Yugoslav translate Portuguese
52 parallel translation
Yugoslav savaşının etnik arındırması sırasında Milosevic'in koruyucu planlarını öğrenmişler.
Participaram do grupo de protecção de Milosevic durante a limpeza étnica da Guerra da Jugoslávia.
Mladen Lubbeck, Yugoslav devlet adamı. Bn.
Laden Lubbeck, um político da Jugoslávia.
17 numara : Yugoslav heykeltıraş.
" Item 17 : um escultor iugoslavo.
Yugoslav heykeltıraş.
umescultor iugoslavo.
Yugoslav-Trieste sınırında gümrükten bunu geçirme riskini alamam.
Não me arrisco a passar isto na alfândega, na fronteira Jugoslava-Trieste.
Sürgündeki Yunan ve Yugoslav hükümetleriyle görüşecek.
Conferenciar com os governos grego e jugoslavo no exílio.
İlk olarak sonbaharda Bulgar kralı Boris Hitler'in Berchtesgaden'daki karargahına davet edildi. Onu, Yugoslav prensi Paul ve genç Romen kralı Michael izledi.
Primeiro, o Rei Boris da Bulgária foi convidado a visitar Hitler, nesse Outono, no Berchtesgarden, seguindo-se o príncipe Paulo, da Iugoslávia e o jovem Rei Michael, da Romenia.
Selanik'e çıkarma yaparak Balkanlar'ı kontrol etmek.. ... ve Yugoslav güçleriyle birleşmek gibi bir planımız da vardı. Ama bu planlar aptalca ve gerçeklerden uzaktı.
Tínhamos planos para trazer os Balcãs para o nosso lado com um desembarque em Salonica, e para nos juntarmos aos Iugoslavos, mas nada disso passava de sonhos vazios, completamente desligados da realidade, mas tudo por julgarmos que a guerra nunca se decidiria na frente,
Ve işgâl altındaki Avrupa'da, kavganın hiç bitmediği Yugoslavya'da bir buçuk milyondan fazla Yugoslav hayatını kaybetti.
E na Europa ocupada, morreram mais de 1,5 milhão de Iugoslavos por um país que nunca deixou de lutar.
Ama bu Yugoslav polisinin görevi.
É dever da polícia iugosIava.
Ya burada söylersiniz ya da Brod'da Yugoslav polisi devreye girdiğinde hapse girersiniz, onun için bana cevap verseniz iyi edersiniz.
Não neste trem, talvez, mas se a polícia iugosIava receber o caso sem solucionar em Brod se verá obrigada a respondê-Ias.
Bay Foscarelli'nin fikrine katılabilirdim, mafyanın kendi içindeki bir tür hesaplaşması olabilir, bu durumda Yugoslav polisi katilin kimliğini tespit edecektir.
Tendo a crer no que o Sr. FoscareIIi diz. Que foi um mafioso rival vingando-se por uma "vendetta" que a polícia iugosIava sem dúvida identificará.
Fakat karısı bir Yugoslav değil.
A esposa dele não é iugoslava.
Şey, benim bir yabancı tehdide ihtiyacım vardı, bilirsiniz, o turist kızların araziden geçerken yabancı aksanla konuştuklarını duyuyordum. birden aklıma Yugoslav eş geliverdi.
Precisava de uma ameaça estrangeira e, ao ouvir as moças do albergue falarem com sotaque, ocorreu-me a nacionalidade da esposa iugoslava.
Bir de Yugoslav eş vardı ki, işte o aptalcaydı. Bağışla beni.
Somente agregou a esposa iugoslava, o que foi muito estúpido.
" Yugoslav.
" Jugoslavo.
Annesi Yugoslav.
A mãe dela é da Iugoslávia.
Ben de Yugoslav'ım.
Sou iugoslava.
Yugoslav, kahretsin!
Yugoslávia, raios!
Savaş olmasaydı, şimdiye kadar ben Yugoslav Majakowski olurdum.
Se não houvesse uma guerra, eu agora sería o Majakowki da Yugoslavia.
Yaşasın Yugoslav Komunist Partisi!
Viva o Partido Comunista da Yugoslávia!
Yugoslav 20 mm. 19 / 55 top.
Canhão jugoslavo 19 / 55, de 20 milímetros.
Eski Yugoslav ülkelerinden alınmış pasaportları olan sekiz adam yakaladık.
Detivemos 8 que tentavam entrar com passaportes da antiga Jugoslávia.
Alman ordularının, neredeyse bütün Avrupa'yı etkileyen zulümlerini hatırladığımızda her hafta, Polonyalıların, Norveçlilerin, Hollandalıların Belçikalıların, Çekoslovakların, Fransızların, Yugoslav ve Yunalıların...
Mas quando nos recordamos das terríveis crueldades e tiranias 1 de janeiro de 1943 com as quais os exércitos alemães estão a afligir quase toda a Europa, quando lemos todas as semanas sobre as execuções em massa dos polacos, noruegueses, holandeses, belgas, checoslovacos, franceses, - jugoslavos e gregos.
Mucit ayrıca Yugoslav hükümetinden cüz'î bir maaş alıyordu.
O inventor também recebeu uma pequena honra do Governo jugoslavo.
