Çekmecede translate Portuguese
459 parallel translation
Stephens'in defterindeki fiş çekmecede bulmuştum.
Era a lista que estava no livro do Stephens, o que encontrei na gaveta.
- Büromdaki çekmecede.
- Na gaveta da minha secretária.
Bu anahtar dün bu çekmecede yer alan eşyaların listesinde bulunmuyor.
A chave não está na lista de coisas que estavam naquela gaveta ontem.
Çekmecede!
- Não, lá, na gaveta.
Alt çekmecede!
- Lá, na última gaveta.
- Gerisi çekmecede.
- O resto está na gaveta de cima.
Sağ ol, tatlım. Sağ çekmecede masa örtüleri var. - Istakozlar geldi.
Oh não, obrigado coração, mas as toalhas estão aí.
Çekmecede olması lazım.
- Na minha mesa.
Şu çekmecede iskambil kağıtları var.
Vou chamá-la. Há ali cartas na gaveta.
Evet, çekmecede. Ferraralı beş genç tekne yarışı için geldiler.
Hoje vêm cinco barcos de Ferrara correr contra nós.
Bu onun. Onu oradaki şu çekmecede saklar.
Guardava-a naquela gaveta.
Hep tam burada üst çekmecede durup duruyordu.
Estava, aqui, pousada no cimo da gaveta.
Yedek anahtar çekmecede.
A outra chave está na gaveta.
- Şu çekmecede bir şişe olacaktı.
- Há uma garrafa na secretária.
Bu çekmecede sabun falan yok!
O sabão não está na gaveta da mesa!
- Sağ taraf üst çekmecede.
- Onde é que está? - Na gaveta de cima, da direita.
Şurada, sağ çekmecede.
Ali na gaveta da direita.
- Üst çekmecede.
- Na gaveta.
Şu dolapta, üst çekmecede üzeri etiketsiz küçük mavi bir ilaç şişesi var.
Olha no armário, na prateleira de cima... Está aí um frasquinho azul, sem etiqueta.
- Oradaki üst çekmecede.
- Na gaveta de cima.
Şifonyerde. En üstte sağdaki çekmecede.
Na gaveta direita da Comoda.
Çekmecede pijamaların var.
Tens pijamas na gaveta.
Asla kasanın şifresini hatırlayamaz. Onu da çekmecede kilitli saklıyor.
Nunca se lembra da combinação do cofre.
Cüzdanım üst çekmecede.
A minha carteira está na gaveta de cima.
Belki şu çekmecede hâlâ vardır. İşe yararlar mı bilmiyorum.
Ainda deve haver algumas naquela gaveta, mas não sei se estão em condições.
Zarflar, mektup kağıtları... Çekmecede çok güzel bir dolma kalem var.
Envelopes, papel de carta... na gaveta está uma linda caneta.
Üst çekmecede.
Na primeira gaveta.
Çekmecede mendil var, ağzımı tıkayın.
Usem os lenços na gaveta de cima para me amordaçarem.
Son çekmecede.
Na última gaveta.
- İkinci çekmecede.
- Segunda gaveta.
Pasqualino, onu çekmecede bırak.
Pasqualino... Deixa em casa aquela coisa.
- Çekmecede.
- Na tua gaveta.
Ruhsatı da çekmecede duruyor.
A licença está na gaveta.
Soldan üçüncü çekmecede Gilly,
Terceira gaveta da esquerda, Gilly.
Anne, yatak odasında, üst çekmecede hepinize biraz Tootsie Rolls bıraktım.
Deixei-vos rebuçados na gaveta de cima no quarto.
En üst çekmecede.
Na gaveta de cima do armário.
Alttaki çekmecede.
- Que se foda!
- Sol üst çekmecede.
- Na primeira gaveta à esquerda.
İlaçlarımı orada tutuyorum, çekmecede. Çünkü alerjim var ve fabrikaya ilaç getirmek yasak. O yüzden ben de orada saklıyorum.
Eu mantenho a minha pílula lá dentro, nessa gaveta... porque tenho uma alergia... e não permitem que traga medicação para a fábrica... por isso, escondi-as lá dentro.
çekmecede.
Estäo na cómoda.
Şimdi bu çekmecede...
Nesta gaveta...
- O çekmecede değil!
Nessa gaveta, nenhuma!
Üçüncüsü de şuradaki çekmecede.
A terceira está naquela gaveta.
Çekmecede dört tane çorap var ve hiçbirinin eşi yok.
Tenho quatro peúgas na minha gaveta, e estão todas desemparelhadas.
- Minyatür golf kuponum nerede? - Çekmecede.
Há roupa aqui.
- Mendil var mı? - Çekmecede.
- Um Kleenex, por favor.
Bu çekmecede bir kutu var ve içinde iki kurşun eksik.
Termine a bebida.
Bir çekmecede iki kutu aspirin bulmuş.
Dois tubos de aspirina foram encontrados na gaveta.
Çekmecede.
Na gaveta.
Çekmecede, mavi hırka... çekmecede!
Está na gaveta. É o azul. Na gaveta.
Çekmecede...
Não, não te apanham - se não houver um informador que avise a polícia.