English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Z ] / Zayıflık

Zayıflık translate Portuguese

846 parallel translation
Gerçek şu ki, sen asla... Makbul bir yazar ya da makbul bir insan olamazsın, insanların zayıflıklarına karşı azıcık hoşgörülü olmayı öğrenmediğin sürece...
O facto é que nunca... não pode ser um escritor de primeira classe nem um ser de primeira classe se não aprender a ter algum respeito pela fragilidade hu...
- Kısa bir zayıflık anıma rastladı.
- Tive um momento de fraqueza.
Bu kişide büyüklük ve zayıflık, güç ve akılsızlık bir aradaymış.
Nele, os elementos tinham fundido grandeza e fraqueza,
Bu bir zayıflık belirtisi!
É sinal de fraqueza.
Özür dileme. Zayıflık belirtisi!
Não peças desculpa, é sinal de fraqueza.
Asla özür dileme, bu bir zayıflık belirtisidir.
Não peça desculpa, é um sinal de fraqueza.
İhtiyar, "Asla özür dileme, bu bir zayıflık belirtisidir!" der.
O velho diz para nunca pedirmos desculpa, que é um sinal de fraqueza.
Bence bu zayıflık.
Acho que é uma fraqueza.
Size göre zayıflık işareti olmalı.
Suponho que, para si, isto seja um sinal de fraqueza.
Zayıflık olmayabilir.
Talvez não seja fraqueza.
Fakat işimize yarar tek bir zayıflık için beynini araştırıyorum.
Mas continuo á procura da fraqueza que nos sirva de alguma coisa.
Bir zayıflık var.
Há uma fraqueza.
Zayıflık veya ayaklanma emaresi gösterirse Tanrı yardımcısı olsun.
E que os deuses o ajudem se ele mostrar fraqueza ou rebeldia.
Çocuklarımızı şimdilik Caraolos'a göndermek zayıflık olur.
Mandar as crianças de volta a Karaolos agora é sinal de fraqueza.
Eğer kişinin nefsi yeterince güçlü be temizse yaratığın ruhu çok yaşlanmadan önce onu vücuttan çıkartırız, fakat bir nedenden dolayı nefis güçsüzse anne babadan miras kalan bir zayıflık bir kazara doğum, o zaman...
Se a alma do homem é mais forte e limpa... normalmente exorciza o espirito da besta quando ainda é jovem, mas... se, por alguma razão, a alma é débil... e a sua debilidade é herdada... um acidente durante o nascimento, então...
Ve karşı tarafta yaratığın ruhunda ne zayıflık varsa samimiyet, kardeşlik, sevgi insan ruhunun kazanmasını sağlar.
E por sua vez... o que debilita o espírito da besta... o calor, a amizade, o amor... fortalecem a alma humana.
Yardım konusunu konuştuk. Bunu zayıflık olarak görmüyor musun?
Depois do que falámos, sobre esmolas, não acha uma fraqueza da minha parte?
Böyle bir teklifi zayıflık göstergesi olarak algılayabilirler.
Podem ver essa proposta como um sinal de fraqueza da nossa parte.
Tüm vaazından anladığım tek şey, "zayıflık".
De tudo o que falaste, só percebi a "magreza".
Hoş görünü zayıflık sanabilirler.
Noutra altura a vossa compaixão pode ser interpretada como fraqueza.
Eğer bu savaşçı felsefeyi sürdürüyorsa, onlara asla zayıflık göstermemeliyiz.
Se eles retiveram a filosofia marcial, não ousaremos mostrar fraqueza.
Şunu anladım, Bay Chuka... Bu vahşilere kibarlık etmek zayıflık göstermektir.
Eu descobri, Sr. Chuka... que, para os selvagens, bondade significa fraqueza.
Ama Dr McCoy'da insani bir çok zayıflık var - duygusal, yumuşak.
Mas o Dr. McCoy tem uma plenitude de fraquezas humanas, é sentimental, mole.
Sekiz tüp var ve bir tanesinde zayıflık oluşmuş.
Parece haver uma fraqueza num dos oito tubos.
Acı ya da zayıflık gösterme.
Não demonstre dor ou fraqueza.
Eğer en ufak bir zayıflık gösterseydiniz bu bölüm çok farklı bitebilirdi.
Se tivesse mostrado algum sinal de fraqueza, este episódio teria tido um final bem diferente.
Sende zayıflık göreceğim aklıma gelmezdi.
Ainda há fragilidade em si...
Zayıflık güce baskın gelir.
A fraqueza prevalece sobre a força.
