Rıca translate Portuguese
7,696 parallel translation
Ayrıca fırsat bulur bulmaz yerimize birilerini alır.
E acho que ele iria substituir-nos logo que tivesse oportunidade.
Doğrusu hak ettiler, ama ayrıca Richard Moller Nielsen için de bir hayal kırıklığı oldu.
- ILHAS FAROÉ Esta vitória envergonha Richard Møller Nielsen.
- Ayrıca sanırım dizim de çıktı
- Acho que desloquei o joelho.
Ayrıca sanırım annem gelip ilk kazanana ödülü takdim etmenizi istiyor.
Acho que ela ia gostar que o entregasses à primeira vencedora.
Ayrıca benzini nasıl taşırız?
E como traríamos o combustível?
Ayrıca, bilgisayarını da görünce, sende bir şey kalmamıştır dedim.
E depois de ter visto o teu portátil, pensei que já não te restava nenhum.
Hayır, ayrıca Niko'yu gören son insan sendin!
Também foste a última pessoa a ver o Niko!
Umarım üçüncü kız kardeşin yoktur. Üç saldırı var, ayrıca sabit davranış geçmişi de kesinlik ayağındaki cihazdan fazlasını getirir sana.
Espero que não tenha uma terceira irmã, porque com três delitos de agressão, mais um historial nessa matéria, vai acabar com mais do que uma pulseira electrónica.
Ayrıca hayatımı kolaylaştırıyor.
- O nome da minha mãe. E mais, facilita-me a vida.
Ayrıca beni çalıştırırsan beni burada tanıyan yok.
E mais, se me treinasse...
Ayrıca bacaklarını da çalıştırıyorsun.
Também tem a ver com o usar as pernas, percebes?
Ayrıca kendisi benim hava kirliliği ve cadılık topluluğunun da başkanıdır.
Também é o presidente do meu comitê de bruxas antipoluição.
Efendim, bir üst merciye başvurmak akıllıca olacaktır.
Senhora, acho que seria sensato consultar com os superiores.
Bu yüzden bunu başkalarına yaptırıyorum.
É por isso que mando outros virem cá.
Hayır, göt McGee değilsin sen.
Não, não és irritante. Anda cá.
Hayır, tam olarak demiştin ki ihtiyar adamın fazla zamanı kalmadı.
- Não, as que usou, foram... O velhote não estará por cá muito mais tempo.
Ben onlarca yıldır burada birinin gelip Kraliçe'nin hazinesini çalmaya çalışmasını bekliyorum!
Já cá estou há décadas, à espera que alguém tente roubar o tesouro da Rainha!
Son dakikada çağırılmalarıyla Danimarkalı futbolcuların
Estou cá fora no Hotel Marina.
- Burada olacağını biliyor muydun? - Hayır.
Sabias que ele ia cá estar?
Hayır, burada kal Janet.
Não, fique por cá, Janet.
Onu yatağa yatırıp aşağı indiğimde melek düştü.
Levo-a para a cama, venho para cá e o anjo cai.
Çok ağlarsa dışarı çıkarırız.
Se chorar muito, vimos cá tirá-lo.
Hayır, buraya gel.
Não, vem cá!
İşler tıkırında giderse kalırım.
Se resultar, ficarei cá por uns tempos.
- Hayır, korkarım kalıp bu gece kazandığımız üç kuruşun hesabını yapmam lazım Susan.
Infelizmente tenho de ficar cá a contar as parcas receitas, Susan.
- Sanırım bu gece buradalarmış.
- Creio que estiveram cá esta noite.
Kaldır poponu da gel dağıt bakalım!
Vem cá acima rebentar-me todo!
Hayır, sende "Bana yüzüğü tak bakışı" var.
Não, tens uns olhos tipo : "Dá cá o anel, meu precioso".
Hazır ol, geliyor.
Prepara-te, porque cá vem ele.
- Hayır, gerildiğim zamanlarda aklımda sözler uçuşuyor ve bende onlar şarkılarımda yazmak için not ediyorum...
- Não, quando estou nervosa... as palavras fluem cá para fora e aproveito-as para as minhas músicas.
- Hayır istemem.
- Não, não quero. - Anda cá lamber...
Hayır buraya ilk taşındığınızda barbeküye gelmiştim.
Não, quando te mudaste para cá, vim para um churrasco formal.
- Brakes'le dışarıda bekleyebilir. Hayır ya!
- Ele pode ficar cá fora com o Brakes.
- Hayır, hayır, ver şunu...
- Não, não, dá cá isso.
Uzun zamandır buraya gelmedim.
Já há muito tempo que não vinha cá.
- Hayır. - Aşağı in.
- Cá para baixo.
Eskiden burada yaşayan Porter ailesi hakkında bir şeyler biliyor musun? Yok, hayır.
Então, conheceu os Porters, a família que vivia cá anteriormente?
Sanırım kıça giriyor.
Acho que isto entra no tutu.
Çoğu üye kendi başına çalışır.
A maioria dos membros vem cá treinar.
Bir yıldır burada yaşıyorum.
Já cá estou há cerca de um ano.
Hayır yatıya kalmayacağım.
Sim. Não, eu não vou ficar cá.
Sanırım ana fikir, yaşlanıp susadığımızda buraya çıkıp onu almaktı.
Talvez fosse para quando estivéssemos velhos e com sede, Vir-mos cá buscá-la.
- Hayır, akşam yemeğe baban gelecek.
- Não. - O teu pai vem cá jantar hoje.
Hayır, eskiden buraya babamla gelirdim, artık sadece gelebildiğim zaman geliyor, yürüyüş yapıyorum.
Não, eu costumava vir cá com o meu pai e agora venho quando posso para fazer caminhada.
20 yıldır geliyorum buraya.
Vim cá nos últimos 20 verões.
Hayır, aslında yürümek ister mi diye sormaya gelmiştim ama.. ... görünüşe göre sizin daha heyecan verici planlarınız var. Bu yüzden...
Não, só passei por cá para ver se ela queria ir dar uma volta, mas vejo que têm planos mais emocionantes, por isso...
Hayır, şu an burada başka kimse yok dedim.
Não, eu disse que agora não estava cá mais ninguém.
Madison şöyle demiş : "Toplumun başlıca kaygısı çoğunluğa karşı, varlıklı olan azınlığı korumak olmalıdır."
Madison disse : "A grande preocupação da sociedade tem de ser a protecção da minoria dos abastados contra a maioria."
Son birkaç yıldır ücret artışlarında tipik bir kısıtlama olduğu ortada ama geçen ayki ifademde detaylı bir şekilde belirttiğim gibi bu konuda iş güvensizliğinin baskın rol oynadığına inanıyorum.
CONSEQUÊNCIAS DA INSEGURANÇA LABORAL Um impedimento típico aos aumentos de remuneração tem sido evidente, de há uns anos para cá, mas como eu declarei pormenorizadamente no depoimento no mês passado, penso que a insegurança no emprego tem desempenhado o papel dominante.
Sendikalara ve sendikalaşmış işgücüne neredeyse fanatikçe yapılan yoğun saldırıların başlıca nedeni demokratikleşme gücü olmalarıdır.
Uma das principais razões para o ataque concentrado e quase fanático aos sindicatos e ao trabalho organizado é serem uma força democratizante.
Hayır, o burada.
- Não, ele está cá.