Rüzgarlı translate Portuguese
267 parallel translation
"Islak ve rüzgarlı"
Ventoso e molhado.
Bu sabah şafakta, fırtınalı ve rüzgarlı bir gecenin ardından, gözcüler... Derviş ordusunun savaşmak üzere Kerreri tepesinde... toplandığını rapor etti. "
Hoje ao amanhecer, depois de uma noite de ataques, informadores disseram que os dervishes voltaram para as colinas ".
Sayılır, ama bazen rüzgarlı olur.
Mais ou menos, mas, às vezes, a brisa chega lá.
"Bu gün rüzgarlı bir son bahar günü olmasına rağmen, gemiyi denize indirmek için mükemmel bir gün."
É um dia bastante ventoso de Outono, mas não deixa de ser um bom dia para um lançamento.
Bir defasında büyükbabamın suratına rüzgarlı havada sigara üflemişler.
Uma vez o meu avô tinha um charuto que lhe foi direito à garganta... quando estava na coberta.
- Çok rüzgarlı ve kuru.
- Lá venta muito e é seco.
Bütün elleri, kolları... Rüzgarlı havadaki yel değirmeni gibiydi.
Todo mãos e braços, igualzinho a uma roda de um moinho de vento.
Rüzgarlı bir günde kadının biriyle yattım diye tanrı beni cezalandırdı.
Porque num dia de muito vento, estive com uma mulher.
İyi atları severdi. Arazisine bakardı. Kuru ve rüzgarlı havanın üstesinden gelme yolları arardı.
A montar bons cavalos, a tratar das terras, a pensar como há-de vencer a seca e o vento.
Hava çok rüzgarlıydı
- Ventava muito.
Oh hayır, bugün olmaz. Olmaz, hava çok rüzgarlı.
Hoje não, há muito vento.
Kaldır! Senin uçman için çok rüzgarlı değil ama.
- Para tu podes voar com vento.
- Rüzgarlı olacağını düşündüm.
- Pensei que fosse fazer vento.
Rüzgarlı bir hava var.
Sim, parece estar a formar-se uma tempestade lá fora.
Rüzgarlı bir öğlen vaktiydi.
- Bem, foi numa tarde fresca.
Biraz rüzgarlıydı ama olsun.
Estava um pouco de vento.
Çok rüzgarlı.
Muito vento...
- Bugün hava rüzgarlı.
- Dia ventoso? - Está mesmo, cabo.
Dışarısı rüzgarlı ama burası çok sıcak.
Lá fora está vento mas aqui, está tão quente.
Rüzgarlı havada, kıpırdayan bir çalıyı yaşayan bir varlıkla karıştırmak kolaydır,
Quando faz vento pode tomar a um arbusto agitado por um ser vivo.
Efendim? Orasının o kadar rüzgarlı olduğunu gerçekten düşünüyor musunuz?
Senhor, acha mesmo que estava assim tanto vento?
Bu kadar karlı ve rüzgarlı havada, kim kapımı çalıyor?
Com tanta neve e tanto vento, batem à porta com que atrevimento? Idiota!
Panelin üstünde rüzgarlığın hemen altında.
Para o cimo do painel, mesmo abaixo do pára-brisas.
Rüzgarlı yollar durulacak! Sert yollar yumuşayacak!
Os caminhos tortuosos serão endireitados e tudo o que é difícil se tornará suave.
Hava çok rüzgarlı.
Faz muito vento.
Kaybettiğinizi farz edin. Hava rüzgarlı.
Está muito vento.
Chicago rüzgarlıdır.
Chicago é ventosa.
Büyüleyici yerler vardı, fakat bunlar fazla yüksek fazla rüzgarlı, fazla sert fazla yumuşak fazla engebeli veya fazla soğuktular.
Havia lugares fascinantes que eram demasiado altos, ou demasiado ventosos, ou muito duros ou muito macios, ou muito acidentados ou demasiado frios.
Kapıyı kapa. Hava rüzgarlı.
Fecha a porta, está ventoso.
Bir zamanlar rüzgarlı denizin ışığı gibi parlayan yerler.
Em tempos, os domínios cintilaram como luz num mar tempestuoso.
Biz Şikago'luyuz Roy. "Rüzgarlı Kent."
Somos de Chicago, Roy. "A Cidade Ventosa"
Bayım, o sabahlık 147,50 dolar... rüzgarlık da 30 dolar.
Senhor, são $ 147,50 pelo roupão... e $ 30 pelo blusão.
Rüzgarlı gecenin gündüzünde yağmur olup yağma,
Não dês manhã de chuva à noite com seu vento,
Rüzgarlı şehir.
E se fôssemos passear?
Epey de rüzgarlı bir havaydı.
Um tiro de rifle com vento forte.
- Hava çok rüzgarlı, efendim.
- Está muito vento.
Tabii hep böyle rüzgarlı ve yağmurlu olmazdı.
Quer dizer, nem sempre era húmido e chuvoso como vêem.
Rüzgarlı şehirden katılıyorlar. Adam bir ayakkabı satıcısı.
E daqui, da cidade ventosa, chega-nos um vendedor.
" Rüzgarlı koridorlar kalbimde
Nos corredores ventosos do meu coração,
Rüzgarlı şehir alev aldı!
O "Windy City" está a arder!
Rüzgarlı şehir'den atlayan oldu mu?
Saíram pára-quedas do "Windy City"?
Stoller Rüzgarlı şehir'de değildi.
- Não era do "Windy City".
Hayatım, rüzgarlı bir günde gelişi güzel zehir sıkmak iyi bir fikir mi sence?
Querido, achas prudente andar a pulverizar veneno num dia ventoso?
Aşk yatakodasında olur, rüzgarlı kaldırımlarda değil!
É preciso um quarto, em que não haja correntes de ar.
Dışarısı rüzgarlı.
Está muito vento.
Evet, bir rüzgarlık.
Sim. É um pára-brisas.
- Bir rüzgarlık.
- Um pára-brisas.
Üssün rüzgarlı kısmına kadar size eşlik edeceğim.
Vou escoltá-los até à base.
Rüzgarlı da değil miydi?
Não estava muito vento?
Yukarısı daha az rüzgarlı olabilir.
Pode ser que haja menos turbulência lá em cima.
Lütfen Rüzgarlı Köşk'te ol. Seni bekleyeceğim..
Estarei à sua espera.