English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ O ] / Olumsuzluk

Olumsuzluk translate Portuguese

61 parallel translation
Olumsuzluk varsa bunu söyleyecek birine ihtiyacım var.
Preciso de um tipo que me diga se há algo errado.
Olumsuzluk vurgusunu gördünüz mü?
"Not beautiful". Estão a ver o sentido da negação?
İşte yine olumsuzluk!
Lá tás tu com esss ondas negativas outra vez!
Nihai olumsuzluk.
A última negação.
Hey, hadi ama. Olumsuzluk yaratma.
Ei vamos, não sejas tão negativo.
Her çocuk bazı şeylere katlanamaz. Umutsuzluk ve olumsuzluk içindedirler.
Nenhum rapaz rendido à devassidão ou à negatividade suporta as agruras da vida.
Tek olumsuzluk, Phoenix'teki bankanın cimrilik etmesi... çünkü şu aptal kredileri vermişlerdi.
Só tem que ajudar, o banco estás a ser duro em Phoenix... porque eles fizeram aqueles empréstimos estúpidos.
Tek olumsuzluk günlerin kısalmaya başlaması ama elimizden ne gelir?
O único mal é que os dias encurtam... E o que podemos fazer?
İki ya da üç aptal kardeşiniz var diye olumsuzluk yaşamazsınız.
E vocês não terão nenhuma desvantagem por ter duas..... ou devo dizer, três irmãs muito tolas.
Olumsuzluk valizim ağırlık sınırının bir, iki kilo üstünde.
Imagino que minha bagagem negativa... esteja um pouco acima do limite.
- Biraz olumsuzluk mu algılıyorum?
- Estou a notar algum negativismo? - Não! Bem, na verdade, sim.
Çalışmalar herhangi bir olumsuzluk olasılığının... bu işlemin hafta sonlarında yapılmasıyla... azaltıldığını istatistiksel olarak gösteriyor.
Estudos mostraram estatisticamente... que existe uma menor possibilidade de algum incidente... se tu o fizeres no fim da semana.
Diyorum ki bu kadın hep tuhaf biriydi. Olumsuzluk deniziydi.
É que esta mulher sempre foi bizarra, cheia de sentimentos negativos.
Olumlu olduğumu, senin bizi olumsuzluk ortamında büyüttüğünü söyledi.
Diz que sou uma pessoa "sim" e que está a criar-nos num ambiente "não".
Tanrım, kitapda olumluluk ve olumsuzluk aynıdır, gerçekle yalan birdir yazıyor.
Este livro diz que positivo e negativo são a mesma coisa. Que o real e o irreal são uma só coisa. - Ele não vai pagar?
Sizin olumsuzluk bana migren veriyor.
O teu negativismo está a dar-me uma enxaqueca.
Hiç bir olumsuzluk, hiç bir kötü düşünce olmamalı.
Sem negatividade, sem maus pensamentos.
Phil'e göre : " Dünya, başarıyı olumsuzluk veya hırsızlıkla...
Ele diz : " O mundo está cheio de gente que sobe na vida pela negatividade...
Umarım her hangi bir olumsuzluk yoktur Biliyorsunuz şu kaçırılma meselesi.
Ele não me responde aos telefonemas.
Duygusal bir olumsuzluk karşısında bebeklerin geliştirdiği bir mekanizma.
É uma condição que os bebés desenvolvem, - devido a negligência emocional.
Ve sen takıntıları olumsuzluk olarak algılıyorsun.
- Acha que a obsessão é um defeito?
Bileşik sıfat, ismin sonuna "olumsuzluk eki" konmuş.
É um adjectivo formado por duas palavras. Formado, pondo um "de" atrás do nome.
Sana olumsuzluk hakkında ne demiştim?
O que é que eu disse sobre a sua negatividade?
Bizim kültürümüzü olumsuzluk yönlendirir.
Negatividade alimenta a cultura.
Latin Amerikalıları olumsuzluk yönlendirir.
Os latinos são viciados na negatividade.
Olumsuzluk mu?
Contratempo?
Bugün burada olan her türlü olumsuzluk, zamanla hepimizin yaşamını etkileyecek.
O que acontecer com ele hoje, daqui a algum tempo irá afetar todos nós.
Fazla olumsuzluk vardı.
Tanta negatividade.
