Olursun translate Portuguese
7,478 parallel translation
Onur Yürüyüşü zamanı hep biraz çılgın olursun.
Ficas sempre meio doida no Pride.
Şeytan demiş ki ; "Fikrini değiştirip sana lanet okumasını sağlayabilirim." Tanrı demiş ; "Dene ama başarısız olursun."
O diabo disse : "Posso fazê-lo mudar de ideias e amaldiçoar o teu nome." Deus disse : "Tenta e irás falhar."
- Elbette olursun tatlım.
- Claro que estás nervosa, querida.
Duvarların dışında olursun.
Vais estar no outro lado dos muros.
Güç olmadan, yok olursun. Ve tüm Fransa seninle birlikte.
Sem ele, perecereis e toda a França vos seguirá.
Sen harika bir koca olursun.
Serias um óptimo marido.
Bu şekilde insanları dolandırıyorlar. Kayamazlarsa... Her şeylerini ellerinden almış olursun.
É como fazem as manhas deles. tiras-lhes o pão da boca.
Ama eğer kaçırılırsan, kurban sen olursun.
Mas se fores raptada, serás a vítima, certo?
Sen şampiyon olursun.
Transformas-te numa campeã.
Olursun eminim.
Tinha a certeza que o faria.
Ortağını ele verirsen, kendi ayağına sıkmış olursun.
Se entregas o teu colega, estás a lixar-te a ti próprio.
Saray hanımı olursun.
Uma senhora da corte.
Baksana. Umarım bundan zengin olursun çünkü Chandler'ın psikoloğu için çok para lazım olacak.
Espero que ganhe uma fortuna, porque o Chandler precisará dela para pagar a terapia.
- Hayır, iyi seçim yapmış olursun.
- Sou uma boa escolha.
- Sen harika seçim yapmış olursun.
- Sou uma óptima escolha.
- O zaman yalan söylemiş olursun.
- As suas últimas palavras serão uma mentira.
Sadece taksiyi alırsan hiçbir şey almamış olursun.
Ei, você tem tuk-tuk, você não tem nada.
Daha yere adımını atamadan ölmüş olursun!
Matam-te antes de pores os pés no chão.
Sen sadece yük olursun.
É um peso morto.
Yasanin ya bir tarafinda, ya da digerinde olursun. Ama biriyle anlasma yaparsan, sözünde duracaksin.
Podemos estar de um ou de outro lado da lei, mas se fazemos negócio com alguém, mantemos a nossa palavra.
Siyasetçi olursun.
Seria um político.
Birkaç saat önce dönmüş olursun diye düşünmüştüm.
Pensei que chegavas há umas horas atrás.
- Çünkü almazsan aptallık etmiş olursun.
Porque eras parvo se não comprares.
Yani... her yerde erkekler olacak evden de uzakta olacaksın, umarım kafesten kaçmış gibi davranmaman gerektiğinin farkında olursun.
Bem... Vai haver rapazes por todo o lado e vais estar longe de casa, por isso... Espero que tenhas o bom senso de não agir como se te soltassem da gaiola.
Bir ; avukat çağırıp önlerine bir yığın kâğıdı atabilirsin. Sonra onları mahkemeye sürükleyip, para harcamalarına neden olursun.
Uma, podes chamar um advogado, enchê-los de burocracia, empatá-los em tribunal e custar-lhes algum dinheiro.
Sen de bizimle gel. Diğer köylülerle daha iyi durumda olursun.
Vem connosco, vais estar melhor com os habitantes da aldeia.
Beni bırakmazsan pişman olursun.
Deixe-me ir, ou irá arrepender-se.
Aslında bu tarz partilerde Jason veya Michael Myers tarzı kovalamacalardan oldukça güvende olursun.
Num festa como esta, estão a salvo do típico Jason ou Michael Myers.
Burada kal. Güvende olursun.
Fica aqui... estarás segura.
Memnun olursun sandım.
Pensei que ficarias agradecida.
Sen gece burada kal. Yolculuktan kurtulmuş olursun.
Porque não ficas aqui esta noite e poupas a viagem?
Buradan çıkma. Eğer işler yolunda giderse, sabaha kadar bu işten kortulmuş olursun.
Se tudo correr bem, devíamos sair desta confusão pela manhã.
Garip kırmızı kutu, bu gizlilik, bana sormadan D'avin'i ekibe alman? - O senin kardeşin, mutlu olursun sanmıştım.
Uma estranha caixa vermelha, queimaduras misteriosas, perguntar ao D'avin se se junta à equipa sem me dizer?
Sen Büro'ya aşık olursun, fakat o sana aşık olmaz.
Tu apaixonas-te com o Bureau, mas ele não se apaixona contigo.
Arka tarafa veriyorum seni, oralarda daha güvende olursun.
Estou-te a colocar na retaguarda, onde ficarás em segurança.
Onlara göz kulak olursun.
Vais cuidar deles...
Kızının dönüşünden hoşnut olursun sanıyordum.
Pensava que ias ficar contente com o regresso da tua filha.
Böylece kaçınılmaz şekilde öfkeme maruz kaldığı zaman bunun sorumlusu sen olursun.
Aquele dia, em que ele inevitavelmente incorrer novamente na minha fúria, só terás a ti a quem culpar.
Yani ya arkadaşları ya da Kraliçeleri olursun.
Ou és amiga deles ou rainha deles.
Diggle, bunu yapmasına nasıl razı olursun?
Diggle, como aceitas que ela faça isto?
Buna inan ; hakkımda ne kadar az şey bilirsen, o kadar güvende olursun.
Acredita quando te digo que quanto menos souberes, - mais segura, estás.
Peki, polise karşı daha dürüst olursun belki.
- Está bem! Talvez sejas mais honesto com a polícia.
Ya plânladığım gibi Ra's olursun, ya da ölürsün. Ve göreceğin son şey sevgili şehrinin hastalık ve ölüme gömülmesi olacak.
Ascenderás a Ra's como desejei ou morrerás, e a última coisa que verás é a tua querida cidade a sucumbir à doença e à morte.
Büyük bir proje. Evet dersen, bir parçası olursun.
É um grande projeto, se aceitares, eu faço parte.
Umarım bundan ders çıkaracak kadar güçlü olursun.
Espero que tenhas força para aprender com isto tudo que aconteceu.
Mason, yemeğinle oynarsan, ona seni ısırma fırsatı vermiş olursun.
Brinque com a comida, Mason, e dê-lhe a oportunidade de o morder de volta.
Bunca hapı aç karnına alırsan çok fena ishal olursun.
- Come. Toma estes comprimidos com o estômago vazio e vais ter uma diarreia das grandes.
Bir kez jimnastikçi oldun mu her zaman bir jimnastikçi olursun.
Aprendi a dançar nas ruas.
Daha fazla insanın incinmesini istemiyorsan, gelir teslim olursun.
Não queres que ninguém se magoe? Entrega-te.
Sen de iyi bir beyinden sonra hep iyi olursun.
Sentes-te sempre melhor depois de um belo cérebro.
Beni kendimden korumuş olursun.
Salva-me de mim própria.