Yaptıgımız translate Portuguese
13,130 parallel translation
Sadece doğru dürüst bir tatil yaptığımız son seferei hatırlatmak istemiştim.
Estava a tentar lembrar-me da última vez que viajámos numas férias como deve ser.
Yaptığımız fedakarlıklar, yaptığımız anlaşmalar...
Os sacrifícios que fizemos, as cedências que fizemos...
Geçen yıl göreve gitmek için Ward'la barış yaptığımız gibi,... -... ve bizi neredeyse öldürüyordu.
Como fez as pazes com o Ward, o ano passado, para irem em missão, e ele quase te matou.
Ama yaptığımız iş tehlikeli ve korkutucu ve ben de...
É só que, o que fazemos, é muito perigoso assustador e faz com que tenha receio de qualquer tipo de compromisso e eu, apenas,
Hep yaptığımız şey.
É o que nós fazemos.
Çünkü bu, Amerika'nın en heyecan verici markalarından bazıları ile işbirliği yaptığımız özel sermayeli bir girişim görevi.
Como esta é uma missão suportada por parceiros privados, juntámo-nos com algumas das marcas mais emocionantes dos EUA.
Yaptığımız her hamle geleceği değiştirir zaten.
Todos os passos que damos mudam o futuro.
Burada yaptığımız şey geçici, - sen iyileşinceye kadar.
O que fizemos é temporário até te recuperares.
Sadece bilgiye ihtiyacımız var. Hırsızlık yaptığın için diğer dünyadan gönderilmeden önce...
Só precisamos de informação sobre aquele inumano antigo de que costumavas falar.
Burada yaptığımız bu değil.
Não é isso que fazemos, aqui.
Zaman Konseyi yaptığımız hataları düzeltmek için elinden geleni yapacak.
O Conselho vai fazer o possível para corrigir os nossos erros.
Burada ne yaptığımızı biliyor musun?
Sabe o que estamos a fazer aqui?
Bizim yaptığımız sadece çılgın partiler oldu.
O resto de nós apenas festejamos como doidos.
Bu konuşmayı iki yıl önce yaptığımızı sanıyordum, Freddie.
Pensei que tinhamos tido esta conversa há dois anos, Freddie.
Ne yaptığımızı öğrenene kadar soyu tükenmiş olur.
Quando ele descobrir o que fizemos, já estará extinto.
Devriminin ortasında yaptığımız danslarımız hani?
Onde estão as nossas danças no meio da tua revolução?
Bu yaptığımız aptallık!
Isto foi estúpido!
Baskın yaptığımız tarım ilacı laboratuvarında parazit organizma araştırmasını yürütüyordu.
Liderava a investigação a organismos parasitas no laboratório agro-químico que atacámos.
Her zaman yaptığımız gibi.
É o que fazemos sempre.
Bu neden gelecekte kaza yaptığımızı açıklıyor.
Explica como encalhámos aqui no futuro.
Diğer elemana yaptığım şeyin aynısını Grant Wilson'a veya yolumuzu kesecek kadar aptal olan herhangi birine yaparız.
O que fiz com aquele tipo, fazemos o mesmo a esse Grant Wilson. E qualquer outra pessoa que passar no nosso caminho.
Karımın, kızımı da alarak beni terk ettiğini biliyorum sadece ve yaptıklarının birilerinin yanına kâr kaldığını.
Só sei que a minha esposa me deixou e levou a minha filha. E alguém está a ter êxito nisso.
Hayır, yaptığımız yanlış. Sen de biliyorsun.
Não, o que estamos a fazer é errado e tu sabes disso.
Polisi aramadın, çünkü doğru olanı yaptığımızı sen de biliyordun.
Sabes que agimos corretamente.
Bunu yaptığımız için ne kadar da aptalız.
O quão estúpidos somos para estarmos a fazer isto?
Buraya ilk geldiğimde,... yaptığım tek şey hızımı geri almak için çalışmaktı.
Quando cheguei, tudo o que fiz foi tentar encontrar uma maneira de recuperá-la.
İnsanlar yukarıda ne yaptığımızı merak edecekler.
As pessoas vão querer saber o que estámos a fazer aqui em cima.
İnsanlar ne yaptığımızı kesinlikle biliyor olacaklar.
As pessoas não vão saber exactamente o que estávamos a fazer aqui.
Görünüşe göre, artık ne yaptığımı bildiği için ikimiz de kanunsuz kahraman olduğumuz için ortak bir noktamız varmış.
