Lış translate Portuguese
55,635 parallel translation
İnsanlar kasabaya gelip fabrikada bir süre çalışıyorlar sonra sıkılıp hayatlarına devam ediyorlar.
Digo, as pessoas chegam cá, trabalham na fábrica durante algum tempo, depois ficam aborrecidas e elas, sabem, mudam-se.
Son üç yıl içinde burada çalışmış olan herkesin ismi gerekiyor bana.
Quero uma lista dos empregados nos últimos três anos.
Ayrıca Katie'ye katılıyorum. Aaron Mayford'ta yanlış bir şeyler var.
E estou com a Katie, algo não bate certo com o Aaron Mayford.
Yanılıyorsun. Olanı başka bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyorsun.
Está a tentar transformá-las em algo que não são.
Mets'in gemideki açılış partisine gidiyoruz.
Nós vamos ao cruzeiro de início de temporada dos Mets.
Perde açılışına bir dakika.
Um minuto para subir a cortina.
Kılık değiştirmiş ve bizi kaçırmaya çalışıyor.
Está disfarçado e está a tentar levar-nos daqui.
İtfaiyeciler orman yangınlarını söndürmeye çalışırlarken bazen asıl yangını söndürmek için ufak bir yapay yangın çıkarırlar.
Quando os bombeiros estão a tentar apagar um incêndio florestal, por vezes, criam outro incêndio para abafar o incêndio original.
Lütfen şaşırmış gibi davranmayı bırak da bana nasıl yaptığını söyle.
Por favor poupa-me à aparência de surpresa e apenas diz-me como o fizeste.
Çoktan hastalığı kapmış olabilir, o yüzden ayrılıp her yere bakalım.
E ela já pode estar doente por isso vamos separar-nos para cobrir assim mais terreno.
Burada da ikilemde kalmış başarılı koşucu Leon Klem var.
E aqui, o Leon Klem, uma estrela das corridas, agarrado a um vicio.
35 yıl önce Amenadiel bu bara gönderilmiş. Penelope Decker'la konuştuktan sonra kocasıyla bir çocuk sahibi olabilmesi için onu kutsamış.
Há 35 anos atrás, Amenadiel foi mandado a um bar, onde se sentou, teve uma conversa, e depois abençoou a Penelope Decker para que ela e o seu marido pudesse ter uma criança.
Kendine saygısı olan bir sanatçı bu tür şeyleri nasıl olur da sergileyebilir?
Que artista com auto-estima iria expôr estas aqui?
Geçtiğinde sonsuza dek orada kapana kısılırsın.
Assim que o fizeres, poderás ficar preso... para sempre.
Öyle anlaşılıyor ki o bazı şeyleri bilmesine rağmen benden saklamış.
Aparentemente ela já sabia há um tempo e ocultou-me isso.
FBI onları 2007 yılında takibe başlamış.
O FBI começou a investigá-los em 2007.
2011 yılında FBI'ın en çok arananlar listesine girmişler. Sonra Ankeny, Iowa'da polisle çatışırken öldükleri yazıyor.
Foram "Os Mais Procurados pelo FBI" em 2011, depois morreram num tiroteio com a policia em Ankeny, Iowa.
Dünyanın her tarafından cadılar onların yanlarına geldi bedeli karşılığında sırlarını öğrenmek için.
Bruxas vinham de todo mundo para viverem com eles e estudarem os seus segredos... por um preço.
Sana bütün asılırlar ama en iyi hareketlerini yapmalısın.
Estão todo dia a meter-se com elas, assim tens que usar a tua melhor carta.
- Evet. 1723 yılında bir fırtınada batmış.
Afundado numa tempestade em 1723.
Tomahawk'da bir sürü insan kaybolmuş. 1898'den 1997'ye kadar her yıl bir kişi. Sonra bugüne kadar hiçbir şey olmamış.
Significa que muitas pessoas desapareceram em Tomahawk, uma por ano, cada ano desde 1898 a 1997, e então nada até agora.
Jarrod Fırtına Tepesi'nde takılıyorlarmış.
Jarrod e seus amigos estavam a curtir em Weather Top.
Bu lokantanın dışında asılıydı.
Isto estava afixado do lado de fora do restaurante.
Nasıl hissettirdiğini anlayamam haklısın.
Não sei o que isso é, não.
Nasıl bir kadınmış o dediğin?
E que tipo de mulher é essa?
- Beni rezil etmeye mi çalışıyorsun? - Sen seçimini yaptın aşağılık herif.
