Steven translate Portuguese
3,684 parallel translation
Ulaştırma Bakanı Steven Byers ile onun eski basın danışmanı Martin Sixsmith arasındaki tartışma büyümeye devam ediyor.
O feudo entre o ministro dos Transportes Stephen Byers e seu ex-adido para a imprensa Martin Sixsmith está para durar :
Bakıyorum dikkatini çekti, Steven Spielberg.
Já tenho a tua atenção, Sr. Steven Spielberg?
- Nathan ve Steven'dı, değil mi?
O Nathan e o Steven, certo?
Sonra, ilk gerçek gişe rekortmeni muhteşem Steven Spielberg klasiği "Jaws" idi, ben de...
E o primeiro sucesso de bilheteira foi o incrível clássico de Steven Spielberg, Tubarão e...
Steven Doppler.
O Steven Doppler.
Steven, benim yandaşım ve arkadaşım olması gereken kişi şovumun artık 15 dakika daha kısa olacağını söyledi.
O Steven, que era suposto ser meu defensor e melhor amigo, informou-me que, a partir de agora, o meu programa vai ter menos 15 minutos.
Steven arkadaşındı.
O Steven era teu amigo.
Steven, arabana bak.
Steven, vê o teu carro.
Kesinlikle, hafife alınmaması gerek. Enerji Bakanı Steven Chu gibi.
De facto, uma força a ter em atenção, como o Secretário de Energia, Steven Chu.
Bu dünyada tek bir şeyden korkarım Steven Seagal'ın atkuyruğu olmadığına göre o da sen değilsin.
Só tenho medo de uma coisa no mundo, e visto que não és o rabo-de-cavalo do Steven Seagal, não é de ti.
Tam istediğim gibi bir evlat oldun Steven.
Você é tudo que eu poderia ter esperado em um filho, Steven.
Sonra Ryan, Steven'a rest çekti.
E o Ryan disse que não ao Steven.
Ayrıca, Steven hâlâ şu aptal krem reklamını yapmamı istiyor.
E entretanto, o Steven ainda quer que faça a publicidade estúpida ao creme.
Adı Steven Hunter.
Chama-se Steven Hunter.
Eminim adımın Steven olduğunu biliyorsundur.
Deves saber que o meu nome é Steven.
Beni tutukladıklarında polisler hep Steven diye sesleniyor.
A bófia chama-me Steven, quando me prende.
Steven geliyor.
E o Steven está de volta.
Kurbanlar Steven Meredith ve Shaun Butler.
As vítimas são Steve Meredith e Shaun Butler.
İyi ki doğdun, Steven.
Parabéns, Steven!
Yüzündeki o pişmiş kelle ifadeyle bana Steven'i eski erkek arkadaşımı hatırlatıyorsun.
Fazes-me lembrar o Steven, o meu ex-namorado, com aquele estúpido sorriso na cara.
Ben Steven değilim.
Não sou o Steven.
Ölen oğlunun babasının Steven Colson olduğunu biliyoruz.
Sabemos que o pai do filho falecido é Steven Colson.
Şimdi Steven'ı öldürme zamanı.
Está na altura de matar o Steven.
Steven'ın işini bitirmeden hiçbir yere gidemezsin.
Não até que trates do Steven.
Arkadaşım Steven, beni yemeğe çıkarıyor.
O meu amigo Steven vai levar-me a jantar um bife.
- Steven.
- Steven...
Torunlarım Steven ve Grace kalacak yere ihtiyaçları vardı, ben de onlara vermiştim.
Os meus netos, o Steven e a Grace, precisavam de um sitio para morar, então eu aluguei-a para eles.
Bayan Goodwin, çok üzgünüm ama torununuz Steven ve yanındaki iki genç adam cinayete kurban gitmişler.
Sra. Goodwin, sinto muito, mas o seu neto Steven e dois outros rapazes foram vítimas de um aparente homicídio.
Oğlunuz Steven'ın yanında ölü olarak bulduğumuz gençlerin kimliklerini tespit ettik J.D. Kesey ve Duke Givens.
Identificamos os jovens mortos na casa com o seu filho Steven, como JD Kesey e Duke Givens. Conhecem-nos?
Steven uyuşturucu bağımlısı mıydı?
O Steven era consumidor?
Steven uyuşturucu problemi vardı.
O Steven teve problemas com drogas.
Steven sana söylemememi istedi.
- O Steven pediu-me para não te contar.
Peki ya küçük kızın Steven amcası?
- E o tio da menina, o Steven?
Peki ya Steven?
- E o Steven?
Meni örneğinden çıkarılan DNA Steven Goodwin'e ait değil.
O ADN do sémen não é do Steven Goodwin.
Dayım Steven ve arkadaşları uyanmıyorlar.
O meu tio Steven e os amigos dele não acordam.
Bana ve Steven'a.
A mim e ao Steven.
Ama Grace ve Steven'ın bunu istemediğine adım gibi eminim.
Mas não era o que a Grace e o Steven queriam.
Ve diğer ikisi, Grace ve Steven Goodwin, Bruce'un geçmiş suçlarını örtbas etmek için.
E os outros dois, a Grace e o Steven Goodwin teria sido o Bruce a acobertar os seus antigos crimes.
Peki Grace, Steven, Molly...
E a Grace, o Steven e a Molly...
Hallie. Bu, Steven Gooding.
Hallie.
- Yine geç kaldın Steven.
Estás atrasado novamente, Steven.
Öyle demek istemiyorsun Steven.
Tu não achas isso, Steven.
- Steven Linder nerede?
Onde está o Steven Linder?
Görüşlerin için sağ ol ama bu iş olacak Steven.
Obrigada pela opinião, Steve, mas isso vai acontecer.
- Steven, kız senin elinde mi?
Steven, é você que a tem?
- Kardeş Steven.
- Irmão Steven.
Steven.
Steven.
Evet.
Acho que os amigos do Steven Goodwin, o JD e o Duke, roubaram a casa errada, Sim.
Bence Steven Goodwin'in arkadaşları J.D. ve Duke yanlış bir evi soydular ve yanlış insanlara denk geldiler.
- e irritaram a pessoa errada.
Kliniği o kurdu.
Steven Gooding.