Bir sonraki seviye için bile büyük bir olumsuzluk anlamına geliyor
A partir do relatório das forças de segurança da E.S.A.,... o Presidente ordenou um novo ataque na... Arábia Saudita, Rússia, França e México. Com o racionamento de energia, hospitais, polícia e serviços essenciais estão operando a 40 %.
Yardımı dokunabilir. Hayır. Sevgili seviyesi olumsuzluk yaratabilir.
Não, ela já não é minha namorada.
Eğer bir olumsuzluk olursa, okula alınmayacaksın.
Qualquer problema no futuro e será expulso definitivamente.
Tek istediğim bu ; hiçbir olumsuzluk olmadan.
É tudo o que estou a pedir, sem nenhum laço a ligar-nos.
% 90 oranında olumsuzluk söz konusu - 130 milyon galonluk gemiyi kaybedemeyiz
A boa notícia é que os reservatórios de petróleo não explodiram. O navio ainda mantem 90 %. da carga. São 500 milhões de litros de petróleo não podemos dar-nos ao luxo de perdê-los.
Çifte olumsuzluk kullandım.
Isso foi uma dupla negação.
Frenleyince durması daha kolay bir motor yapmaya çalıştık ama frenlemede iyi bir motor, iyi dönemez, yani avantaj yanında birçok olumsuzluk da yaratıyorsunuz.
Tentamos fazer com que seja fácil travar, mas quando se tem uma mota boa a travar ou uma mota que não vira bem, cria-se uma vantagem, mas também muitos pontos negativos.
Burada olumsuzluk hissediyorum.
Estou a sentir muita negatividade por aqui.
Blair adına olumsuzluk bekliyordum fakat tam tersini buldum.
Estava à espera de encontrar pontos negativos sobre a Blair, mas de facto foi o oposto.
Beyler, yakın geçmişteki olumsuzluk ve facialara rağmen bu şehrin hâlâ parlak bir ekonomik geleceğe sahip olduğuna inanıyoruz.
Senhores, apesar dos diversos precalços destes últimos tempos, acreditamos que esta cidade ainda tem uma economia com futuro.
Son zamanlarda her şey berbat oldu, çevremdeki tüm bu olumsuzluk.
As coisas tem sido tão estranhas ultimamente, toda este negativismo à minha volta.
Zihinsel melekelerim de bu sürekli olumsuzluk dalgasından ötürü köreldi.
A minha destreza mental fica afectada pelo teu constante pessimismo.
Olumsuzluk yapmadan bir şans verebilirdin.
Talvez se me deixares tentar antes de atirares todo o negativo para cima de mim.
"Geometric Olumsuzluk, en sonunda onun şekillenmesini sağladı."
"Usou negatividade geométrica, para permitir que o seu sucesso ganhasse forma."
Sanırım bu bir çifte olumsuzluk ardına gizlenmiş bir iltifattı yani... teşekkürler.
Penso que isso foi um elogio, enterrado numa dupla negativa. Portanto... obrigada.
Şimdi karşındayım daha iyi bir hayat yaşayıp, doğru şeyleri yapmak istiyorum ama sen içine ciddi derecede olumsuzluk katıyorsun.
E aqui estou eu a tentar viver uma vida melhor e fazer o que é certo e o senhor traz-me esta merda negativa toda.
Olumsuzluk istemiyorum ki ben.
Eu não quero merda negativa.
Kelimenin tam anlamıyla düşünceleriniz korku, endişe, kaygı ve olumsuzluk üzerine yoğunlaştığında bu tür başka düşüncelerin de gelişebilmesi için, şebekeyi büyütürsünüz.
Literalmente, se seus pensamentos são de medo, preocupação, ansiedade e negatividade, então está aumentando as conexões para mais e mais pensamentos desse tipo florescerem.
Yani sanırım. Olumsuzluk bulaşıcıdır.
E a negatividade é infecciosa, já agora.
Ölüm nihayî olumsuzluk.
É não estar. Tu não podes não estar num barco.
ÖLÜMSÜZLÜK ONA UYGUN OLANLARI BULACAKTIR
"A imortalidade só chega aos que foram feitos para ela."
ÖLÜMSÜZLÜK
IMORTALIDADE
Eğitim savaşından kalma bir etki, bir olumsuzluk hissettin mi?
Sentiste alguma retaliação ou efeito da batalha da educação?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]