Estás a tentar humilhar-me?
Ucuz otellerden birinde bir kadına tecavüzden 3 yıl almış.
Três anos por violar uma mulher num quarto de motel.
Aaron Mayford 28 Mayıs'ta Axehampton bölgesinde işlenmiş olan cinsel saldırı suçuyla bağlantılı olmaktan dolayı sizi tutukluyorum.
Aaron Mayford, vou detê-lo pelo seu envolvimento num incidente de agressão sexual no dia 28 de maio em Axehampton.
"İyi gibi" yi nasıl sınıflandırırdın?
"Tudo bem", é o quê?
Bayıltılıp ağzı eski bir çorapla tıkanmış elleri bağlanmış ve tecavüz edilmiş.
Foi colocada inconsciente, amordaçada com uma velha meia, amarrada, violada.
Mazereti şüpheli, partideki çoğu kişiyle bağlantısı var. Yerel işletmelerin mavi sicim ihtiyacını karşılıyor.
Álibi inconsistente, muitos conhecimentos na festa, fornece negócios locais com fio azul.
Bu davanın ağzına nasıl sıçmış olabileceğini de anlıyor musun?
Mesmo? Percebes como podes ter dado cabo desta investigação?
Ama bir kadın iki yıl önce, diğeri ise bir hafta önce tecavüze uğramış.
Mas uma mulher foi violada há dois anos e outra foi violada há uma semana.
Eğer olmamış gibi davranırsan bu adamı nasıl durduracağız?
Como paramos este homem se fingires que nunca aconteceu?
Böyle kasten başarısız olduğunuz yerde belki o başarılı olur.
Talvez ele seja bem-sucedido onde vocês falharam tão deliberadamente.
O hâlde kışın bu zavallıların beslenmesi için öncelikle tahılı emniyette tutmanızı ve Bebbanburg Lordu Aelfric'e şu anda her zamankinden çok ihtiyacımız var derdim.
Então diria que primeiro precisamos de assegurar cereais para o inverno, para alimentar estes desgraçados. E diria que precisamos, mais do que nunca, de Aelfric de Bebbanburg!
Gerisi içeride postlarına kıvrılıp yatmış olsa gerek.
Os restantes devem estar debaixo das peles.
Kılıcını Kjartan'a saklamalısın.
Tens de guardar a tua espada para Kjartan.
Kılıcını Kjartan'a saklamalısın!
Guarda a tua espada para Kjartan.
Uhtred bana katılır mısın?
Uhtred, acompanhais-me, por favor?
Michael Jackson'ın Bin Yılın Sanatçısı ödülü ve...
O prémio de artista do milénio do Michael Jackson e...
Film 1942 yazının olaylarıyla bağlantılı. Kayıt altına alındığından beri Arktik'deki en sıcak yazdı.
O filme reporta aos acontecimentos de 1942, no Verão, foi... o Verão mais quente no Ártico desde que existem registos.
Zamanında önemli derecede cesur ve cesurca önemli bir kadına âşıktım ancak kendisine evlilik teklif ettiğimde karmaşık ve akıl sır erdirilemeyen sebeplerden ötürü bana bir cevap verememişti.
Amei uma mulher notavelmente corajosa e corajosamente notável que, quando lhe perguntei se queria ser minha esposa, achou, por razões complicadas e insondáveis, que não me podia responder.
- Onu nasıl başarmış ki?
- Como é que ela fez isso?
Mamba du Mal kafesinden kaçmış, kendi zehrinden bir şişe çalmış ve Dr. Montgomery'yi soğukkanlılıkla öldürmüş.
A Mamba du Mal saiu da jaula, roubou um frasco do próprio veneno e assassinou o Dr. Montgomery a sangue frio.
Birileri bana, ABD Başkan Yardımcısı'nın, federal ajanların gözleri önünde nasıl öldürüldüğünü açıklasın!
Alguém me pode explicar como é que o vice-presidente dos EUA foi assassinado perante uma equipa de agentes federais?
Beth nasıl Gizli Servis korumalarını atlatmayı başarmış peki?
Sabemos como escapou aos seguranças?
Sıkıntılıymış.
Ela estava angustiada.
Öyle mi, nasıl olacakmış?
A sério? Como?
- Nasıl? Anlaşma yapmış olmalı.
- Deve ter feito um acordo.
Asıl mesele haberin başkentten sızıyor olması.
As informações vêm de Washington.