Zincirlenmiş translate Portuguese
148 parallel translation
Jüri üyeleri, bu kadına mutlaka acımalıyız. Mahvolmuş bir deve zincirlenmiş, korkunç bir kızgınlıkla yanıyordu.
Membros do júri, devemos sem dúvida ter pena desta mulher, presa a um gigante em ruínas, que ardia com um terrível ressentimento?
Cola gibi, Acitrezza'da açlıktan bitap düşmüş ve ölmek üzere olan, zincirlenmiş köpek gibi çocuklara ne vaat ediyor?
Está interessado em saber o futuro do Cola. Morrer de fome em Aci Trezza, como um cão amarrado a uma corrente...
Samson hapishanede zincirlenmiş Her şey yolunda
Última ronda da noite. Tudo está tranquilo dentro das portas da cidade. Sansão continua acorrentado na prisão.
Bu kasaba zincirlenmiş vahşi bir hayvan gibi.
Este lugar é como uma fera acorrentada, Molly.
İnsansa, zincirlenmiş olarak getir.
Se for um homem, trá-lo acorrentado.
Bu yüzden de Octavian'a zincirlenmiş bir köle gibi geri geldin.
Foi por isso que voltaste acorrentado a Octavian como um escravo.
Gün batımından önce piç Yankee'yi zincirlenmiş görmek istiyorum.
Quero ver aquele Yankee na cadeia antes de amanhecer!
Söyle bana isa, buraya dövülmüş zincirlenmiş halde
Fala comigo, Jesus Cristo
Zincirlenmiş.
Acorrentado.
Kafesteki bir hayvan gibi zincirlenmiş.
Acorrentado como uma besta numa jaula.
Ayak bileklerininde sıkıca zincirlenmiş olması... poposunun mükemmel görünmesini sağlamış.
Seus tornozelos estão firmemente acorrentados... dando uma excelente visão do seu traseiro.
Beraber zincirlenmiş insanlar kardeştir.
Homens acorrentados uns aos outros são irmãos.
Beraber zincirlenmiş insanlar kardeştir.
Homens acorrentados juntos são irmãos.
Karıştırırken sanki zincirlenmiş bir hayaletten sesler çıkıyormuş gibi olurdu.
Quando mexia o café, fazia uns sons metálicos, como as correntes de um fantasma.
Hindistan'da bir hücrede zincirlenmiş olarak üç ay geçirdik.
Passámos três meses presos numa cela na Índia.
Evet, bir ağaca çifte zincirlenmiş hâlde öylece duruyordu.
E estava acorrentada a uma árvore.
Onları barış içinde karşıladık ama sonraki 100 yılı zincirlenmiş olarak geçirdik.
Nós cumprimentamo-los em paz, e depois passamos os 100 anos seguintes acorrentados.
" Şu anda zincirlenmiş durumda Cinque adında cesur bir adam
" De um homem corajoso chamado Cinque, actualmente a ferros,
Burada başka zincirlenmiş kimse görüyor musun?
Vê mais alguém acorrentado aqui?
Bilirsin, sana zincirlenmiş olmak çok kötü olmayabilir.
Sabes, estar preso a ti talvez não seja assim tão mau.
Gerçekten zincirlenmiş durumda ve bırak başka kadını, seninle bile birlikte olamıyor.
Não vai ter sexo com outra,... nem contigo. Num certo sentido, estás casada.
Zincirlenmiş mahkum sensin.
Tu é que estás no gangue dos acorrentados.
Bu kalede bir yerlerde, zincirlenmiş ve 200 kilitle kelepçelenmiş.
- Onde é que ele está? Algures no castelo, acorrentado e trancado com 200 cadeados.
Bu bir erkek çocuğunun odasının duvarlarına yazılı ve... çocuk yatağa zincirlenmiş ve oda suyla doluyor.
Está escrito nas paredes do quarto de um rapaz. E o rapaz está acorrentado à cama. E o quarto está a encher-se de água.
Altı hafta boyunca, dışarıya zincirlenmiş ve sadece özgürlüğünü satın almaya çalıştı diye.
Ela foi acorrentada lá fora ká seis semanas. Tudo porque tentou comprar a sua liberdade.
Ya soruma cevap verirsin ya da gelecek milenyumu, nemli bir duvara zincirlenmiş şekilde son 750 yıldır bağırsaklarından yukarı doğru çıkan şeyin ne olduğunu merak ederek geçirmeni sağlarım.
É melhor responderes à minha pergunta, ou encarrego-me pessoalmente para que passes o próximo milénio... acorrentado a uma parede húmida a imaginar o que será... que está a sair-te pelos intestinos nos últimos 750 anos.
