Zıplayıp translate Portuguese
197 parallel translation
Seni tepeden tırnağa geçen ve bir fırtına gibi savurup sonra da fırlatıp atan ama senin tekrardan zıplayıp ağaç tepesine konmanı sağlayan o kıvılcımı hissettin mi?
Sentiu uma corrente eléctrica da cabeça aos pés... que a apanhou como um furacão e a atirou ao chão? ... mas voltou à tona e flutuou acima das árvores?
Koşup, zıplayıp bağıramayacak olmanın.
Nunca correr, gritar, pular.
Yatakların üzerinde zıplayıp durmasanıza!
Podem parar de saltar em cima das camas? !
Senin gibi, tüm o yerlerde hoplayıp zıplayıp gezinemem.
Não consigo habituar-me a isso de estares sempre em todo o lado.
Zıplayıp duruyorlar, Caryl.
Estão aos saltos, Caryl.
- Zıplayıp duruyor.
- Anda lá.
Ufak bir kanguru gibi oradan oraya zıplayıp durmuşsun.
Tens andado aos saltos, tipo canguru.
Seni dinledim, Jim Howie ve şimdi kayaların üstünde zıplayıp duruyorum.
Escuta, Jim Howie e acabo aqui sobre as pedras da criação.
Herşey zıplayıp duruyor sanki.
Só vejo coisas aos saltos por todo o lado.
Doğruca zıplayıp karşı kıyıya atlayacağım.
Utilizarei o vulgar salto de dois pés, directo para o ar e sobre o canal.
Leğende zıplayıp şöyle deyin :
Depois podem saltar numa taça de melaço e dizer :
Ve rodeo atlarımızı tedarik eden kişi, görmek üzere olduğunuz zıplayıp duran bu atların, öküzlerin ve boğaların sorumlusu Buck Roan.
Nosso contratante de rodeio... responsável por todos os cavalos... bois e touros Você está prestes a ver : Buck Roane.
Bu hardal tarlasında atlayıp zıplayıp etrafa göz atması..... ve tavşanları bulması gerekiyordu.
Por isso tinha de saltar na mostardeira e olhar em volta muito depressa para ver onde estavam os coelhos.
Hoplayıp zıplayıp, millete çarpıp bizi utandırma.
Podes não bater em toda gente, fazendo-nos passar vergonha?
- Çünkü sürekli zıplayıp duruyorsun.
- Porque andas sempre aos saltos.
Olduğu yerde zıplayıp duruyor ve zavallı Arlena'ya bağırıyordu.
Zangado como um louco.
Ani hareket ederseniz, ya da daha da kötüsü sırtına zıplayıp da binmeye kalkarsanız kendinizi rokete bağlanmış gibi hissedebilirsiniz.
Qualquer movimento abrupto ou tentativa de montar... seria como amarrar-se bem... a um foguete.
Ben senin yaşındayken etrafta zıplayıp dururdum.
Quando tinha a tua idade eu pulava de um lugar para outro...
Aptal Zorro kostümünle etrafta zıplayıp, "Love Me Tender" kasetimi kırdığın zamanı hatırlıyor musun?
Lembra-se de quando você ficou por aí com aquela fantasia idiota de Zorro, e partiu o meu disco "Love Me Tender"?
Zıplayıp üzerine mi atlıyordu? Ya da Katil Kowalski gibi mi davranıyordu?
Pulava por cima dela, ou abria passagem, como o Killer Kowalski?
Zıplayıp, dans da edeyim.
Posso saltar e dançar.
Yere düştü, belki oradan zıplayıp sekti başka bir yere gitti..
- Podia ter saltado duas vezes.
Yukarı zıplayıp tıpkı bir Tarkassian hayvanı gibi sıçramaya başlama iç güdüne güçlükle direniyorsun.
Você mal pode resistir ao impulso de levantar e sair pulando por ai como uma besta Tarkassiana.
Neden bilmiyorum ama babamın "İş, kafanda duran bir şapka gibidir." sözleri kafamda zıplayıp duruyor.
Não sei porquê, mas as palavras do meu pai saltaram de novo para a minha cabeça.
Aha! Büyük Bertha, Boom Boom Bar'da zıplayıp duran şey!
A Bertha Grande, a porteira do Boom Boom Bar!
Hayatta zıplayıp şut atmaktan daha önemli şeyler de var ne dediğimi anladın mı?
Há mais na vida para além do que já tens, percebes o que estou a dizer?
Burada herkesin sıcak kaldırımdaki... kurbağa gibi zıplayıp durması lazımdı, ama nefes bile yok.
Deveria haver gente a responder de todo lado, mas nem sinal.
- Zıplayıp vuralım? - Hadi yapalım!
