Umursamaz translate Portuguese
744 parallel translation
Böylece gençlik güldü, ağladı ve umursamaz şekilde yaşadı... Bu arada dünyanın üzerinde bir kara bulut, bir şekilde.. ... yaşayan herkesin üzerine gölgesi düşecek hale gelene dek büyüdü.
Então a juventude riu e chorou e viveu despreocupada enquanto sobre o mundo pairava uma nuvem que se espalhou até que a sua sombra alcançou todas as pessoas.
Test tüpleri ve kimyasallar hariç, hiçbir şeyi umursamaz o.
Não se interessa por mais nada, senão pelos tubos de ensaio e químicos.
Ama iyi bir adam, bir kalleşin kamyonuna yapıştırttığı etiketi umursamaz.
Mas um tipo porreiro não liga ao que um sacana o manda colar no camião.
Ve Charles, bankalarla ilgili şakaları pek umursamaz.
Mais uma coisa... Ele não gosta muito de piadas sobre bancos.
Eğer iyi niyetli insanlar, gençlerin korkusuzca sevdiği anne babanın çocuklarıyla birlikte yaşlandığı ve insanların hayatında birbirlerine değer verdikleri bir dünyayı kurmakta umursamaz olur veya hata yaparlarsa bu çok üzücü olurdu.
Seria demasiado trágico, se os homens de boa vontade voltassem a falhar... na construção de um mundo, onde a juventude possa amar sem medo, onde os pais possam envelhecer ao lado dos seus filhos, e onde os homens sejam merecedores da confiança uns dos outros.
Hiçbir uygar insan hazzı umursamaz, ve hiçbir ilkel insan hazzın ne olduğunu bilmez.
Nenhum homem civilizado lamenta um prazer, nem nenhum homem incivilizado sabe o que é o prazer.
Uzun süre nedenini anlamaya çalıştım, sonra artık umursamaz oldum.
Passei muito tempo tentando averiguar por que, logo deixou de me importar.
Sadece içimizden tekini vurabilirsin ama o da fazla umursamaz.
Só pode abater um de nós... e ele não se importava muito.
Bu umursamazı yanında getirmek zorunda mıydın?
Tinhas que trazer esse intrometido cá aqui?
Neden ona umursamaz diyorsunuz?
O que tem a ver o intrometido?
Bak oğlum, devlet aç mısın umursamaz.
Olhe, o município está-se nas tintas se tem fome.
Belki o bunu artık umursamaz ama sanırım sana ne denli âşık olduğunu bilmek istersin.
Talvez ele não se importasse com isso... mas penso que gostaria que soubesses quanto ele te amava. Amava?
Erkekler umursamaz, duygusuz yaratıklardır, değişen bir şey yok!
Os homens são insensíveis, mas isto supera tudo.
Bir şey bulursan bir katili yakalamış olursun ve hiç kimse bir iki ev kuralını umursamaz.
Se descobrires alguma coisa, apanhas um homicida e eles não se importarão por teres violado algumas regras.
Ned ve Kay de bu kadar umursamaz çünkü senin alışık olduğun şekilde yaşıyor oluruz.
E Ned e Kay estarão contentes... Porque viveremos como sempre viveu. Provavelmente em sua casa.
Gerçek aşkın büyüsü altında zavallı ahmak umursamaz olacak.
Enfeitiçado pelo verdadeiro amor o coitado fica descuidado.
- Umursamaz olduysan, beni suçlama.
- Se ficar descuidado, não me culpe.
- Ama ben çok gencim. - Yaşını kimse umursamaz.
Nada de piedade por seres jovem.
Umursamaz serserinin tekiydin.
Sempre foste muito irresponsável e louco.
Mae teyzen umursamaz.
A tua tia Mae não se vai importar.
Kimin yanında olduğunu umursamaz.
Ele não se importa com o tempo de quem se aproveita.
Umursamaz davranmıyor musun, Marshall?
Não está a ser imprudente, delegado?
Pilotlar araba kullanırken umursamaz oluyor.
São sempre condutores imprudentes.
Umursamaz.
Ele não se importará.
Sen dışarıdan göründüğün gibi umursamaz biri değilsin.
Não é o analfabeto que as pessoas julgariam ser.
Elbette, göründüğüm kadar umursamaz değilim.
Não sou tão estúpido como possa parecer.
Umursamaz görünürüm,... ama bu dış görünüşüm.
É como se estivesse vazio. Bem, não me sinto mais vazio.
Ama bu saçmalıklar olana kadar kimse umursamaz gibiydi.
Mas, antes desta confusäo, ninguém parecia importar-se.
Onu çok kişi bilmez, çok kişi de umursamaz. fakat denizin üzerinde yüzen vahşi deniz atlarının toynakları nerede
Não há muita gente que saiba disto, ou que se preocupe, mas é no mar que os marinheiros ferram os cascos das leoas marinhas.
Prens Tuan umursamaz macera peşinde.
O Príncipe Tuan aconselha uma aventura ousada.
" Aslında bunları pek umursamaz Fransız
" Näo se importam com o que fazem
Neden bu kadar umursamaz davranıyorsun?
Porque pões esses ares?
İngiliz kızları yardım edilmesini umursamaz.
As raparigas inglesas não vão em conversas.
- George pek umursamaz, değil mi, tatlım?
- George podes tratar disso, pode ser?
Albie için değil. O yasaları umursamaz.
Para o Albie não é, ele mandou a lei dar uma curva.
Umursamaz tavırlarından önce elbette kazandın.
Claro que ganhaste. Antes de ter tornares descuidado.
Kimileri bunu umursamaz, ama babanın öyle biri olduğunu düşünmeni istemem.
Alguns homens não conseguem e custa-me imaginar o teu pai como um deles.
Umursamaz bir tavır.
O seu raciocínio é irresponsável.
Johnny bunu umursamaz bile. - Oğlun Johnny'den hoşlanmıyorum.
- Johnny não se importaria.
Orada doğru ya da yanlış yapmanı kimse umursamaz
Ali ninguém se importa Se fizeste bem ou mal
Planın umursamaz bir tavırda olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Acha que o plano é arriscado?
Vargas diplomatik prosedürleri umursamaz, dostum.
Vargas não liga para procedimentos diplomáticos, meu amigo.
Çok umursamaz bir geçmişin var, boş durmuş, günümüze kadar sürmüş mutlu bir hayatın var, mutlu bir çocuğun hayatı.
Você tem levado uma vida verdadeiramente despreocupada, ociosa e feliz até o momento,.. a vida de uma criança.
Zenginler ülke ekonomisini umursamaz.
Aos ricos não importa a economia do país.
Fransızlar, İngilizler'in umursamaz davrandığnıı düşünüyordu.
Queixaram-se que a Grã-Bretanha não estava levando a guerra a sério.
Daha alçağını umursamaz...
Quer lá ela saber...
Umursamaz. Biliyorum.
ele nem vai perceber.
Kızları bilirsin, birisi kuyruk sallar, diğeri umursamaz.
Umas vão, outras não.
- Bu, umursamaz bir tavır değil mi?
- Não achas isso um pouco fraco?
Ölüm bizim planlarımızı umursamaz ki.
E a morte não segue todos os planos que fazemos.
Bayan Hammond umursamaz.
Vem se quiseres. Vem tomar chá.