- Agora que sabe o que faço, que ambos somos "vigilantes", temos algo em comum.
Kızıma olan sevgimi sorgulama. Yaptığım her şeyi onun için yapıyorum.
Tudo o que faço é por ela.
Ona ne yaptığımız umurlarında değil.
Eles não querem saber.
Eğer Fitzmartin o konuları bir bir ortaya çıkarsaydı bu şehir için şimdiye dek yaptığımız her şey ortaya çıkabilirdi.
Se Fitzmartin continuasse, tudo o que fizemos seria ser exposto.
O kıza karşı aşırı derecede siber zorbalık yaptığımız için tekrardan özür dileriz. Ancak yine de bir kar arabası istiyoruz.
Mais uma vez, lamentamos muito por termos feito cyber-bulling àquela rapariga até se suicidar, mas ainda queremos uma mota de neve.
Dün gece yaptığımız pratiği hatırla Stewie.
Muito bem, Stewie, lembra-te do que praticámos na noite passada.
Ancak yaptığım bu saygısızlık ile ne kastettiğimi anladığınızı farz ediyorum.
Mas presumo que perceberam o desrespeito que pretendia passar.
Bu davaya katıldığım ilk zaman bu adama kakasını yaptırtmaya çalışıyordum. Ancak şimdi ABD'de cinsel ilişkiye girmeyi yasadışı yapmanın bir ramak uzağındayız.
Quando inicialmente me juntei a esta causa, só estava a tentar que este tipo defeca-se, mas agora estamos muito perto de conseguir que o sexo seja banido nos Estados Unidos.
- Cidden yaptığımız şeyi anlamıyorum.
Não sei mesmo o que estamos a fazer.
Ama bu... Burada yaptığımız şeyi yapmayı sürdürmeliyiz.
Mas isto... isto aqui, temos que continuar isto.
Biraz araştırma yaptım ve kitapta şöyle yazıyor : 8 ay içinde, 4,000 imza topladığımız takdirde oylama ile yasanın yükümlülük gerektirmediğini belirtebiliriz.
Tenho feito uma pesquisa, e diz aqui que dentro de oito meses podemos entregar uma moção não vinculativa para voto desde que consigamos 4 mil assinaturas.
Adamlarım bunu yaptığınızı bilmiyorlar değil mi?
O meu pessoal não sabe o que vocês tentaram fazer, pois não?
Seni önemseyen ve burada yaptığımız şeye engel olmaya çalışan insanlar aynı.
Essas pessoas de quem gostas são as que nos querem travar.
Daisy'nin yaptığımız her şeyi izleyip dinlediğini biliyorduk. Bu yüzden kimseye söyleyemezdik.
Sabíamos que a Daisy estava a ouvir-nos... e a monitorizar cada passo nosso, então, não podíamos dizer a ninguém.
Anlaşma yaptığımızı sanıyordum.
Eu... Pensei que nós os dois tínhamos entendido.
En iyi yaptığımız şeyi yaptık.
E foi melhor separarmo-nos.
- Geçen sefer yaptığımız gibi.
- Como da última vez.
Ayrı kaldığımız zamanlarda sizinle bir çok sürükleyici konuşma yaptım.
Tive conversas interessantes contigo enquanto estávamos separados.
Madison'nun vaftizinden sonra sen ve babamla birlikte yaptığımız kahvaltıyı hatırlıyor musun?
Lembras-te quando tu e o pai tomaram o brunch, lá em casa, depois do batizado da Madison?
Bana bu insanlarla neden iş yaptığımızı söylesene.
Ontem, entrei no local de um crime para roubar um computador topo de gama que ajudei a criar.
Annenle seni belli bir hayattan korumak için yaptığımız onca şeyden sonra bilmen gereken dünya bu değildi.
Eu e a tua mãe tentámos proteger-te de uma certa vida, este não é o mundo que devias conhecer.
Çocukken yaptığımız gibi.
- Como quando éramos miúdos.
Burada ne yaptığımızı anlamadım.
Não estou a perceber o que estamos a fazer aqui.
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yaptılar 29
yaptık 46
yaptınız mı 19
yaptın mı 91
yaptım bile 41
yaptığını beğendin mi 27
yaptım mı 24
yaptın 100
yaptım 350
yaptılar 29
yaptık 46
yaptınız mı 19
yaptın mı 91
yaptım bile 41
yaptığını beğendin mi 27
yaptım mı 24