Maximo translate Portuguese
8,987 parallel translation
- Maximo Gomez? - Evet, benim.
- Maximo Gomez?
Maximo sert oynamak istiyor demek.
- O Maximo quer jogar duro.
Maximo işten bahsediyor, çocuklar.
O Maximo fala a sério, rapazes.
Tamam mi? Tamam, en fazla on dakika.
No máximo, dez minutos.
Maksimuma kadar yaşa.
Vive ao máximo.
Memurlar olay yerine vardığında kurbanımızın pencerelerinden görülebilen bir yerde ciddi uyuşturucular bırakılmıştı.
Os agentes que foram lá encontraram a música com o volume no máximo e um rasto de narcóticos visível a partir da janela de tu sabes quem.
Ceza İnfaz Kurumunun sizi minimum, medium ya da maximum olarak ayıracağı yer orası.
Será lá que será classificado como mínimo, médio ou máximo.
Bazı minimum mahkümlar da maksimumu boylayabiliyorlar.
Alguns presos mínimos ficam com o máximo.
Sizin maksimum için hazırlanmanız gerek.
Precisa de se preparar para o máximo.
Dostum. Harikasın.
És o máximo, meu.
Seni olabildiğince çok kavşağı görebileceğin bir noktaya koyacağız.
Vamos colocar-te num local em que possas ver o máximo possível de cruzamentos.
Mümkün olduğunca bunun dışında kalmaya çalışacağım. Sahi mi?
Vou tentar ficar longe de vista o máximo tempo que puder.
Firavunun emriyle ne kadar vatandaşı silah altına alabiliyorsan al.
Quero números. Recruta o máximo de cidadãos que possas por ordem do Faraó.
- Şu telsizin en fazla bin metre menzili vardır.
Aquele rádio tem alcance de, no máximo, 900m.
Şu an güvende olmasını umabiliriz en fazla.
O máximo que podemos esperar é ficar a salvo por um momento.
- Yapabildiğin kadar yap.
- O máximo que conseguires causar.
Perigean büyüsü başladığında gücüm en yüksek noktasında olacak. Ve sen karışamayacaksın.
Quando a Maré de Perigeu for a mais alta, os meus poderes chegarão ao máximo e tu não interferirás.
Annemin St. Andrews'te bir arkadaşı yok. Ama Wren tanıdığı herkesi arıyor. Ve mülakatı ayarlamak için elinden geleni yapıyor.
Andrews, mas o Wren tem ligado para toda a gente que conhece, e está a fazer o máximo que pode para entrares lá.
- Maksimum imha.
Extermínio máximo. Exterminar.
Tadını çıkarmak istersen diye söylüyorum. Hala 24 saatim var.
Ainda tenho 24 horas... se quiseres tentar e aproveitar ao máximo.
Ful adrenalin salgılayarak 30 dakika kadar koşmuş.
Ele correu cerca de 30 minutos, a adrenalina estava no máximo.
Hedef üzerinde iki dakikamız olursa şanslıyız.
Temos dois minutos no máximo.
En fazla 100 metre.
Noventa metros, no máximo.
Elinden geleni yani.
Dá o teu máximo.
Tamam. Elimden geleni yapıyordum ben zaten.
Quero dizer, eu estava a dar o máximo.
Ve elinde ne kadar mermi varsa.
E o máximo de balas que tiver.
Yanına mümkün olduğunca çok Fenikeli almalısın.
Quero o máximo de feácios que puder ter.
- İyi. 20 dakikaya gelir.
20 minutos, no máximo.
1 yıl ara verip, arabamla yola koyulacağım ve hayatı dolu dolu yaşayacağım.
Vou tirar um ano sabático, fazer-me à estrada e viver a vida ao máximo.
En fazla 15 dakika alır.
15 minutos, no máximo.
Üzgünüm, ve sana söz veriyrum elimden geldiğince burda olacağım, tamam mı?
Desculpa, e prometo-te que estarei por perto o máximo que puder, certo?
- En geç, akşama.
- No máximo, até ao fim do dia. - Óptimo.
Hava klima açık olmamasına rağmen üflüyordu ve radyo bir anda delirdi, Trini'de öyle.
O ar-condicionado foi para o máximo, mesmo sem estar ligado... E o rádio enlouqueceu, assim como a Trini.
Elimden geldiğince doğru şeyler yapmaya çalışıyorum.
Tento ao máximo fazer o correcto, o que quer que seja.
Ancak en iyi sekilde yararlanabilmek için benden beslenmeni öneriyorum.
Mas, se queres aproveitar ao máximo a experiência, alimenta-te de mim.
İki dakika. En fazla.
Dois minutos, no máximo.
Maximo Gomez.
Maximo Gomez.
- Tamam, en fazla üç dakika.
Três minutos, no máximo.
Normalde 3 filmden fazla almazdı.
Normalmente, ele fica no máximo com três filmes.
İlginçtir, ihtişam delisi uzun, siyah modellere olan düşkünlüğüm kalmadı. Yine de, istediğini yap.
Por acaso o meu interesse em manequins morenas que se acham o máximo, esmoreceu, mas estás à vontade.
- Akademisyenleri severim. - Güzel insanlar, tam bir kaypaklar.
- Os académicos são o máximo.
Senle çalışmak için geri döneceğim ve kıçımı yırta yırta öğreneceğim.
Eu vou voltar a trabalhar para ti, e vou dar o máximo.
Bağlantıyı sağlayacağım. 45 dakika da hallederim, en fazla bir saatte.
Devo demorar 45 minutos a uma hora, no máximo.
- Bunu ne hepimizin en iyi şekilde söylüyorlar. Onun son kıymetli dakika?
O que dizes de aproveitarmos ao máximo os teus preciosos últimos minutos?
Değil mi? İsteksiz gibi biraz.
Verdade, meio sentido no máximo.
- Saygılı olun ve yasa boğulun.
Tenham respeito e façam o luto ao máximo.
Saklanabileceğim kadar saklandım görev gücünün arkasına gizli dosya olduğu için konuşamayacağımı söyledim ama dosyayı federal mahkemeye götürüyor.
- Escondi-me o máximo que pude e disse que não podia falar porque era confidencial, mas ele vai levar o caso a um juiz federal.
Ve sektördeki tüm Traugott gemileri maksimum ışık hızında bize doğru gelecek.
Todas as naves "Traugott" na área virão atrás de nós, em hiperespaço máximo, está bem.
Işık hızı altında motorlara tam güç, hemen!
Sub-luz no máximo, agora!
En iyi senaryo, eğer oyun üzerinde yakalanmak istemezse, bir yılda, tepede.
No melhor cenário possível, se ela não perceber a onda, um ano, no máximo.
En iyilerden.
No máximo.