Zevk translate Portuguese
7,651 parallel translation
- Benim için zevk.
- É um prazer.
Bundan büyük bir zevk aldığını görebiliyorum.
Vejo que está a gostar disto.
Hatta ondan zevk bile alabilirsin, benim gibi.
Até pode ser que gostes. Assim como eu.
Bundan zevk alıyorsun, değil mi?
- Estás a gostar, não estás?
Bilirsin, Benim için bir zevk, Frank.
Bom, sabes, o prazer é meu, Frank.
- Sonunda sizinle tanışmak büyük zevk.
- Foi bom conhecer-te.
- Bence Paris'ten zevk alacaksınız.
Acho que vai gostar de Paris.
Babam eskiden sadeligin ince zevk oldugunu söylerdi.
O meu pai dizia que a simplicidade é a melhor das sofisticações.
Ama zevk de almıyorum bu durumdan.
Mas não estou a gostar disto.
- Evet. Eminim ki gizlenme cihazını çözemiyor olmamızdan zevk alıyorlardır.
Devem estar todos felizes por não o termos conseguido fazer.
- Tutmaktan ziyade zevk alır.
- Ela saboreia-o, na verdade.
Hepimiz zevk aldığımız şeyleri yapmak istemeliyiz.
Todos devemos aspirar a fazer apenas o que nos diverte.
Böyle bir şeyi kim yapar? İnanılmaz bir sıfırlayıcı, Tanrı'yı oynamaktan zevk alan biri ya da başka bir Tanrısal varlığı.
- Um aniquilador de massas, alguém que goste de se fazer passar por Deus ou outra divindade.
Sizi tekrar görmek bir zevk, Dr. Hodgins.
É um prazer vê-lo de novo, Dr. Hodgins.
Biliyorsun, bu adam kafamızı karıştırmaktan zevk alıyor.
Sabes, este tipo mexe com as nossas cabeças.
Öldürmekten zevk alıyor.
Ele gosta de matar.
Demiryolunu elinden almaktan zevk duyacağım.
Vou gostar de tomar o seu caminho de ferro.
Hong Kong'tan zevk alacağımı biliyordum.
Eu sabia que ia desfrutar de Hong Kong.
Şu anda, katil göz altında çocuk hayat kadınlarını öldürmekten zevk alıyor.
Neste momento, há um assassino sob custódia, cujo o único prazer da vida dele é matar mulheres.
Polis akademisinden çok zevk alıyorum ama inanın ya da inanmayın diğer öğrencilerle sosyal bir bağım yok. - Ne? Garip.
Estou a gostar de estar na Academia de Polícia, mas socialmente não tenho nada em comum com os outros cadetes.
Eminim yargıç Adalet Bakanlığının titizlikle bizi nasıl kovuşturduğunu dinlemekten büyük zevk alacaktır.
Acho que o juiz adoraria ouvir que o Departamento de Justiça nos está a processar selectivamente.
Çalıntı bir arabayı zevk için sürmekten sabıkası var.
Foi apanhado a conduzir um carro roubado.
Babanla sohbet etmekten nihayet zevk almaya başlamıştım.
Estava a gostar de conhecer o teu pai.
Bazı insanlar kendi yaptıkları işlerden biraz fazla zevk alıyorlar, değil mi?
Algumas pessoas gostam demasiado do que fazem.
- Eleanor, bu ne büyük zevk. - Özür dilerim, Ducky.
Eleanor, que prazer.
İnsanları acınacak hale getirmekten zevk alıyorsun herhalde!
É como se te divertisses com a miséria dos outros.
Bütün bu olaylara bakınca bence insanları vurmaktan zevk alıyorsunuz.
Todos estes incidentes... Acho que gosta de atirar nas pessoas.
Amcanız zevk sahibiymiş.
Teu tio tinha um excelente gosto.
Tek bir şeyden zevk alır.
Ele só se alegra com uma coisa.
Bundan zevk alıyorum.
Estou a gostar disto.
Bundan zevk aldın.
Tu gostaste!
İnsan daha yeni ve daha iyi olmak için eskiden olduğu kişiliği üzerinden atmanın travmasından zevk almaya istekliyse, yapılan fedakârlığın bir önemi yoktur.
Mas seja qual for o sacrifício, temos de estar dispostos a suportar o trauma de esquecer tudo o que fomos. De vir a ser algo novo. Algo melhor.
Burada olmak bir zevk.
É um prazer estar aqui.
Bundan zevk alıyor musun?
Gostava?
Klorhidrat zevk verici bir ilaç değildir.
- Bem... o hidrato de cloral não é uma droga recreativa.
Harika bir şey. Onu zevk almak için çiğnerim.
Eu posso sugá-la pelo sabor.
Kitty'nin şimdiki durumunun fotoğraflarını oraya yükleyeceğim ve sonra da zevk için birilerini öldüren umutsuz adamı oynayacağım.
Vou colocar fotos da Kitty assim e passar-me por um desesperado que cometeu um crime passional.
- İtibar, ince zevk ve...
Projecta estatuto, sofisticação e...
Sormadan edemeyeceğim Peralta, kadınlar gerçekten bu şekilde zevk alıyorlar mı?
- Tenho de perguntar, Peralta. - As miúdas gostam dessa técnica?
- O zevk bana ait.
- Foi um prazer.
Bana az önce zevk verdiğin yerlerde feci acılar yaşatma konusunda.
Uma dor horrível em todos os sítios onde acabaste de me dar prazer.
İş ile zevki karıştırmaya varım,... ama bu işin tamamlandığından emin olduğumda,... hepimiz için başa çıkabileceğimizden daha fazla zevk olacaktı.
Sou a favor de misturar negócios com prazer. e se este negócio fosse feito em condições, ia haver mais prazer, do que qualquer um de nós pudesse imaginar.
Öyleyse neden zevk almadığın halde kan döküyorsun?
Porquê gastar sangue sem prazer?
Bu genç teğmen, Benoit ve Madeleine'in hayatını bozma gücünden zevk alıyordu.
Este jovem oficial apreciava o seu poder a perturbar a vida de Benoit Madeleine,
O zevk bana ait.
O prazer é todo meu.
Yani keyif alma derecesini gösteren bir alet olsaydı ibre kesinlikle zevk alma seviyesine yükselmiyordu.
Quer dizer, se eles tinham um divertimento emocionante Não poderia a agulha estar saltando exactamente para a zona do orgasmo.
- Bu hızlı ve basit yoldan zevk al.
- Desfrutem desta maneira rápida.
Evet. Zevk alırdı.
- Sim, ele adora...
Zevk alırdı.
Adorava.
O zevk bana ait.
O prazer foi todo meu.
Seni hayal kırıklığına uğratmak benim için bir zevk olacak.
Vou-te desapontar com prazer.