que conseguir fugir no iate.
Giriş çıkış yapabilmek için denizci mührünün olması lâzım.
Tinhas de ser um fuzileiro para conseguires entrar e sair.
- Ne kadar lâzım?
- Quanto?
Ne kadar para lâzım?
Quanto precisas?
Scott, şu anda benden uzak durman lâzım.
Scott, tens que te manter afastado de mim agora mesmo.
Bir şey mi lâzım?
Precisas de alguma coisa?
Derhâl buluşmamız lâzım.
Talvez devêssemos encontrar-nos com eles a meio do caminho.
Evet, sadece biraz... Soluklanmam lâzım.
Sim, eu só preciso recuperar o fôlego.
Gitmem lâzım.
Tenho que ir.
Şu sesi iyicene bir ayarlamamız lâzım.
Precisas de carregar mais músicas.
Hey, Heather. Bana anahtarların lâzım.
Heather, preciso das tuas chaves.
Rahibe Teresa, bütün hayatından vazgeçti of, bu kıza anlatmak lâzım.
Madre Teresa deu-se toda a sua vida,
İşemem lâzım.
Tenho que ir dar uma mija.
Gitmem lâzım.
Tenho de ir.