English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ O ] / Ona aşığım

Ona aşığım translate Portuguese

548 parallel translation
Ona aşığım, demek istediğin buysa.
Estou apaixonado por ela, se te referes a isso.
- Ben de ona aşığım.
- E eu amo-a.
- Haberiniz olsun diye söylüyorum, ona aşığım.
Steele? - Para que conste, sim.
Ona aşığım.
Estou apaixonada por ele.
Öyle olsa bile, ona aşığım.
E embora tenha feito isso, estou apaixonada por ele.
Ona aşığım.
Estou apaixonado por ela.
Çünkü ona aşığım.
Porque eu o amo.
Ona aşığım! Çıldırıyorum onun için.
Sou completamente louco por ela.
Ona aşığım.
Estou apaixonado.
Ben ona aşığım daha önce kimseye olmadığım kadar.
Eu a amo. Como jamais amei ninguém antes.
Evet, biliyorum. Ama ben ona aşığım.
Sim, eu sei, mas estou apaixonada por ele...
Ona aşığım anne...
Mas o casamento é diferente. Preciso lembrar-te de quem és filha?
Sana değil, ona aşığım.
Não por ti, por ele.
Unut onu. Ona aşığım.
Estou apaixonado por ela.
Ona aşığım!
Estou apaixonado por ela!
Evet, ona aşığım
Sim, eu amo-a
"Bu kız harika" dediğimden beri ona aşığım.
Pensei é linda
Ona aşığım! - Ne?
Eu amo-o!
- Ona aşığım!
Que disseste? - Eu amo-o!
Ona aşığım.
Amo-a.
Ben gerçekten ona aşığım.
Estou mesmo apaixonado.
George, ona aşığım.
- George. Estou apaixonado por ela.
En güzelleri Bayan Barkley. Ona aşığım.
- Por Que não do mundo?
Kısa süre sonra, o da kendini toparladı... ve keyfi yerine geldi, tabii yaşadığı dehşeti unutsun... ve onu kurtaran cesur adamı düşünmeye başlasın diye... ona bir sürü şey anlatmıştım.
Ela recuperou pouco depois... e alegrou-se, com as coisas que eu lhe disse... para a distrair do susto que apanhara e também para a levar a pensar... no valente sujeito que a tinha salvo.
- Ona aşığım.
Estou apaixonado por ela.
İş yaptığın adamı çağır buluşalım ona bir şey söyleyeceğim.
Convoque uma reunião com as pessoas para quem trabalha tenho uma coisa a dizer-lhes.
Hatırladığım sözler için ona teşekkür et.
Agradeça-lhe as deixas que eu sabia.
Çakıl taşını kavrayıp kenara çekmek için çenesini nasıl kullandığına bakın. Diğer karınca ona biraz yardım ediyor.
Vejam como as mandíbulas são usadas para agarrar o seixo e retirá-lo... com apenas uma pequena ajuda de outra formiga.
Ona yüksek sesle okuyacağım, yastıklarını kabartacağım ve terliklerini ısıtacağım, ve dışarı çıktığında ayağına galoş giydireceğim.
Vou-lhe ler-lhe em voz alta, aconchegar as almofadas e aquecer-lhe os chinelos, e certificar-me de que ele põe sempre as galochas quando sair de casa.
Onunla ciddi takılıyorum. Aşığım ona.
Da tua irmã gosto mesmo a sério.
İnsanlar ona nasıl davrandığımızı fark etmez mi sanıyorsun?
Achas que as pessoas não vão notar a maneira como o tratamos?
Ben ona aşığım.
É amor o que sinto por ela.
Umarım yarın sabah gözünü açtığında yanında biri olur ve ona artık bacak arasında hiç bir şeyin kalmadığını söyler.
Espero que alguém esteja por aqui amanhã de manhã quando ele acordar para lhe dizer que já não tem nada entre as pernas.
Kuvvetimi geri kazandığım zaman, Ona yardım etmek için yatağımdan çıkacağım.
Quando recuperar as forças, saio desta cama para o ajudar.
Ona neden aşığım biliyor musun?
Sabe porque estou apaixonada por ele?
