Sâo translate Portuguese
56 parallel translation
Kavga eden hipopotamlar.
Sâo hipopótamos á luta.
Hepsi Muntala'nın eşleri mi?
Sâo todas mulheres do MuntaIa?
Tam da görmek istediğim yerliler.
Sâo esses em particular que quero visitar.
- Aepyceros Melampus Suara türü.
- Sâo Aepyceros melampus Suara.
- Benim için, onlar zebra.
- Bem, para mim, sâo zebras.
Koşullar nelerdir?
Quais sâo as condicôes? Há algum problema?
Bu ikisi, iyi çocuklardır.
Estes dois... sâo bons rapazes.
Bilirsin, bu genelde kocaların unuttuğu bir şeydir.
geralmente, sâo os homens que cometem essa falha.
Safarinin nasıl olduğunu bilirsin.
Sabe como sâo os safaris. Consta de todos os livros.
Fransızlar pis kokuyor. Onlar doğuştan pis domuz.
É que sâo porcos por natureza, Laura.
30 ila 35 yaşları arasında Kübalı kadınların bir anda olgunluktan bozulma evresine geçtiği çok hassas bir nokta vardır.
Há um ponto maravilhoso entre os 30 e os 35 anos em que a mulher cubana inesperadamente passa da maturidade à podridão. Sâo frutas que se descompôem com uma velocidade assombrosa.
Bütün bunları nereden buldunuz? Bunlar eski sansür kurulu tarafından kesilen sahneler.
Foram umas latas que apareceram por ai um dia, sâo os cortes da comissâo.
Bir yerden başka bir yere sessizce hareket ederdim.
Chamava-se René Villareal e Hemingway o encontrou quando era uma criança brincando pelas ruas do Sâo Francisco de Paula.
Beyaz bir Anglo-Saxon Protestanı gibi görünmeme rağmen aslında Kuzeyli bir zenciyim. Latin Amerikalıların tümü her türlü ayrımcılığa maruz kalıyor.
Os latino-americanos todos sâo negros, descriminados, oprimidos, rejeitados, ignorados, estrangeiros dentro dessa nova fraude com pretensões de universalidade :
Sen de sakin ol!
Sâo uns infelizes.
Yerel Zaman aralığına göre saatler 06 : 03'ü gösteriyor.
Sâo 6.03h, Hora oriental de Verâo.
- Çok hoş, Hollis.
- Sâo óptimos, hollis.
- Çok güzelmiş.
- Sâo bonitos.
Nedir ki 16 yıl?
O que sâo 16 anos?
Sizden tek istediğimiz, uçuş ve Mars'a iniş esnasında gerçekleşecek canlı televizyon bağlantılarına katılmanız, hepsi bu Sadece televizyon yayınları.
aquilo que precisamos de vocês sâo as transmissões televisivas durante o voo e a aterragem em Marte, sò isso. Sò as transmissões televisivas.
Kodamanlar var!
Sâo poderosos!
Sizler gerçekliğimizsiniz.
Sâo a realidade.
- Komik olduğunu itiraf etmeliyim.
- Tenho de admitir que sâo ridìcuIos.
Bu insanlar... her şeyi yapabilirler.
Estas pessoas... sâo capazes de tudo.
Çok uzun zamandır çıktığı ilk seyahatmiş bu.
Sâo as suas primeiras férias desde hà muito tempo.
- Evet, peki sen kimsin?
- Sim, quem sâo vocês?
Onlar düşman falan değil.
Eles não sâo o inimigo.
Leningrad değil, ama Petersburg.
Não é Leningrado, e sim Sâo Petersburgo.
Bunlar işe yarıyor mu?
Sâo bons?
Alt tarafı bir külot, George.
Sâo só cuecas, George.
Saat kaç?
Que horas sâo?
Tüm dünyada satılıyor, efendim.
Sâo vendidos pelo mundo fora.
Siz de kelsiniz.
Sâo carecas.
Mutlu müşteriler olacaksınız.
Sâo o cliente satisfeito.
Ama, aslında şapkanız olmayacak.
S ó que nâo sâo chapéus.
Perukları çıkaracaksınız.
Sâo postiços.
l.R.A., ya da başkası. Bu adamlar kel.
I.R.A., ou nâo I.R.A. Sâo carecas.
- Bu da l.R.A. Neyi başka?
- Sâo do I.R.A. É diferente como?
Bilmiyorum ama, en az 30 olmalı.
Nâo sei, mas sâo pelo menos 30.
Bunların çoğu daha çocuk.
Sâo quase todos crianças.
Saat 11 : 00.
Sâo 11 : 00 da noite.
Ben ve Debi, sen ve Heath. Onlar harika insanlar.
Sâo excelentes pessoas, sim, mas não são as nossas pessoas.
Onlar benim isteklerine karşı beni burada devam zaman var!
Sâo quando me mantêm aqui contra a minha vontade!
O yüzden fikirlerinizle birlikte gidin ve artık sizin olmayan öğrencilerinize de veda edin.
Fique lá fora com elas e cumprimente seus alunos... que nâo mais o sâo.
Gülmeyin, bunlar Tanrı'nın bana kaderimi işaret ederek yolladığı hatasız mesajlar.
Nâo ria, sâo sinais inequívocos do destino... os deuses querem me dizer algo...
Trenle 3 saat.
Sâo três horas de trem, cara!
- Programımız nasıl?
- Quais sâo os planos?
- Bilmiyorum.
eles sâo bons batedores.
Jack Gelber'in sözlerini tercüme edeyim. Eğer bu Devrim bu kadar özgün ise panel ve seyirciler arasında bir ilişki oluşturmak ve farklı dinamik yollar icat etmek yerine neden yuvarlak masa gibi alışagelmiş yöntemlere başvurulduğunu soruyor.
Jack Gelber expõe que sendo a revoluçâo cubana uma revolução original por que recorre a métodos convencionais como sâo as mesas-redondas, por que nâo desenvolve um método mais dinâmico para estabelecer uma relaçâo entre o painel e o público.
Nihai karar :
que nos fatos que sâo declarados provados nâo constam os elementos que dâo corpo ao delito de violação, imputado pelo Ministério Público ao réu.
Nehirde vaftiz edilirken çekilmiş bir yığın fotoğraf getirdi bana.
Sâo de quando a batizaram no rio.