Şahsen, ABD hükümetinin, Yugoslav hükümetine bırakmadan önce Tesla'nın belgelerinde değerli birkaç şey aramış olabileceği düşüncesindeyim.
Pessoalmente, acredito que o governo americano pode ter subestimado coisas valiosas nos documentos de Tesla antes de serem devolvidos ao governo jugoslavo.
Bosna'daki Sırp milis güçleri Yugoslav ordusunun büyük desteğini de alarak öfkeyle, silahlı Boşnak siviller ve Boşnak hükümetine sadık polis güçleri tarafından savunulan şehirlere saldırdı.
Forças paramilitares sérvio-bósnias, apoiadas pelo exército jugoslavo arrasaram várias cidades bósnias que foram somente defendidas por civis bósnios armados e pelo resto das forças policiais leais ao governo bósnio.
Sonra sen de "Neden bunlara çek diyorlar?" "Neden Yugoslav demiyorlar?" dedin.
Depois disseste : "Por que se chama um cheque e não um jugoslavo?"
Eğer getiremezsen, peşine iki tane Yugoslav gönderirim Is that clear?
Se falhares, mando os dois Yugos atrás de ti. Está claro?
İki yugoslav mı?
Dois Yugos?
Eski Yugoslav generali, Balkan İc Savası'ndaki suçlarından dolayı aranıyor.
Antigo general do exército jugoslavo, procurado por crimes cometidos durante a Guerra dos Balcãs.
Sanırım Yugoslav. Hırvatistanlı.
Acho que jugoslavo.
Tezgah şöyle kurulmuştu ; polis kokain ile parayı bulacak ve Yugoslav esrar kaçakçılığı ile ilişkilendirecekti.
Mas a idéia era que a polícia iria encontrar... drogas e dinheiro... e associá-los com um negócio de droga com os iugoslavos.
Ben Zoran, Yugoslav.
Sou Zoran, da Jugoslávia.
Başkan Clinton'ın kişisel elçisi Richard Holbrook, Yugoslav başkan ile ateşkeste anlaştı. Başkan asker sayılarını düşürmeyi ve bölgeye 2.000 silahsız gözlemci almayı kabul etti.
O enviado pessoal do Presidente Clinton, Richard Holbrook, negociou um cessar-fogo, com o Presidente Jugoslavo... que concordou em reduzir o número de soldados e permitir a entrada de 2.000 observadores, no território.
Yugoslav parlamentosu kabul etmiş.
O parlamento Jugoslávo concedeu.
Elimde Arjantin yapımı, Yugoslav yapımı, Çek yapımı ve Slovak yapımı parçalar var.
Tenho coisas da Argentina, Jugoslavia, Croacia, Eslovakia...
Yugoslav Uçağını vurdunuz ya.
Tu acertaste num avião jugoslavo.
Benim erkek arkadasim, Yugoslav bir komunist.
O meu namorado é um comunista jugoslavo.
Ama çocukken Yugoslav gangsterlere katildin.
Mas andas com bandidos jugoslavos.
Türkiye'den gelen bir mesaj Almanların Yugoslav partizanlara karşı yine saldırı başlattığını söylüyor. Pasifik'teyse Los Negros'taki Amerikan bölükleri...
Um despacho da Turquia diz que os alemães deram início a outra ofensiva geral contra os guerrilheiros jugoslavos, e, no Pacífico, tropas americanas em Los Negros lutaram numa...
Şu Yugoslavı telefona ver.
Põe a Jugoslava ao telefone.
Bense bir biyokimyacının Yugoslav karısının niçin kurban olmasını istediğimi bile anımsayamıyorum.
Não me consigo lembrar porque haveria de querer a mulher jugoslava de um bioquímico para ser a vítima.
Ve aynı zamanda karısı Sally Legge'yi de tanıyorsun, fakat o Yugoslav değil, değil mi?
E também conhece a sua esposa Sally Legge, mas ela não é jugoslava, pois não?
Peki, o halde, kurbanın Yugoslav bir karısı olduğu fikrini sana ne verdi?
O que lhe seu a ideia de ter uma esposa jugoslava como vítima?
Yugoslav polis, siz botta bekliyorsunuz.
Tommy, tu e o Clint Eastwood jugoslavo ficam no barco.
Polis şimdiye kadar herhangi bir şüphelinin ismine ulaşmadı ama bütün dikkatlerini Atina'da bulunan ve sınırdan geçen Yugoslav ve Arnavutlara çevirmiş durumdalar.
A Polícia ainda não mencionou suspeitos mas crê-se que concentrou as buscas em Atenas e nas fronteiras do país com a Jugoslávia e a Albânia. Sou eu.
Yugoslav ordusu burayı yasak bölge ilan etti. Ve o zamandan bu yana, ada terk edildi.
O exército jugoslavo declarou-a fora dos limites e desde então, tem estado abandonada.
Yugoslav. Yani eskiden öyleymiş.
É Jugoslava.
Bir keresinde Yugoslav vermutu aldığını görmüştüm.
Eu vi-a uma vez receber vermute, Jugoslavo.
Yugoslav konsolosu. Dr. Lubbeck onları aramış.
O Dr. Lubbeck chamou-o.