Yandım translate Portuguese
953 parallel translation
Onu bulamazsam yandım.
Procuro Sherazade. Se não achá-la, estou perdido!
Bordaya çıkma emri aldım ve denize düşüp yandım.
Mandaram-me emergir e abandonar o navio. Foi aí que me queimei.
Ahh yandım anam!
Ai... O meu braço...
Siz yokken evime gidebiIiyordum, şimdi yandım.
Sem você, tínhamos sido apanhados.
Laughton'ın laboratuarı mı yandı?
O laboratório do Laughton ardeu? !
Canım yandı.
Isso doeu-me.
Canım yandı.
Magoar-me.
- Canın yandı mı?
- Magoou-te?
Yan tarafım fena yandı.
Quase me queimei todo de um lado.
- Canın çok yandı mı?
- Magoou-te muito?
Evet efendim, canına yandığım geldi işte.
Com mil trovões, lá está ela.
- Canın yandı mı?
Está ferida?
Hay Allah! Yandım!
- Bolas, isso está quente!
Jeff, canın yandı mı?
Jeff, magoaste-te?
Çadırım yandı ve yeni üniforma sipariş ettim.
A minha tenda ardeu e tive de encomendar fardas novas.
Charlie! Canım! Canın yandı mı?
Charlie, querida, magoaste-te?
Alev aldı, üniforma yandı, hemen çıkardım.
Estou em chamas, o uniforme a arder, atiram-me água.
Babanın ölümünde suçum olmadığını, bu ölüme benim ne yürekten yandığımı, apaçık göreceksin gün ışığını görür gibi.
Não sou culpado da sua morte, de que muito senti pesar, tão claro como o dia ficará a teus olhos.
Amma da sıkı mantığı var herifin. Ölçülü biçili konuşmamız gerekiyor, iki anlam kaydı mı yandık.
Temos de falar claro, ou este velhaco levar-nos-á de vencidos.
Harry iyi misin? Canın yandı mı?
Harry, o que tu fez?
Kuyruk kancası uyarı ışığım yandı.
A luz do gancho de aterragem acendeu-se.
Canın yandı mı?
Sofreste muito?
Canım çok yandı.
Doeu muito.
Gerçeği söylemek gerekirse, yandıklarını görünce... rahatladım.
Para ser honesto, quando tivemos que as abandonar, fiquei aliviado.
Mahkemenin hoşgörüsüne sığınarak, Atlantada adamlarınızın... yandığı gece oradan çaldım,
Para agradar a corte, roubei-o em Atlanta... na noite que seus homens queimaram o lugar, incluindo o convento.
Canın yandı mı?
Não te dói?
Canın yandı mı?
- Não estás ferido? - Piratas na praia.
- Canım yandı.
- A mim faz.
- Canın mı yandı?
- Estás ferida?
Kamyoneti park yerinde bıraktım, muhasebeci görürse yandık.
Mas, para ir mais rápido deixei o furgão no estacionamento. Como o vejo o contável, estou preparado!
Tanrım, canım yandı, bu...
Aleijou-me mesmo.
Canın yandı mı?
Magoei-te? Claro que me magoaste.
Çırak, umarım çok iyi bir sebebin vardır, yoksa yandın.
Rapaz, para teu bem, espero que esta casa esteja a arder.
Son hatırladığım şey kafamda bir şeyin yandığı.
A última coisa que recordo foi algo a arder na minha cabeça.
- Yandığı mı?
– A arder?
- Yandığı mı?
– A arder.
Bunu mektubundan anlamıştım. Sandığımdan da çok yandı canın.
Mas ao ler suas cartas compreendi que já tinha sofrido muito nesta vida.
Selam. Işıklarınızın yandığını gördüm, balık ister misiniz diye sorayım dedim.
Vi a luz acesa, pensei que talvez quisessem um pouco de peixe.
Nasıl oldu bilemiyorum ama çok canım yandı.
Não sei como aconteceu, mas dói-me.
Ne oldu, canın mı yandı?
Que se passa? Magoa?
Bay Donalldson. Çok az mısır kurtarabildik, samanın tümü yandı.
Pouquissimo milho se salvou, perdemos todo o feno.
! Adamlarım canlı canlı yandı!
Os meus homens estão a ser queimados vivos!
Çok canım yandı.
Deus, doeu tanto...
Her ışık yandığında yerimden sıçrasam, kendi kendimle konuşmaya başlardım.
Se saltasse sempre que a luz se acende, acabava a falar sozinho.
Ocağımız yandıktan sonra, ne zaman gelsem sen hep evimizde olacaksın.
E em casa, junto à lareira, sempre que erguer o olhar, lá estará você.
Babam anlarsa yandığımın resmidir. - Sakin ol, John.
Se o Pai sabe, estou desgraçado.
Ne oldu? Canın mı yandı?
Magoei-te?
Geçmişte canım çok yandı.
Meti-me em coisas más no passado.
Biliyorsun, pasaportlarımızı görmek isterlerse yandık.
Se nos pedirem os passaportes estamos tramados.
Vay canına yandığım!
Macacos me mordam!
Benim de canım yandı Albay.
Também estou dolorido, Coronel.