Birbirimize zincirlenmiş olmasaydık çok daha iyi taş kırardık.
Partíamos muito melhor as pedras se não estivéssemos acorrentados uns aos outros.
Ön kapı zincirlenmiş.
A porta da frente estava acorrentada.
Saçma sapan giyinmiş, yarı çıplak ve çite zincirlenmiş bir adamın yaşlı, kör bir konsey üyesi tarafından tatmin edilmesinin bir nedeni var mı?
Por que razão haveria de estar um homem ridiculamente meio vestido, acorrentado à cerca, a ser masturbado por um funcionário da Câmara idoso e cego?
Yaşarken hepimiz zincirlenmiş Tanrılar gibiyizdir çoğu zaman gerçek özgürlüğü tatmaya korkarız.
Vivos, somos como deuses acorrentados ; na maior parte das vezes demasiado cobardes para fazer a experiência da Verdadeira Liberdade.
Memuriyetin zincirlenmiş gibi Şerif...
Parece que está preso no trabalho, delegado.
Boca'yı, oradaki dairemi, zincirlenmiş timsahımı görebiliyorum.
tipo numa corrente. Certo, certo.
Kaderini bekleyen, zincirlenmiş bir kadın.
A mulher acorrentada, à espera do seu destino.
Geçen yıl, kanalizasyon sisteminde bir duvara zincirlenmiş olarak bulundu.
Encontraram-no no ano passado nos esgotos de Oldtown, Alexandria, acorrentado a uma parede.
Bu sahillere zincirlenmiş olarak geldiğini sakın unutma, Smith.
Agora lembre-se, Smith chegaste a esta costa acorrentado.
Bir tanık trende eline evrak çantası zincirlenmiş birini görmüş.
Uma testemunha no comboio diz que viu um homem algemado a uma mala.
Görüyorsun, sorun şu ki McDowd o sırada zincirlenmiş olmalıydı.
O problema é que McDowd deveria estar algemado o tempo todo.
- Ve hâlâ ne? Ve hâlâ, tüm rozetlere, dilekçelere konuşmalara ve tasarılara rağmen zincirlenmiş insanlarla dolu gemiler yük taşırmış gibi dünyanın etrafında turluyor!
Apesar disso, depois dos emblemas, das petições, de todos os discursos e projectos de lei, continuam a navegar pelo mundo navios cheios de almas humanas acorrentadas!
Andrea! O masaya zincirlenmiş olacaksın.
Tu estás acorrentada a essa mesa.
Evinde, yarı çıplak ve zincirlenmiş beyaz bir kadın var.
Uma mulher branca seminua e acorrentada na tua casa!
Masaya zincirlenmiş olanları biliyor musun?
Você sabe, presas à secretária?
Bayanlar ve baylar, İllüzyonun büyük ustası harika Edward... üzerine 50 kiloluk ağırlıklar zincirlenmiş şekilde ölüm zincirlerinden kaçmaya çalışacak.
Senhoras e senhores. Edward o grande mestre do ilusionismo. Agora irá escapar das correntes da morte.
Bayanlar ve baylar, İllüzyonun büyük ustası harika Ambrose... üzerine 50 kiloluk ağırlıklar zincirlenmiş şekilde ölüm zincirlerinden kaçmaya çalışacak.
Senhoras e senhores... o grande Ambrose, o mestre do ilusionismo irá agora tentar escapar das correntes da morte. Preso por mais de 23 quilos da mais resistente corrente.
Geri dönmeliyiz. Yatağına zincirlenmiş olmalıydın.
Deveria estar amarrado à cama.
Summer? Enrique zincirlenmiş iki çocuk görmüş.
Summer, o Enrique viu dois tipos com serras.
O ağaç evi almaya geldiklerinde, ona zincirlenmiş bir Susan Mayer bulacaklar.
Quando vierem pela casa da árvore, vão encontrar uma Susan Mayer acorrentada a ela.
Sandalyeye zincirlenmiş durumdayım.
Estou algemado a uma cadeira.
- Zincirlenmiş olmayı sevmem.
- Porque não gosto de ser acorrentado.
Orada zaten'bir kayaya zincirlenmiş koca bir kartal'dövmesi var.
Porque já tenho uma águia gigante acorrentada a uma rocha.
Zincirlenmiş adamın tanktan çıkarılması için bağırabilir, ağlayabilirsiniz.
Tirar um homem aos berros e algemado de um tanque de água.
Zincirlenmiş maymun, saat 7 : 00 yönünde.
O macaco mau, às tuas 7 horas.