English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ U ] / Unutamıyorum

Unutamıyorum translate Portuguese

175 parallel translation
Unutamıyorum ki.
Não consigo.
Senin neler çektiğini unutamıyorum.
Não posso esquecer o que isso tem lhe feito.
Sizi unutamıyorum.
Não consegui esquecê-la.
Denedim ama onu unutamıyorum.
Eu tentei, mas não consigo esquecê-Ia. Mas não se preocupe,
Ve onu unutamıyorum.
E que não a consegue esquecer.
Seni unutamıyorum.
Eu não te consigo esquecer.
Ne güzel anılardı. Hiç unutamıyorum.
Vou tocar a campainha para a Milly te vir deitar.
Seni unutamıyorum.
Tentei lutar, mas não posso.
Fakat onu unutamıyorum.
mas não consigo esquecê-lo.
Ama sirkleri unutamıyorum.
Mas o circo... não consigo esquecer.
Gerçekten, unutamıyorum.
De verdade.
Yüzünü unutamıyorum anne.
Eu jamais esquecerei o rosto dela, mãe.
Yüzünü unutamıyorum.
Jamais esquecerei o rosto dela.
Neden seni unutamıyorum yeni bir başlangıç yapamıyorum?
Porque não te consigo esquecer? E recomeçar a minha vida
Ona son söylediğim şeyi unutamıyorum.
Não consigo deixar de pensar na última coisa que lhe disse.
Bir türlü unutamıyorum.
Não me sai da cabeça.
Unutmak istiyorum, ama unutamıyorum!
Apenas quero esquecer tudo isto, mas não consigo.
Yüzünü unutamıyorum.
Não esqueço a cara dele.
Ölmeden hemen önce "Ayağım kaydı" demesini unutamıyorum.
A forma como disse "escorreguei" antes de morrer.
Mamafih hanımefendi, artık geri döndüm, nikah çanları muhabbetini hiç unutamıyorum.
Majestade, agora que voltei, lembro-me que Vossa Majestade mencionou casamento.
- Unutamıyorum.
- Não posso esquecer.
Okulumuzdaki kıyafet kurallarını protesto... edişimizi hatırlıyorum da. Makosenlerimizin püsküllerini ve pantolonumuzdan gömleklerimizi çıkardığımızda müdürün yüzündeki ifadeyi unutamıyorum.
De qualquer maneira, estava a desfolhar a minha agenda telefónica, a começar pelos Y " s, claro, e tenho boas notícias, hoje à noite estou livre.
Babamın beni Maine götürdüğü zamanı hala unutamıyorum.
Nunca esquecerei quando o meu pai me levou ao Maine a visitar a fábrica.
Onu unutamıyorum.
Não consigo esquecê-la.
Ne kadar güzel olduğunu unutamıyorum.
Não consigo esquecer como foi maravilhoso.
Ama beni ele verenin sen olduğunu unutamıyorum.
E não consigo deixar de me lembrar que tu me denunciaste.
Burayı unutamıyorum.
Este lugar é fabuloso.
O insanların bize bakışını unutamıyorum.
Não me sai da cabeça, a maneira como aquelas pessoas olhavam para nós.
Hayır, unutamıyorum.
Não, não consigo.
İşte bunu unutamıyorum.
Não consigo deixar de pensar nisso.
oh, hadi tatlım, dağıtma kendini sadece zavallı dingo'ya neler olduğunu unutamıyorum. buna ne sebep olmuş olabilir?
Oh, vá lá amor, descontrai. Não me consigo esquecer o que aconteceu aquele pobre dingo. Quem ou o quê podia ter feito tal coisa?
Unutabileceğimi sanıyordum ama unutamıyorum.
Achei que podia esquecer, mas não posso.
Ama unutamıyorum. İçimdeki acı hiç azalmıyor. Sanki yas tutuyormuşum gibi.
'A dor não passa.Parece que estou de luto ou assim.'
Ve bunu unutamıyorum. Tamam mı?
E não consigo superar, Ok?
Aklıma girdi ve onu unutamıyorum!
Jamais conseguirei apagar isso da memória!
Bir türlü de unutamıyorum.
E também não o consigo esquecer.
Geçen gün elmalı turtdan almaman, bir türlü unutamıyorum.
O não teres provado a tarte naquele dia. Não consigo ultrapassar isso.
Mulder tanık kürsüsünden inerken, Barnett'in Mulder'a dönüp,... ona, onu öldüreceğini söylemesini unutamıyorum.
Nunca esquecerei o Mulder a descer do banco das testemunhas e o Barnett a virar-se e dizer que apanharia o Mulder.
Yanlış kapıya yöneldiğin kısmı anlatsana. Ah Tanrım. O an'ı unutamıyorum..
Já me tinha esquecido disso.
Beni şoke ettiğinden unutamıyorum.
Lembro-me dele, porque me chocou.
Onu ilk gördüğüm anı asla unutamıyorum. Koridordaydı.
Nunca mais esquecerei a primeira vez que a vi no Havre.
Bunu unutamıyorum.
Năo consigo esquecer isso.
Hayır, Binbaşı. Ben o etin daha önce bir hayvan olduğunu unutamıyorum.
Não, não, Major... eu lembro-me sempre que isso dantes era um animal.
ama onu unutamıyorum.
Eu sei, mas não a consigo esquecer.
Bir türlü de unutamıyorum.
E também nao o consigo esquecer.
Annesiyle babası öldüklerinde çok genç olmasına rağmen, Adam, ailesiyle beraber araba galerisinin önünden geçerlerken babasının bir Jaguar için "Şu Jaggy'ye bak be!" diyişini hiç unutamıyorum.
Embora ele fosse muito novo quando os pais morreram, o Adam nunca se esqueceu de que, quando eles iam passear, passavam por um sítio enorme que vendia carros. E o pai dele sempre adorou um em especial, um Jaguar. "Olha para aquele Jaguar", dizia ele.
Unutamıyorum.
Não consigo aceitá-lo.
Keşke elimden başka bir şey gelseydi çünkü elimde değil, yardım edebildiğim zamanları unutamıyorum.
Quem me dera poder fazer mais... Porque não posso ajudar, mas lembras-te das vezes que podia?
Ama şimdi de kediyi unutamıyorum.
Mas agora não consigo esquecer o gato.
Hiç unutamıyorum, küçükken kiralık bir evde oturuyorduk.
Nunca vou esquecer :
Hiç unutamıyorum ki.
Nunca desaparece.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]