Zararsız translate Portuguese
1,437 parallel translation
Ama McNeil zararsız biri değil.
Mas McNeil não é um elemento benigno.
- Zararsız yalanlar söylüyorum.
- Omito. É mentir com mais classe.
- Zararsız yalanlara başlama yine.
- Não mintas.
Hey, Cyrus, bir dahaki sefere uyuşturucuların, deneylerde zararsız çıktığını söyleyen olursa bana bunu hatırlat.
Da próxima vez que alguém me disser que não faz mal experimentar droga, lembra-me disto, está bem?
O zararsız bir yaşlı adama zarar verdi.
Brutalizou um velho inofensivo.
Kas gerginliği gibi zararsız bir şeyde olabilir.
Mas também pode ser algo tão inócuo como tensão muscular.
O zararsız.
Ele é inofensivo.
Silahlarımız zararsız.
Nossas armas são inúteis.
Demek teslimat şirketiniz, küçük zararsız bir gazete dağıtımı.
A vossa empresa de entregas á apenas uma entrega de jornais?
- Bu zararsız küçük bir piyesti.
- Foi uma partida inofensiva.
Zararsız.
- Inofensiva...
Kemoterapi zararsız gözükür ama direkt damarlarınıza pompalanan zehirden ibarettir.
A quimioterpia parece inofensiva mas no fundo é veneno a ser injectado directamente nas nossas veias.
Bunların çoğu yazışma hatası ya da zararsız ama yine de bir çok kıl payı ıskalama oluyor.
A maioria são inofensivos, mas ainda assim são muitos os que são por pouco.
Sütyen üzerinden birazcık zararsız aksiyon. Bayan Titiz neredeyse paraşütle atlamaya kalkacaktı.
Uma acção por cima do soutien e a Miss Pudica procura um pára-quedas.
Eldeki güçlü kanıtlara göre, zanlı ölmeseymiş... fosil yakıtlarının aksine çevreye zararsız bir yakıt icat edecek... ithal enerji kaynaklarına bağımlılığımızı azaltacakmış. Böylece Orta Doğu'da devam eden çatışmaları... ve çıkması muhtemel dünya savaşını engelleyebilecekmiş.
E se não tivesse morrido, tinha inventado uma alternativa aos combustíveis fósseis, reduzindo a nossa dependência de fontes de energia importadas, pondo fim ao conflito no Médio Oriente... e acabando com o horror da guerra mundial iminente.
Bayanlar ve baylar, Corrado Soprano hükümetin sıkıntıya soktuğu zararsız bir ihtiyar değildir.
Senhoras e senhores Corrado Soprano não é um velho homem inofensivo... que está a a ser perseguido pelo governo.... mas um rude e calculista chefe da mafia.... que controla uma vasta empresa criminal
Hayır! Corrado Soprano zararsız bir ihtiyar değildir. Tıpkı bizim kahve ısmarlamamız gibi cinayet emri veren bir katildir.
Não, Corrado Soprano não é um velho inofensivo.... mas um assassino que encomenda homicidios.... como nós encomendamos café
İlk tarama sonuçlarına göre yaydığı enerji zararsız.
Como disse quando chegámos, as análises iniciais indicam que a energia que emite e inofensiva.
"Boşverin," diyor, "zararsız biri."
Ela diz "ele é inofensivo".
Zararsız, masum bir çocuk. İyiyle kötü arasındaki farkı söyleyemeyen bir çocuk.
Ingénuo, uma criança inocente... que não vê a diferença entre bom e mau.
Bu şeyler kümesteki bir tilki kadar zararsız.
Eles são tão inofensivos como uma raposa num galinheiro.
"Boşverin," diyor, "zararsız biri."
"Oh," ela diz, "ele é inofensivo".
Zararsız.
Ele é inofensivo.
Ve tamamen zararsız durumda.
No seu estado actual é completamente inerte ;
Çok güzel bir renk veriyor. Kuruduğunda tamamen zararsız oluyor.
Adoro o que consegue fazer à cor e é totalmente inofensivo.
Zararsız. Nesillerdir kullanıyoruz.
Leva-me à minha filha?
Oh... O zararsız biri.
Oh ele é inofensivo.
Temiz ve zararsızım.
Estou limpa. Inofensiva.
Ama zararsız bir deli.
Mas é uma loucura agradável.
Benim hayatımda en çok acı verenler hep en zararsız olan şeyler olmuştu.
Na minha vida, sempre foram as coisas mais inofensivas que mais me magoaram.
Tümüyle zararsız.
É totalmente inofensivo.
Henry Myers ayık olduğunda zararsız ama sarhoşken intihara eğilimli bir milyonerdir.
Henry Myers é um milionário bondoso quando está sóbrio mas loucamente suicida quando está bêbedo.
- Çoğu zararsız, ama bir şey var.
- A maior parte é inócua. Mas há uma coisa.
Zararsız Jack, sadece silikat, hepsi bu.
É inofensivo. Alguma forma de silicato.
Neden Salazar'ın adamları zararsız bir tozu sınırdan geçirmesi için ona o kadar para versinler ki?
Porque é que lhe pagaram para transportar um pó sem valor?
"Şiddet kendine hakim olsun, iblisler zararsız."
"Restrição de Violência" de demónios armada.
Zararsız bir şey gibi gözüküyor.
Podem ter resultado de brincadeiras inofensivas próprias de rapazes.
Ölümle ilgili hiçbir şey zararsız değildir.
Mas a morte não tem nada de inofensivo.
Zararsız bir şeydi. Önemli değildi.
Foi uma brincadeira.
Doğru tutarsanız yılanlar zararsızdır. Ne yaptığımı biliyorum ben.
Quando manuseadas correctamente, são inofensivas.
Hayır. Bunlar zararsız eğlenceler.
- Não, isso é diversão inocente.
Zararsız bir meraktı, gerçekten.
Curiosidade inofensiva, a sério.
Size diyorum, hepsi zararsız, kendi kendilerine gidecekler.
Estou a dizer-vos, pessoal, são inofensivas, vão desaparecer por si próprias.
Yani, sadece zararsız erotik eğlencelidir.
Quer dizer, é apenas diversão erótica inofensiva.
Bu zararsız görünümünle onları kandırıp dairelerine giriyorsun.
Entras nos apartamentos delas com esse teu ar de totó.
Bilinç altındaki sinirsel enerjiyi açığa çıkarmanın zararsız bir yoludur.
É uma forma inofensiva de o subconsciente libertar energia nervosa.
Bu yaratıklar araştırma ekibini nasıl zararsız hale getirebildi.
Como conseguiram estes alienígenas dominá-los?
Meteorlar zararsız.
os meteoros são inofensivos.
Zararsız bir adam.
- O tipo é inofensivo.
Hayır, zararsız biri.
Aquela bicha?
Neden? Tozun zararsız olduğunu söylemiştiniz.
- Você disse que o pó era inofensivo.