- Salto e meia volta?
Sahnedesindir... Yerinde zıplayıp durursun... Eğer biri yoluna çıkarsa, o zaman onu ezip geçersin.
Estás no palco, à espera de um lugar, se alguém se atravessa no teu caminho, pisa-o.
Geliyor ve gidiyor. Bir yerden, bir yere zıplayıp duruyor.
Ela vai e vem, salta de lugar para lugar.
O sahnede kendine has zarafeti ile Oradan oraya zıplayıp dururken Ben yüzümde donuk bir gülümsemeyle Oturup onu izlerdim.
Ela saltava e girava no palco, com uma incrível graça sexual, e eu ali sentada, com uma tristeza no rosto, a odiá-la por causa das minhas limitações.
Burada daha gururla otururdum o kadının üstüne zıplayıp "Ben varım" deseydim.
Estaria aqui, com mais orgulho, se tivesse pulado em cima dela e dito : "Eu existo!"
Televizyona bakınca, hoplayıp zıplayıp... Hip-hop yapan, şarkını söyleyen Japonlar görüyorsun.
Na TV, vês rappers japoneses... a fazer hip-hop, a cantar o teu disco.
Kız dans ediyor, keçisi zıplayıp, gülüyordu!
E a jovem indecentemente vestida e essa cabra a dar saltos.
Anlıyorsunuz, tenisin bir çeşidi olduğunu düşünüyorduk, ama ilk voleyi vurur vurmaz, Kinbori zıplayıp bu raketle vurmaya başladı.
Pensamos que isto fosse uma espécie de tênis, porém imediatamente depois que conseguimos nosso primeiro ponto, aquele Kinbori pulou sobre a rede e começou a nos atacar com sua raquete.
Zamanı geldiğinde, ön tarafa zıplayıp, sürpriz diye bağıracaksın!
E a determinada altura, apareces e gritas, "Surpresa!".
Tamam, 3 dediğimde zıplayıp, iskeleye koşacağız.
Muito bem, Miguel, temos de nos mexer rápido. - Aos três, saltamos para o cais.
Zıplayıp duruyorsun ortalarda.
Estás a pular como um professor de aeróbica.
Sürekli zıplayıp, ve Tigger gibi konuşmalıyız.
Temos de saltar muito e dizer coisas como o Tigre.
Michael koridora giriyor, zıplayıp Luc'a verdi.
Michael avança para o cesto, salta e passa para Luc.
Ben o çocuğum yüzü kirle kaplı hiç şüphesiz kimse tarafından istenmeyen diğer çocuklar, atlayıp zıplayıp gülüşüp oynaşırken uzakta durup gelip geçen at arabalarını izleyen...
"Sou eu aquele miúdo, " de cara suja, sem dúvida importuno, " que de longe contempla carruagens,
Onlar.. bakıma muhtaçlar.. ... zıplayıp duruyorlar.. ve ne düşündüklerini bilemiyorsun. Bu da beni biraz korkutuyor.
São carentes, nervosos e nunca se sabe o que estão a pensar, e isso assusta-me um pouco.
Burada yazdığına göre havaya zıplayıp, peri asası ile onu gıdıklayacaksın.
Pelo guião, deves saltar e fazer-lhe cócegas com a varinha.
Kurbağa kılıklı adamların etrafta taytlar içinde zıplayıp durarak... gagalarının birbirlerine yapışmasını izlemek zorunda değiller.
Venham até South Park Venham conhecer os meus amigos Fizeste os trabalhos de casa?
Nasıl bir adam, yatakta zıplayıp, "Hadi kırmızılar" diye bağırır?
Que raio de homem é que se põe em cima da cama aos gritos : "Come on, you Reds"?
Bağırıp, dans edip kanepede zıplayıp keçileri kaçırdın mı?
Gritar e dançar... E saltar nos sofás? E ser louco?
Bir yandan dişlerini fırçalarken bir yandan zıplayıp duruyordu.
Dava saltos e escovava os dentes. Foi horrível.
Ray döşemeniz için tuttum sizi... Kansaslı ibneler gibi zıp zıp zıplayın diye değil.
Contratei-vos para rasgar um troço pequeno, não foi para cirandar, como se fossem bichas do Kansas!
Yani, bu dişleri takıp, ortalıkta bir aptal gibi zıplayınca, bu komik oluyor.
Então se, se puser dentes engraçados na boca, e saltar como um idiota, isso é considerado engraçado?
- Zıplayıp kafasının üzerine düşmene izin var mı?
Podes saltar em cima da cabeça dela?
Güzel kızlar atlayıp zıplayınca hoşuma gidiyor.
Adoro quando meninas bem comportadas se portam mal.