Rüzgârlı translate Portuguese
98 parallel translation
Küçük olmalılar çünkü Cod Burnu çok rüzgârlıdır.
Têm de ser pequenas, há muito vento em Cape Cod.
Ama biraz rüzgârlı olduğunu düşünüyorum.
Embora o vento esteja frio.
- Ama biraz rüzgârlıymış.
- Mas são um pouco ventosas, não?
Hiç yüksek ve rüzgârlı bir tepede durup meşe palamutlarının düşüp yuvarlanmasını dinlediniz mi?
Estivestes em uma colina alta e ventosa... ouvindo cair as bolas?
Ve unutmayın, Morrie'nin perukları rüzgârlı kasırgada test edilmiştir.
E lembre-se : as perucas Morrie são testadas contra ventos ciclónicos.
Hava rüzgârlı.
Um leque com este tempo?
Rüzgârlı Şehir'de neler oldu, Frank?
Que aconteceu em Chicago, Frank?
Chicago ; rüzgârlı şehir.
Chicago, a Cidade do vento?
Biraz rüzgârlı...
Um bocado frio.
Hava rüzgârlı olduğunda, dinleyebileceklerdir!
E ouvirão... quando houver uma ventania! Sim!
Evet! Rüzgârlı, güneşli ya da yağmurlu olduğunda.
Quando houver uma ventania, estiver sol, ou a chover.
Rüzgârlı tepenin üzerinde derin sessizlik ; ağaçları eğen narin rüzgâr.
A Canção do Vagabundo Noturno. " Doce é a briza na colina ; pelo suave Zéfiro são as árvores suavemente impelidas...
Bu doğru. - Sarı bir rüzgârlığı mı vardı?
- Vestia um anoraque amarelo?
- Sayılmaz. - Üstünde sarı bir rüzgârlık mı vardı?
- Anoraque amarelo?
Otuzlu yaşlarının sonunda, üstünde sarı bir rüzgârlık olan beyaz bir erkek miydi?
Homem branco, 30 e muitos anos, anoraque amarelo? Sim.
Rüzgârlı Şehir, kalbine yeni bir suçlunun ismini kazıdı.
Uma criminosa conquista a Cidade do Vento.
... öğleden sonra hava ılık, parçalı bulutlu ve yağmur ihtimali var. En yüksek 28 derece. Cuma itibariyle hava açık ve rüzgârlı, en yüksek 21 derece.
... quente para a tarde, céu nublado, vento e calor, com possibilidade de trovoadas, perto dos 28 graus, e, na sexta-feira, céu pouco nublado, vento, máxima de 21 graus.
"Rüzgârlı tepelere hafifçe dokundum..."
"Alcancei o topo dos ventos com uma facilidade graciosa."
Her sene Cadılar Bayramı'nda, dolunay çıktığında ve hava rüzgârlı olduğunda Eski Bayır Yolu'nda ruhları arayan George Staub'u görebilirsiniz.
Sempre que for Halloween E a lua estiver cheia E o vento soprar bem alto Talvez vejas o velho George Staub Na velha Ridge Road
Rüzgârlık? * Rüzgârlık da mı bununla geliyor? Sanırım.
O casaco também vem com ele?
Hava biraz rüzgârlı.
E está um pouco ventoso.
5 güne bakacak olursak, meteorolojik bir sıralı üçlü durumu mevcut. Ilık, rüzgârlı ve biraz nemli.
Então, olhando para a Quinta-Feira, teremos uma condição meteorológica... húmida, ventosa e apenas um pouco molhada.
- Kent - Rüzgârlığımı mahvetti.
Partiu o pára-brisas.
Sicilya Adası'nda deniz seviyesinden 2.500 metre yüksekteyim. Görebileceğiniz gibi, burası çok soğuk ve rüzgârlı.
Estou 2500 metros acima do nível do mar, na Ilha da Sicília e como podem ver, é um lugar muito frio e ventoso.
Büyük rüzgârlıklı, krom kaplama.
"Barbatanas" e imenso cromado.
Neyse, yarınki hava durumu tahmini rüzgârlıymış.
De qualquer maneira, para amanhã prevêem vento.
- Rüzgârlı olması gerekiyor.
- É suposto estar ventoso.
Yanına kaşkol al, hava rüzgârlı olacak.
Pegou um cachecol? Pode ventar.
Burası değil, ama orası rüzgârlı olacak.
Não aqui, mas lá vai ventar.
Hava çok rüzgârlı olduğunda bu kilise eski bir gemi gibi gıcırdar.
Quando está muito vendo, esta igreja range como um velho navio.
Batı Avrupa büyüklüğündeki orta kısmı bol rüzgârlı ve dondurucu bir çöldür.
A parte central é um deserto frio com ventos fortes do tamanho da Europa Ocidental.
Rüzgârlı mevsimdeyiz.
Esta é a temporada de ventania.
Plastik bir alışveriş çantası. O gece çok rüzgârlıydı ve saat 11.48'de... -... park yerinde estiriyordu.
Havia muito vento naquela noite e passou pelo parque às 23h43.
Bin, dışarısı acayip rüzgârlı.
Entre, que está ventando pra cacete.
Bulunduğumuz yer gerçekten rüzgârlı olmaya başladı. Buna rağmen onlarla birlikte kalabilmemiz büyük şans olur.
Está a levantar-se muito vento, será uma sorte conseguirmos acompanhá-las.
Rüzgârlı havalarda sondaj işçileri cinlerin ve şeytanların ağlamalarını duydukların söylerlerdi.
"E quando o vento soprou, os trabalhadores ouviram algo como uivos dos demónios".
Yılın bu vakitleri Londra çok rüzgârlı oluyor.
Londres é tão sombria nesta altura do ano.
Kelimeyi ikiye ayırmış. "Rüzgârlı" olacak.
"Ventoso." É "Ventoso".
Burası biraz rüzgârlı.
Está um pouco de vento.
Rüzgârlı, boktan bir yer.
É um buraco de merda ventoso.
Sanki rüzgârlı, uzun, metal bir tabut gibidir.
É como um grande caixão de metal... Com vento.
Ayarlanabilir arka rüzgârlığı ile, ikili turbo v8 motoru var.
Duplo turbo V8 com aileron ajustável.
Bu soğuk ve rüzgârlı odalarda yalnız olmamak harika olurdu.
Seria bom não estar sozinho... nestas paredes frias e ventosas.
Bu rüzgârlı eski odalar, beni hasta etti.
Estas paredes velhas ventosas estão a dar-me uma constipação.
Rüzgârlı Söğütler.
"Vento nos salgueiros".
Rüzgârlı Söğütler dedim ya.
Acabei de dizer "Vento nos salgueiros", sim?
Bak, rüzgârlıklı adamdan bahsediyorsun.
Estás a falar do homem de blusão.
Çok rüzgârlı!
Sossega, estou a agarrá-la!
Rüzgârlı Vadi Bağları
Windy Valley Vinniards
Rüzgârlı mı olacak?
Ventar?
"Rüzgârlı" insanı derinden etkiliyor.
É muito tocante.