- Zayıflıktan ne anlıyorsun bilmiyorum ama açlıktan kendini öldüren yaşlı Valerius'u görmüştüm kıyaslayınca o adam bile daha şişman sayılır!
- Não sei o que considerais magra. Mas vi o velho Valério dois dias depois de se matar à fome, e tinha melhor aspecto do que ela tem agora.
Eğer asiler bu istasyonun tam bir teknik dökümanını ele geçirirlerse, bu mümkün, yine de bir zayıflık bulup onu patlatabilmeler pek olası değil.
Se os Rebeldes obteram os planos completos desta estação, é possível, embora improvável, que encontrem uma fraqueza e a explorem.
Tek umudum, veriler incelendiğinde bir zayıflık bulunması.
Só espero que depois de analisar a data, possamos encontrar uma fraqueza.
Prenses Leia tarafından yapılan planların analizi, savaş istasyonunda bir zayıflık olduğunu gösterdi.
A análise dos dados fornecidos pela Princesa Leia demonstrou um ponto fraco na estação espacial.
Bu zayıflık.
És um cobarde.
Zayıflık, bir kızda daha kolay kabul edilir Michelle.
Sabes, a cobardia é mais aceitável nas raparigas, Michelle.
Belki de senden ve zayıflıklarından o kadar çok utanıyorum ki seni her zaman kız olarak düşünüyorum.
Assim não teria de me envergonhar tanto de ti nem da tua cobardia.
En önemlisi, kendilerine inanmalarını sağla. Onların, çocuklar gibi çaresiz kalmasına izin ver. Çünkü zayıflık harika bir şeydir.
O mais importante é que acreditem neles próprios e se tornem indefesos como crianças, porque a fraqueza é grande, enquanto a força é fútil.
Esneklik ve zayıflık, varoluşun tazeliğinin ifadeleridir.
A flexibilidade e a fraqueza são a frescura do ser.
- Nihayetinde insani zayıflık.
- Até que enfim, uma fraqueza humana.
Ona gözyaşı diyorlar, bir tür zayıflık belirtisi.
É o que eles chamam de lágrimas, um sinal da sua fraqueza.
Zayıflık gösterme.
Não mostre sinais de fraqueza.
Diğer takımın herhangi bir zayıflık fark etmesini istemiyorum.
Não quero que a outra equipa repare nas fraquezas.
O bunu bir zayıflık belirtisi olarak alır ve seni yine incitmeye çalışır.
Para ele, seria um sinal de fraqueza e tentaria magoar-te novamente.
Bunda günahı çağrıştıran bir şeyler,..... bir kadınsılık, bir zayıflık vardı.
Havia algo nele que me afectava como pecador, algo neste desenlace que era feminino e com falta de vontade.
Gerçek şu ki, siz Tanrı'nın tayin ettiği Kral Naibisiniz. Ve ben, zayıflık beni heder etse de, her uyandığımda hastalıklar duçar olsa da, ömür boyu sizi destekleyeceğim.
A verdade é, vós sois Regente, escolhido por Deus, e apoiar-vos-ei para sempre, embora a enfermidade me deixe desgastado e a falta de saúde me amaldiçoe a cada momento.
O bir zayıflık.
Se conhecer alguém que os tenha, conhece um imbecil.
Zayıflık, korku, hata yok, sadece bir amaca yönelmiş olma duygusu.
Só um sentido de propósito.
Bu zayıflığı aştım, bu arada seni hâlâ bu zayıflık kontrol ediyor, bilesin Kaptan. Değiştim.
Eu tinha mudado!
"Bir anlık zayıflığıma geldi, benim hakkımda ne düşüneceksin?" diyen şu kadınlardansın.
De bem! - Uma das que dizem... - Calado!
Görüş bulanıklaşıyor, gücüm iki gizemli, adamantin ok. Babamın evinden dokumacıları duyuyorum, uzak gök gürültüsü soluyor. Sert kasların dokuları zayıflıyor pulluktaki kırlaşmış öküz gibi ve artık gece düştüğünde arkamda iki kanat ışıldamıyor.
Obscurece-se a vista, a minha força são dois ocultos dardos adamantinos, confunde-se o ouvido pelo trovão longínquo da casa paterna que respira, dos músculos duros e dos gânglios que enfraquecem como boi velho ao arar e quando é noite já não resplandecem duas asas nos meus ombros.
Zayıflık için vaktim yok.
Não tenho tempo para fraquezas.
Kocamın zayıflığını anlayışla karşılarsam, o da buna karşılık benim uygun olmayan görgümü affedecektir diye düşündüm.
Pensei que, se mostrasse compreensão pela fraqueza do meu marido, ele perdoaria algum comportamento menos adequado da minha parte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]