Bu canavar bir ayna, bizler ona baktığımızda, kendi saklı yüzlerimizi görüyoruz.
O monstro é um espelho, e quando olhamos para ele, olhamos as nossas próprias faces ocultas.
Biliyor musun, baban senin yaşındayken bazen, uyuyamadığında odama gelip yanıma yatardı ve ona hikâyeler anlatırdım.
Sabes, quando o teu pai tinha a tua idade, ás vezes, quando não tinha sono, vinha para o meu quarto, deitava-se na minha cama e eu contava-lhe histórias.
Ona aşığım. - Ne?
Estou apaixonado por ela.
Pekala, anladığım kadarıyla Majesteleri'nin bu kadınla başı dertte ona başınızı derde sokacak bazı mektuplar yazdınız ve şimdi onları geri almayı istemektesiniz. Kesinlikle öyle.
Deduzo que vos tenhais envolvido com esta mulher, escrito cartas comprometedoras e que estejais ansioso de as reaver.
Bunun yanısıra, ona anlattığım bütün hikayelere inanması da beni cezbetti.
Além disso, eu estava tentado pelo facto de que... ela acreditava em todas as histórias que lhe contava.
Ona haftada bir mektupla, hasta annesine baktığımı ve ona burada özel ayrıcalıklar sağlayacağımı anlatacağım.
Vou enviar-lhe uma carta todas as semanas. Vou dizer-lhe que estou a tratar da mãe, que está doente, e que lhe vou arranjar privilégios aqui na prisão.
Ona de ki... ne kadar aptal olduğumu anlamam uzun zaman aldı ama, işler... işler onun için zorlaştığı anlarda daha çok destek olmalıydım.
Quero que lhe digas... que demorei muito tempo a perceber... que tenho sido um idiota... mas... que... que quando as coisas começaram a acontecer para ela... eu devia ter-lhe dado mais apoio.
Aslında ona aşık olduğumu düşünerek kendimi kandırırken bile yaptığım hatanın farkındaydım. Bencilce davrandım. Zevk uğruna, macera uğruna, şehvet uğruna.
Eu enganei-me, dizendo que a amava... mas no fundo sabia que estava a ser egoísta... por prazer, aventura, desejo.
Hükümetin tanıklara yaptığını yapalım. Her saati için ona para ödeyelim.
Vamos fazer o que o governo faz com as testemunhas.
Ona delicesine aşığım.
É só que estou tão bem com ele.
Evet ona aşığım.
Sim, estou.
Zenci aşıklarıyla konuşmadığımı söyle ona.
Diz-lhe que eu não falo com amantes de pretos.
Ona Filipinler'de yapacağımız çekim üzerine geliştirmiş olduğumuz tüm bilgiyi verdim. Dedim ki : " Francis, 5 kişiyle 3 haftalığına oraya gidip inceleme yapmak, Filipin ordusunu kullanarak çok sayıda görüntü almak tamam.
Dei-lhe todas as informações que tínhamos sobre filmar nas Filipinas. e conseguires uma grande quantidade de sequências com o Exército filipino.
Evet, ona her şeyi anlattığımıza emin oluncaya kadar konuşmaya devam etmemiz gerekiyordu ki böylece, o da bütün parçaları birleştirebilsin aynı yap-boz gibi.
Sim, apenas tinhas de falar até teres a certeza de lhe ter dito tudo. Para que ele tivesse as peças todas. Como num puzzle.
Olsa olsa melûn bir varlık olmalı ki, sırf bizi bu düzenin parçası yapıyor varoluşumuzun meâlinden dahi bihaber, bir sürü kâideye riayet etmek zorunda kalıp,... varolup olmadığımızdan dahi bihaber,... yerkürede bizim için kılını kıpırdatmazken, hüküm sürmesi için ona biat ediyoruz.
Um ser inferior, talvez, porque nós, nós que nem mesmo existimos, nós organizamos as nossas vidas com mais ordem e harmonia do que Deus organiza a Terra.
Ona anlattım ve sanırım ona doğru olanı yani siz efendimizin genç bayanın rızasını aldığınızı söyledim.
Disse-lhe, creio que com verdade, que Vossa Alteza conquistou as boas graças desta jovem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]