Çalışırım translate Portuguese
5,625 parallel translation
Tamam, sen dışarıdayken ben de kolaj üzerinde çalışırım.
Ok, vou trabalhar na colagem enquanto estiver fora.
Ben sadece Anavatan Rusya için çalışırım.
Trabalho somente para a Mãe Rússia.
Tüm hayatımı kaçmak için heba ettiğim bir yerde nasıl çalışırım?
Como vou trabalhar num lugar do qual passei a vida a tentar fugir?
Ben, testerelerle, tornavidalarla ve çekiçlerle çalışırım, yani, basit bazı aletlerle.
Trabalho com serras, e chaves de fendas, martelos, e... coisas simples como essas.
Olaylara iyi yönden bakmaya çalışırım.
Eu tento ver as coisas pelo lado positivo.
Biraz çalışırım diye düşündüm.
Bem, estava a pensar... Em vir trabalhar.
Bu arada ben de bunun nasıl bir mesaj ileteceğini bulmaya çalışırım.
Enquanto isso, vou tentar determinar que mensagem ela quer passar com isto.
Yarın akşam fikrini değiştirmeye çalışırım.
Vou ver se a consigo fazer mudar de ideias amanhã à noite.
Aşağı inmeye ve olabildiğince şehrin nabzını tutmaya çalışırım.
Gosto de descer e... sentir o pulso da cidade sempre que posso.
Bunu unutmamaya çalışırım.
Vou lembrar-me disso.
Daha fazla bilgi edinmeye çalışırım ama bir ya da iki günümü alır.
Posso tentar conseguir mais, mas, irá demorar uns dois dias.
Normalde bir kızla arkadaş olduğumda ya ben onu yatağa atmaya çalışırım ya da o beni yatağa atmaya çalışıyor.
Normalmente quando sou amigo de uma rapariga ela quer o rabo desta ou daquela maneira.
Önce vakayı çözmeliyiz. Sonra okumaya çalışırım.
O melhor é acabarmos o caso e depois vejo isso.
O şirket aracının kime ait olduğunu öğrenmeye çalışırım.
Para tentar identificar quem anda com aquela carrinha.
Bakın, hızlı çalışırım. Onun için bana patent gerektiğinde bunları hemen sağlayacak bir ekip lazım.
Eu trabalho depressa, por isso quero uma equipa que trate rapidamente das patentes.
- Perşembeleri geç saate kadar çalışırım.
Trabalho até tarde às quintas-feiras.
Çıkmadan önce gerilmemeye çalışırım.
Tento sempre ficar calmo quando vou sair.
Tekrar takmaya çalışırım, ama Clarke'a söyle, bir şey yapmasın.
Não conseguimos ver nada aqui fora. Tentarei reactivá-las.
Evet öyle çalışırım Louis ama dostlarıma karşı değil.
Eu funciono assim, Louis, mas não com os meus amigos.
Şanssız beyaz insanlara yardım eden bir hayır kuruluşunda çalışıyorum.
Trabalho com um associação que emprega gente branca que está mal.
- Hayır, bana yardım etmeye çalışıyor.
- Está a tentar ajudar-me.
- Hayır, kaydolurken adımı ve sosyal numaramı kullanmış ve helikopterle bir sürü şey çalmaya çalışmış.
Ele tem idade para isso? Não, ele usou o meu nome para se alistar, e tentou roubar um helicóptero.
Bu soruya bulabildiğim tek cevap... Sanırım bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyordum.
A única resposta que consigo é que acho que estava a tentar provar alguma coisa.
Tabii ki bazılarımız bu sınırların dışına çıkmaya çalışır, Bazen toplumlar da, sınırları zorlar, ama, akıldışı şeyler, makul olanların hakkından gelemez.
É claro que, todos nós também agimos de forma irracional, e as sociedades agem de forma irracional, mas não há nada de racional que possamos fazer sobre a racionalidade.
Hapishanede benim beraber çalışır, malı içeri sokmama yardım ederdi.
Trabalhava comigo na prisão e ajudava-me a levar coisas para dentro.
Evet, işte bu yüzden bir sınır geliştirmeye çalışmadım.
Por isso que eu não tenho limite.
SOCO için sanırım iki yıl önce çalışmaya başlamış.
Começou a trabalhar para a SOCO há dois anos.
Sanırım hileci kardeşlerimiz işi aceleye getirmeye çalışıyor.
- Não o encontro. Acho que os irmãos espertalhões estão a tentar passar-nos a perna.
Heyecanlanacağım bir bilgisayarımız şık bir plastikle kaplı Sears'in raflarında Lotus 1-2-3 çalıştırıp insanların ellerinde bilgisayarımızdan yer olmadığı için açık cüzdanlarıyla birbirlerine kapıyı tuttuklarında.
