Soa translate Portuguese
5,338 parallel translation
Ama bana öyle göründü.
Soa-me a liceu.
Çin yemeği harika olur.
Soa-me bem.
Bu bana onay gibi geldi.
Para mim, isso soa-me a uma confirmação.
Kulağa harika geliyor.
Isso soa perfeito.
Kulağa hoş geliyor.
Gostei como isso soa.
Kulağa bencilce gelecek ama ama evdeki herkes birbirine kan bağıyla bağlı.
Eu sei que isto soa muito egoísta, mas todos em casa têm laços de sangue.
Tanrım, ISIS'in yaptığı şeyleri listeleyince kulağa kötü geliyor.
Quando dizemos todas as coisas que a ISIS já fez, soa mal.
Bir sebeple kulüpten saklanıyormuş, ona yardım ediyormuşsun, ki...
Que se está a esconder do Clube, por algum motivo, que o estás ajudar, o que... vais desculpar-me, mas soa-me a alguma coisa...
Bu Yüzbaşı'nın anlattığına oldukça benziyor.
Soa notavelmente familiar ao que o Capitão descreveu.
Neydi o?
O que é isto? - Soa como...
İsim çok tanıdık geliyor.
Esse nome soa-me familiar.
Doğru, iğrenç gözüküyor.
Isso soa a obsceno.
Senin ağzından çıktığında çok daha güzel duruyor.
Soa muito melhor quando vem de ti.
İki tane şüpheli var gibi.
Soa-me a dois suspeitos.
Benz iyi fikir.
Um Mercedes soa-me bem.
Çok saçma!
É que... soa estúpido.
Bana baloncuklu ambalaj sesi gibi geliyor.
Para mim soa como bolhas de plástico.
Bu kulağa çok kötü gelmiyor.
Isso não soa assim tão mal.
- Bu geliyor.
- Isso soa.
Sanırım kulağa biraz sorunlu geliyor ama her neyse. - Bu...
Acho que é por isso que soa uma pouco comprimida, mas tanto faz.
- Şimdi biraz tanıdık gelmeye başladı.
- Isso soa vagamente familiar.
Bak Roger, hepimiz yeni şeyler denemeye hazırız ama bu çok tehlikeli gözüküyor.
Roger, todos nós gostamos de experimentar coisas novas, mas isso soa demasiado perigoso.
- Görsel kontrol... Kulağa hoş geliyor. - Evet.
- Confirmar visualmente, soa-me bem.
Söylediklerinin ne kadar tuhaf olduğunu görmüyor musun?
Não percebes como tudo isto soa estranho?
Güzel bir yüzüğü olan Bayan Julia Rath.
Sra. Julia Rath. Soa bem.
- İyi bir fırsat gibi. - İyi. Evet, öyle.
- Soa-me como uma boa oportunidade.
Crush sendromu olabilir.
Soa como síndrome de esmagamento.
James, nasıl göründüğünü bir düşünsene, dostum.
- James. - Pense em como isto soa.
O da Darth Vader gibi zaten.
Que também soa ao Darth Vader.
Vic ile ilgili söylemeye çalıştığım ne varsa kulağa çok yetersiz geliyor.
Tudo o que tento dizer sobre o Vic soa... tão inadequado.
Nasıl göründüğünü biliyorum ama şuna bak.
Sei como isso soa... Mas olha para isto.
- Bu, öldürür demek gibi.
Isso soa bastante a morte.
Başlarda "çaylak" sevimli ve hoş görünüyordu.
Antes, "novata" soava cativante e bonito. Já não soa.
Harika bir fikir.
Isso soa bem.
- Bana pek romantik gelmedi.
Isso não soa nada a romântico.
İçinde "hata" geçince tam senlik bir iş diye düşündüm.
Eu fazia isso e tu os erros. Tudo com "erro" soa com toda a tua vibração.
- Tanıdık geliyor.
Soa-me familiar.
Klişe bir tabir olacak ama- - Evlat, sana anlatacak bir hikâyem var.
Sei que soa como um cliché, mas... Rapaz, tenho uma história para ti.
Yani bu ne demek oluyor?
E isso soa a mais provável?
CrispinX diye birini arıyoruz.
Procuramos por alguém chamado CrispinX. - Soa familiar?
İşte bu CrispinX'in işine benziyor.
Isso soa como o CrispinX.
- Bence de.
- Soa-me bem. Vêem?
Kulağa farklı gelmiyor.
Soa ao mesmo.
Jess, dürüst olmak gerekirse onu ne halde yakaladığınla ilgili anlattıklarına bakınca kulağıma oldukça gay geliyor.
Jess, tenho que ser honesto contigo. Baseado no que disseste do que viste dele lá fora, tudo isso soa-me bastante gay a mim.
Kulağa ne kadar garip geldiğini söylemene gerek yok.
Não precisas de me dizer como isso soa estranho.
Bira kulağa hoş geliyor.
Cerveja soa-me bem.
Harika olur, değil mi?
Soa maravilhosamente não é?
Tanıdık geldi mi?
Isso soa-lhe familiar?
- Pek nahoş.
- Soa desagradável.
- Aynen öyle.
Embora, agora que o disse em voz alta, soa um pouco ridículo.
- Evet. Sesi yaşlı geliyor.
Ele soa velho.