Rüzgârlar translate Portuguese
172 parallel translation
Rüzgârları ve fırtınaları anlatan büyük şarkılar.
Grandes canções sobre o vento e as tempestades.
Ateş etmeye başladığımız zamanlarda, öyle bir kaçarlardı ki... fraklarının çıkardığı rüzgârlar kocaman yeldeğirmenlerini çalıştırırdı.
Quando disparávamos, corriam para fora da cidade tão depressa que o ar a bater nos seus casacos mais parecia um moinho de vento.
Yağmurlar, kuraklık, rüzgârlar...
Chuvas, tempo seco, ventos.
Altın güneş ışığının, ılık rüzgârların ve sallanan palmiyelerin diyarı.
Terra do Sol dourado, das brisas aromáticas e das palmeiras oscilantes.
Bu fiyortlardan denize açılıp Trondheim'da kuzey rüzgârlarının İngiltere'ye götürmesini beklediler. 23 Mayıs'ta yola çıktılar.
Navegaram desde este fiordes, aqui, até Trondheim, esperaram pelos fortes ventos de nordeste que iriam levar as galeras até Inglaterra, saindo assim a 23 de Maio.
Kutup rüzgârlarında mı?
Com os ventos árticos!
- Yolumu göremiyorum. Çok kuvvetli rüzgârlar da var.
Não vejo para navegar e vamos ter ventos fortes.
Mayısta sert rüzgârlar goncaları sallar,
Ventos fortes abanam o desabrochar de Maio,
Yıldız rüzgârları, soğuğun etkisini arttırıyordu.
Os ventos astrais estava aumentando os beliscões do frio
Mars'ın seyrek atmosferinde, kumu uçurabilmek için rüzgârlar çok hızlı olmalıdır ve hızları bazen, ses hızının yarısına yaklaşır.
Para que a areia seja soprada em volta na ténue atmosfera Marciana, os ventos têm de ser rápidos, por vezes aproximando-se de metade da velocidade do som. ( 165 m / s )
Önce, Mars rüzgârlarını incelemek için bir parmağını çıkardı.
Primeiro fez sair uma espécie de dedo para testar os ventos Marcianos.
Craylon gazı, kum ve şiddetli rüzgârların hâkim olduğu sınırlı bir atmosfer.
Atmosfera limitada, dominada por gás craylon, areia, ventos muito fortes.
Mevsim rüzgârlarına bindik mi tamamdır.
Se utilizarmos as asas grandes...
Babam rüzgârların ters yönde estiğini söylemişti.
O vento sopra na direcção errada, tal como o meu pai disse.
Sonsuza kadar rüzgârlar arasında dolanmak zorunda.
Aí tem, Reverendo.
Başıboş biridir, kaderi rüzgârlar arasında sürüklenmektir.
É um errante, condenado a vaguear eternamente entre Os ventos.
Bu işi yapanın güçlü rüzgârlar ve okyanus akıntıları olduğunu söylemişti.
Disse que tinham sido ventos e correntes oceânicas fortes.
- Havada aşk rüzgârları var
- Pairamos no ar
Kuzey sahillerinden, şiddetli yağmur ve güçlü rüzgârlar rapor ediliyor ve okyanus da dalgalar dört fit yüksekliğe çıkmakta.
Relatórios da costa nordeste relatam chuva pesada e ventos fortes a ondas do oceano alcançam 4 pés.
"rüzgârları, ışıkları çevirdi."
E só em ver-te... soltam-se tempestades e raios "
"Zamanın rüzgârları, burada toplanın Yolumu hızlandırmam için kanatlarınızı verin"
"Ventos do tempo, juntem-se deêm-me asas para acelerar o meu caminho"
Teçhizatınız varsa Titan'ın yüzeyinde yürüyebilir, rüzgâr aşınmasının etkilerini sıvıları, denizlerin dalgalarını ve rüzgârları görebilirsiniz.
Com o equipamento certo, pode-se caminhar na superfície de Titã, e ver o resultado de erosão eólica e de líquidos que fluem, e mares, ondas e ventos.
Güneş rüzgârları fikrini küçümsemekle birlikte Chapman'ın Güneş'in Dünya'ya ulaşması konusunda kendine has ve farklı bir fikri vardı.
Não obstante o seu desprezo pelo vento solar, Chapman estava a desenvolver a sua própria ideia sobre como o sol alcançava a Terra.
Parker'ın Güneş rüzgârları, Bierman'ınkinden daha karmaşıktı.
O vento solar de ParKer era mais complexo que o de Bierman.
Dünya'nın gezegenler arası ilk uzay aracı uzaydaki Güneş rüzgârlarının şiddetinin Eugene Parker'ın tahminlerinden bile şiddetli olduğunu gösteren veriler gönderdi.
A primeira sonda interplanetária mandou sinal que o espaço está cheio de vento solar, excedendo os cálculos de ParKer.
JPL plazma detektörü Güneş rüzgârlarının hızının saniyede 300 ile 800 kilometre arasında olduğunu ve sürekli estiğini, hiç durmadığını tespit etti.