Eu vou "sentir o entusiasmo" quando um clone com o nosso logo envolvido em plástico de qualidade, a correr o Lotus 1-2-3, estiver nas prateleiras da Sears e as pessoas a empurrarem-se umas às outras para sairem da frente para o terem com as carteiras abertas.
Sanırım beni tanımaya çalışıyor.
Acho que ela gosta de mim.
Biz bu sırıklara bağlıyken kaçmaya mı çalışacağız?
Correremos presos a estes paus?
Sanırım, adamımız bize bir mesaj vermeye çalışıyor.
Penso que está tentando enviar uma mensagem.
Sanırım Radcliffe seni ele geçirmeye çalışıyor.
Eu acho que o Radcliffe está a tentar possuir-te, de alguma forma.
Bireysel ekranlarda düşük marjlı çalışırız sunucu ürünlerinde size kârımızdan yüzde veririz.
Eis a nossa oferta : aceitam uma margem mais baixa nos ecrãs individuais e nós damos-vos uma percentagem dos nossos lucros mais à frente.
Bir arkadaşım St Bede'de çalışıyor, saldırıdan kurtulan iki kişiden bahsediyor.
É o meu amigo do St. Bede. Dois dos sobreviventes tiveram só ferimentos superficiais.
- Çoğu dolandırıcı takım hâlinde çalışır.
Muitos dos ladrões trabalham em grupo.
- Dikkatini dağıtacağım. Biz de o sırada kaçmaya çalışırız.
- A criar distracções para afugentá-lo.
Pek fazla arkadaşının olmadığına bakacak olursak, en yakın arkadaşınım ve seni etkileyecek herhangi bir saldırıya karşı seni korumaya çalışıyorum.
Como um dos teus amigos mais chegados, que não é um grupo grande, estou do lado de te ver a evitar mais atos de extrema autossabotagem.
Çalışanlarımla aramda profesyonel sınırlarım vardır.
Não, gosto de manter as coisas profissionais com os meus empregados.
Çaldıkları şey gerçekten çalışıyor olsaydı sanırım o zaman kızgın olabilirdim.
Acho que se o que foi roubado na verdade funcione, então estou zangado.
Şey, biz daha çok şey üzerinde çalıştık, filmler, televizyon ve patlamış mısır.
Bem, estamos a trabalhar nisso, também, Como em filmes e televisão, e pipocas.
Tanrı aşkına şu müziği kapatır mısın? Konuşmaya çalışıyoruz.
Desliga essa música horrível para podermos conversar.
Birazdan söyleyeceklerim için çok üzgünüm. ve bunu söylerken kaba olmaya çalışmıyorum. ama sanırım bunu benden duymalısın.
Lamento muito pelo que estou estou quase a dizer, e quero que saibas que não quero ser má, mas acho que me devias ouvir.
Sanırım hâlâ şehir dışındaki bir akıl hastanesinde iyileşmeye çalışıyor.
Acho que ainda está a recuperar num hospital psiquiátrico no norte.
İlgi meraklısı gibi görünmek istemem ama son birkaç yılımı bir kampta geçirdim. Bir tür manastır ve çalışma tarlası gibi bir yer.
Eu não quero parecer lamechas, mas eu passei os últimos anos num... lugar mais parecido, entre um mosteiro e uma quinta agrícola.
Ve ben kaltaklarımı sıkı çalıştırırım.
E elas sofrem nas minhas mãos.
Evet, ayrıca oğlunu Vermont'a götürüp, yalan beyanla mirası için onunla evlenmeye çalışmanın yanlış bir şey olduğunu öğrendim sanırım.
Sim. E acho que aprendi que não se deve levar o nosso filho para Vermont sob falsos pretextos para tentar casar com ele por causa da sua herança.
Ben şerif yardımcısıyken, genç bir beyzbol takımı çalıştırıyordum.
Na época em que era delegado, treinei alguns juvenis de basebol.
Öyle bir telaşa kapıldım ki maskemi çıkarmaya çalışıyorum. Ama iğne hâlâ elimde ve yüzüme batırıyorum.
Já estava tão atordoado que ia tirar a máscara, mas ainda estava com a seringa na mão e espetei-a mesmo na cara.
Bir şeyler yapmaya çalıştığım için bana bağırılmasından sıkıldım.
Mas sabes que mais, estou cansada - de que grites comigo por ter tentado.
Bir çok çocukla çalışırım.
Trabalho com muitas crianças.
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışıyoruz 40
çalışıyor musun 55
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33
çalışıyor musunuz 18
çalışıyor musun 55
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33
çalışıyor musunuz 18