English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ U ] / Uyandır onu

Uyandır onu translate Portuguese

298 parallel translation
Uyandır onu! Çabuk uyandır!
Acorda-o.
Uyandır onu.
Acorda-o.
Uyandır onu.
Desperte-o.
Uyandır onu, beyaz adamın kaltağı!
Acorde-o, puta do branco!
- Uyandır onu.
- Acorda-o.
Uyandır onu! Ve benimle konuşurken ayağa kalk!
E fique de pé quando falar comigo!
Uyandır onu, ben John Shaft.
Acorde-o! Fala o John Shaft.
- Uyandır onu.
- Acorde-o.
uyandır onu!
Acorda-o!
Uyandır onu.
Acorde-os -
Uyandır onu.
Acorde-o.
- Uyandır onu
Acorde-o.
Onu gecenin bir yarısı uyandırırsak kızacaktır.
Se o acordarmos, ele vai ficar chateado.
- Onu uyandırıp sorgulamalıyız.
- Vamos perguntar-lhe.
Yoksa düşman üniformasını görmemek bize bunu unutturuyor ya da onu tanıma isteği mi uyandırıyordu?
Era para nos poupar de ver o uniforme do inimigo, ou para o esquecermos, e para nos habituarmos à sua pessoa?
Şurası kesin ki aleni bir arama onu uyandıracaktır.
- Uma coisa é certa. Uma busca às claras pô-lo-à em guarda.
Onu kahvaltı için uyandırıyorum.
Vou acordá-la para tomar o pequeno-almoço.
Onu uyandırıp, işe başlatacağız.
Pois vamos acordá-lo e pô-lo a trabalhar.
Onu uyandırıp, af dileyeceğim, onu kollarıma alacağım...
Acordá-la, implorar o seu perdão, apertá-la nos meus braços...
Onu uyandır.
Acorde-o.
Albert, sanırım, önce onu uyandırsam iyi olacak.
Albert, acho melhor deixares-me acordá-lo, primeiro.
Her uyuya kaldığında uyandırıp onu buraya getirin.
Cada vez que ele adormecer, acorde-o e traga-o até aqui.
Onu benden daha uzun süredir tanıdığın için onu uyandırırken dikkatli olman gerektiğini biliyorsundur çünkü sarhoşluğu gerçekten çok pis.
Como o conheces há mais tempo do que eu, sabes que te deves acautelar ao acordá-lo, porque ele tem mau beber.
Uyandırın onu.
Acorda-o.
Sonra, gecenin üçünde onu uyandırıp, "Şimdi!" derdim.
Às três da madrugada, acordava e dizia : "Agora quero jantar!".
Ken tekrar yatar ve koçu onu uyandırır.
Ken volta para a cama, e o treinador dele acorda-o.
Ve koçu Kyoto'daki altı odalı ağaç evinden 75.000 km. Koşup onu uyandırır.
E o treinador corre os 78.400 Km desde a sua casa de dois quartos e seis salas de estar numa árvore, em Quioto, para o acordar.
Yaptıklarımızdan dolayı tek korkum uyuyan bir devi uyandırmış ve onu korkunç bir hınçla doldurmuş olmaktır.
Receio que tudo o que conseguimos foi acordar um gigante adormecido, munindo-o de uma determinação terrível.
"Yaptıklarımızdan dolayı tek korkum, uyuyan bir devi uyandırmış ve onu korkunç bir hınçla doldurmuş olmaktır."
"Receio que tudo o que conseguimos foi acordar um gigante adormecido, munindo-o de uma terrível determinação."
- Bazen kendini masaldaki prenses gibi düşünmüyor musun? Prensi gelir ve onu bir öpücükle uyandırır.
Será que, às vezes, não se imagina uma bela adormecida num castelo à espera de um príncipe que a liberte com um beijo?
Ama onu uyandırıp müjdeyi vereceğiz.
Mas vamos acordá-lo e dar-lhe as boas notícias.
Hayır, onu uyandırmayacaksın.
Não, não o acordarei.
Eğer onu uyandırırsan, ikinizi de ihbar ederim.
Se o acordares, vou denunciá-los.
Hayır! Davanızı ve tüm o diğer şeyleri biliyorum. Ama onu uyandırmayacaksın!
Sei dos ideais e tudo mais, mas não irás acordá-lo!
Eğer onu uyandırırsan... onu öldüreceksin! O kirli ellerinle!
Se o acordares... estarás a matá-lo, com as tuas mãos sujas!
Sabahları kahvaltıya gitmek için onu uyandırırdım. Kapıyı çalardım. Kapı açık olurdu.
Muitas vezes, acordava-o para o pequeno-almoço, batia à porta e a porta estava aberta e ele tinha roupa... da véspera e a guitarra em cima do estômago.
Evet, ama sanırım onu uyandırdım.
Sim, mas acho que o acordei.
Uyandırın onu!
Acorde-o!
- Lütfen, uyandırın onu!
- Por favor acorde-o, acorde-o!
Uyandır onu!
Acorda-o!
Ama onu uyandırırsanız...
Mas se o acordar...
Onu uyandırırsan kıçına tekmeyi basarım.
Se acordá-lo, eu chuto o seu rabo fora daqui
Eudora Fletcher toplantıya Zelig de katılır diye umut eder.Eğer onu görürse... kendisine beslediği duyguların Zelig'i uyandıracağını düşünür.
Eudora Fletcher conta com a esperança... de que Zelig também vá. E que, se puder confrontá-lo... os sentimentos que sempre teve por ela despertarão.
Pekâlâ Judy, biz gidince onu uyandırıp belaya karşı hazırlıklı olmasını söyle.
- Muito bem, Judy, depois de nos irmos embora, pode acordá-lo. E diga-lhe para estar preparado, caso surjam complicações. Vamos!
Şimdi git ve onu uyandır.
Agora vai acorda-la.
Onun adı ne? Uyandırın onu!
Como se chama ela?
Onu uyandır ve buraya getir.
Acordem-no e tragam-no cá.
- Kyoami, uyandır onu!
- Kyoami, acorda-o.
Oh-oh, Sanırım onu uyandırdık.
Diabo, parece que o acordámos.
Hayır, onu uyandırma.
Não, não a acordes.
Otele vardığımızda onu uyandırıp... benimle kahvaltı etmek ister mi diye sorarım.
Quando chegarmos ao hotel, irei acordá-la... e ver se ela quer tomar o pequeno-almoço comigo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]