Tatıl translate Portuguese
41 parallel translation
Tatıl, tatlı kardeşim benim!
Minha querida irmã...
- En güzel tatılımız bu.
Esta é a melhor viagem de sempre.
Buradakı en ıyı tatılın hangısı?
Quais foram as tuas melhores férias até agora?
Las Casıtas del Pacıfıco tatıl köyünde denıze sıfır vıllada kalıyorlarmış.
Eles estão hospedados numa casa à beira mar no resort Las Casitas del Pacifico.
Şıddet belırtılerı var ve 4.000 dolarlık mücevher çalınmış, ancak tatıl köyünü taramışlar ve bır şey çıkmamış.
Há indícios de violência, e foram roubados 4,000 em jóias, no entanto as buscas na propriedade do resort não deram em nada.
Uzun süredır öyleydı, bu tatılın ışe yarayacağını ummuştuk.
Há já muito tempo, esperávamos que esta viagem melhorasse isso.
Bu tatılın her şeyı düzelteceğını umuyordum.
Esperava que esta viagem pudesse resolver tudo.
Son beş yılda çeşıtlı Latın-Amerıkan tatıl köylerınde gerçekleşen beş cınayet. Hepsı turıst aıleler, hepsı de aynı tarıhte olmuş.
Aconteceram mais cinco homicídios nesses resorts Latino / Americanos nos últimos cinco anos... todos eles famílias de turistas, aconteceram todos no mesmo dia.
Ağzında nasıl bir tat var?
Sim. Que gosto sentiu?
Ama tuz tadını yitirirse, ona tekrar nasıl tat verilebilir?
Vós sois o sal da terra. Se o sal perde o sabor, com que lhe será restituído o sabor?
Görünüş her zaman onun tatı ile bağlantılıdır.
O aspecto está ligado ao sabor.
Bu Tom ve senin onun boş zamanlarını nasıl geçirdiği konusundaki ilk tatışmanız değil.
Está não é a primeira vez que você e Tom tenham um motivo sobre como ele gastou seu tempo livre.
Tatlılığa değişik bir tat katmak için biraz acı biberlenmiş.
um travo de pimento que abafa o adocicado.
Tatlı bir tat var, onu nasıl yaptın?
- Tem um gostinho doce. Como fazes isto?
"Ateşini alıyor ama ılık bir tat kalıyor."
"Tira o fogo mas deixa o calor."
Ama politik arenaya olan ilk akınında başarılı olursa, Çok kötü bir tat geliştirip, bütün dünyayı yutmak isteyeceğinden korkuyorum.
Mas se for bem sucedido na sua primeira tentativa na política receio que crie um feroz gosto por ela e vá dominar o mundo.
Korkunç bir tat için, 20 yıl
Com terrível gosto.
Bu yılın şarapları için damağı rahatsız etmez ama biraz kuvvetlidir diyorlar. İçtikten sonra bıraktığı tat çok etkiliymiş.
- Bem, espero que esta safra em particular tenha um bom paladar.... bem... com um sabor final requintado.
Etraftaki cezbedici şeylerle, bu günlerde, başka nasıl tat katman gerekir bir evliliğe?
Com toda esta tentação ao redor, como é suposto apimentar mais um casamento?
Üzümde bulunan doğal ester. İçecek, çiklet, şekerlemelere tat vermek için kullanılır.
É um éter natural encontrado nas uvas, é usado para dar sabor aos refrigerantes, gomas e doces.
Buraya gelipte 10 tat deniyen insanlara bayılıyorum, biliyor musun?
Adoro este pessoal que vem aqui, e prova dez sabores.
Pekala Nancy. Bakalım öğle yemeği için Azrail'de nasıl bir tat bırakmışsın.
Muito bem Nancy vamos ver que sabor de morte tomaste ao almoço.
"Zengin Zenci Yapımcılık'a hoşgeldiniz. Burası" Zack ve Miri Pornonuzu Çekiyor " un yapımevi. Bu yapımevi çiftlerin seks hayatına yeni bir tat getirmeyi amaçlıyor.
Bem-vindos às Produções Preto Rico, a sede de "Zack e Miri Fazem o Vosso Filme Porno", a produtora para os casais que querem apimentar a sua vida sexual.
İki yıl önce birincilik ödülü olan o mavi kurdeleyi alma zevkini tadabilirmiş, ancak bu tat yerini sonradan mağlubiyetin acı tadına bırakmış.
Disse que há dois anos, sentiu o sabor do primeiro prémio, E depois esse sabor foi substituído pelo sabor amargo da derrota.
Artık tat ve gıda dokusu gibi... Larry Johnson Ekinlerden Faydalanma Araştıma Merkezi... özellikleri nasıl elde ederiz, biliyoruz.
Sabemos onde procurar certas características, como a sensação da boca e, depois, os sabores, e, então, juntamos todos estes elementos,
Evet. Tat tomurcuklarını uyarıyor ve içki yayılıp ağzını tamamen dolduruyor.
Ele desperta as papilas gustativas e o sabor envolve a boca toda.
Bu laf ağzında nasıl bir tat bıraktı?
Que sabor têm essas palavras quando saem da tua boca!
Çünkü yemeğin nasıl bir tat verdiğini bilmezsin çünkü sanki günlerdir yememiş gibi yemezsin seni kurt adam.
E tu, tu nem sabes que sabor a comida tem, porque és como um lobo que caga como se já não comesse á dias!
Kim olduğun ve benim senin nasıl olmanı istediğimi ifade eden bir tat yaratacağım.
Vou escolher uma paleta que exprima quem és e quem eu quero que sejas.
Bir dakika. Tat farkı anlaşılıyor.
Sente-se a diferença.
İşime yarayan bir şey var. O kadar çok ot içiyorum ki... tat duyularım tembelleşti. Bu bana dil bölgesinde dayanıklılık kazandırıyor.
Uma coisa que realmente funciona a meu favor é que fumo tanta erva, que as papilas gustativas estão embotadas.
Jaime Harrenhal'dan ayrılıyor ama ağzında kötü bir tat var.
Jaime deixa Harrenhal. Ele sai com um mau gosto na boca.
İki ayrı tat kombinasyonunun nasıl da anılar zincirini tetiklediği.
Sobre a forma como a combinação de dois sabores desencadeia uma cadeia de recordações.
- Sahte mi yani? Senin kusursuz tat alma hissine ve enolojik koklama duyarlılığına göre.
De acordo com teu impecável gosto e a tua acuidade enológica olfactiva?
Tat testi viski dolandırıcılığı için gerekli bir şey.
A prova é uma parte necessária na falsificação de uísque.
Yok ama size mahkemede bunun nasıl bir şey olacağına dair bir tat vermek ve Nick'in onu sırtından bıçaklayıp hala gözünün içine bakamamasının nasıl bir şey olduğunu göstereceğiz.
Não, mas queríamos mostrar-lhe como seria quando o Nick não lhe conseguisse olhar nos olhos ao trai-la.
Ama genellikle bana öğretilen nasıl tat alınacağıydı.
Mas, sobretudo fui ensinado, Como saborear.
Nasıl pişireceğini öğrenmenin ilk adımı nasıl tat alacağını öğrenmektir.
O primeiro passo para aprender a cozinhar é aprender a provar.
- Aynen. Karşılığı da tat paketi.
Sim... e tudo o que estamos a receber são pacotes de sabores?
Dilinde, metalin acılığının vajinasına karıştığı o tat.
Consegues sentir o sabor do metal na língua misturado com o sabor da sua vagina.
Tuzlu tat bırakan şeylere bayılır.
Ela adora um digestivo salgado.