O detector de plasma do JPL indicou que havia um vento de entre 300 e 800 Km por segundo. O vento estava lá sempre, nunca parava.
Modern uzay teleskopları, Parker'ın Güneş rüzgârlarının karmaşıklığını gözler önüne serdi.
Os telescópios modernos revelaram a complexidade do vento solar de ParKer.
Güneş'e en yakın gezegen olan Merkür, Güneş rüzgârlarının tüm şiddetini üzerinde hisseder.
Mercúrio, mais próximo do sol, apanha com a maior carga de vento solar.
Mars Merkür'den büyük ve Güneş'e 4 kat daha uzak olmasına rağmen Güneş rüzgârlarının gezegenin ilk halindeki atmosferin üçte ikisini buharlaştırdığı, geriye bizimkinin 100'de biri kadar bir hava örtüsü bıraktığı düşünülüyor.
Marte é maior, e quatro vezes mais longe do sol que Mercúrio, mas pensa-se que o vento solar tenha secado um terço da sua atmosfera original, deixando uma camada cem vezes mais fina que a nossa.
Modern uzay araçları, onun bulutlarının da Güneş rüzgârları tarafından aşındırıldığını Dünya'nın yörüngesine kadar uzanan ve kuyruklu yıldıza benzeyen bir yapı oluşturduğunu keşfettiler.
As sondas modernas descobriram uma cauda, como de um cometa, que chega à órbita da Terra. As nuvens de Vénus também estão a sofrer erosão do vento solar.
Bu alan Güneş rüzgârlarını tespit eder ve atmosferimizi aşınmaktan korur.
Rebate o vento solar e protege a nossa atmosfera.
Güneş rüzgârları ve Dünya'nın manyetik alanı sürekli olarak savaş halinedir.
O vento solar e o campo magnético da Terra lutam.
Dünya'nın manyetik alanı Güneş rüzgârları tarafından sıkıştırılır.
O campo magnético está a ser comprimido pelo vento solar.
Uzayın derinliklerine, dış gezegenlerden çok daha uzağa ulaşan Güneş rüzgârlarının etkili olduğu bir bölgede yaşadığımız aşikâr.
Vivemos numa região dominada pelo vento solar, que chega ao espaço.
Bundan sonra sormamız gereken soru, yayılan ve kaynağından giderek uzaklaşan Güneş rüzgârlarının ne kadar menzile ulaştıklarıdır.
A pergunta seguinte é a que distância chega, à medida que se afasta do sol.
Bu gürültünün sebebi, Jüpiter'in manyetik alanıyla Güneş rüzgârları arasında süregelen aynı savaştır.
Era a mesma batalha entre o campo magnético de Júpiter e o vento solar.
Uzay aracı Voyager dış gezegenleri ziyaret ettiğinde Güneş rüzgârlarıyla gezegenlerin manyetik alanları arasında benzeri bir savaşın izlerini tespit etti.
Quando a nave VoYager visitou os planetas exteriores, encontrou a mesma marca do vento solar chocando com campos magnéticos.
Neptün'den ayrıldığında Güneş rüzgârları ona eşlik ediyordu.
Quando deixou Neptuno, o vento solar ainda lá estava.
Bugünlerde en çok ilgimi çeken şey yayılan Güneş rüzgârlarını izlemek.
O meu interesse principal agora é seguir o vento solar ao afastar-se do sol.
Acaba bu, Güneş rüzgârlarının ulaştığı son sınır olan gündurgun muydu?
Seria a heliopausa, a fronteira exterior do vento solar?
Rekor derecede sıcaklıklar, güçlü rüzgârlar ve elektrik fırtınaları eyaletin dört bir yanında yangınlara sebep oluyor.
Registo de altas temperaturas, ventos fortes e tempestades eléctricas estão incendiando arbustos em muitas partes do estado.
O uzak ülkeden rüzgârlar eser
"Os ventos daquela terra sopram..."
Çoktan unuttuk ekmeğin lessetini. Ağaçların sessini. Ilıkça esen rüzgârları.
E esquecemos o sabor do pão o som das árvores a suavidade do vento.
Daha küçüğü. Rüzgârlar ona hız verir.
Os ventos levantam-nos, e depois continuam por si.
Bahamalar'dan esen ticaret rüzgârları sayesinde sıcaklık 33 derece.
Graças aos ventos provenientes das Bahamas, a temperatura está nuns agradáveis 33 graus.
Santa Ana rüzgârları esiyor.
E o vento é...
Akdeniz üzerinden gelen Pasifik rüzgârlarının egzoz dumanlarıyla karıştığı iklimde damıtılmaktadır.
O clima mediterrânico é reproduzido por ventos do Pacífico misturados com a poluição da auto-estrada.
Rüzgârlar güçleniyor ve dalga yükseklikleri artıyor.
O vento sopra mais forte e as vagas estão a subir.
Gerçek bir tehditse, sert rüzgârlar bile kasıp kavurur.
Só os ventos fortes já causam estragos.
Eminim güneyde kaşıntı rüzgârları esiyordu.
Parece como engolir um salsicha polaca... - Imbecis.
İntikam rüzgârları gibi. Haydi haydi haydi.
Ventos furiosos!