Ögretmenler translate Portuguese
761 parallel translation
Bu ülkeyi insa eden, senin gibi çaliskan insanlari düsündügünde iste itfaiyeciler, ögretmenler, FBI ajanlari bir bakiyoruz, hayatinizi güç bela idame ettirebiliyorsunuz bu da beni çok kizdiriyor.
Quando você pensa nas pessoas que construíram este país, pessoas trabalhadoras. Bombeiros, professores agentes do FBI... E no final do dia você lixa-se financeiramente, isso deixa-me irritado.
Bayan Porter'ın Okulu'ndaki öğretmenler çok başarılı bulmuştu.
As professoras da Escola da Menina Porter achavam muito promissor.
Her gün, emekli subaylar ve öğretmenler hırsızlık yaparken yakalanıyordu.
Oficiais reformados e professores roubando lojas.
Fazla ayrıntıya girdik. Öğretmenler işte böyledir, Bay Wilson.
Aí fala o nosso pedagogo.
Siz öğretmenler, bağımsız olmayı çok seviyorsunuz.
Como independente são os professores.
Siz öğretmenler çok güzel giyiniyorsunuz.
Os professores têm coisas agradáveis.
Öğretmenler kimin umurunda?
Quem se preocupa com professores?
Öğretmenler de aynı şeyi söylüyor. Hileli cevap.
Isso é o que dizem os professores.
Ben okuldayken böyle öğretmenler yapmıyorlardı.
Não faziam professoras assim quando estudei na escola.
Bayan Wright ve Bayan Dobie nazik hanımefendiler ve çok da iyi öğretmenler.
Senhorita Wright e Senhorita Dobie são jovens agradáveis e boas professoras.
Onları eğitmek için uluslararası bir öğretmenler heyeti kurulsun mesela.
- Um concelho internacional?
Uluslararası bir öğretmenler heyeti mi? Ne o? Fazla medeni mi geldi?
Qual é o problema, muito civilizado?
Kızgın burjuvalar, şüpheli öğretmenler özel hayatına düşkün şairler.
Onde houver um burguês rancoroso, um professor não fidedigno, um poeta a prezar a sua vida privada!
Hackman öğretmenler odasında.
O Hackman está na sala dos professores.
Burada ne döküntü öğretmenler oldu.
Deus sabe as desgraças que aqui temos tido.
Ve öğretmenler, onlar bizi umursamazlar, efendim.
E os professores. Não se importam connosco.
Burası All Souls kolejinin öğretmenler odası değil, lanet kömür ocağı.
Isto não é a sala comum dos seniores de Oxford, é uma mina de carvão.
"Üzerimizde otoriteye sahip din adamları, öğretmenler, ve mülk sahibi gibileridir"
Por exemplo, os professores e os governantes.
Öğretmenler?
Professores?
Onları "evet", "hayır" diyen çiftçiler, öğretmenler... mühendisler ve iş adamlarıyla.
Pela sua linguagem e não de granjeiros e professores, engenheiros e homens de negócios.
Uyutan öğretmenler gibi konuşuyorsun.
Pareces um disco riscado que se repete.
Öğretmenler, ne yapacaklarını bilemezdi.
E os professores ainda menos.
Öğretmenler.
As professoras.
Aramızda en şanslı olanlarımıza bu coşkuyu kanalize eden öğretmenler kılavuz oluyor..
Os mais afortunados entre nós são guiados por professores, que canalizam esta alegria divertida.
Öğretmenler.
Professoras.
Ama yaşlı öğretmenler tıpkı yaşlı atletler gibi asla geri dönmezler.
Mas os velhos professores, são como os velhos atletas... jamais voltam.
Öğretmenler, rahat bırakın çocukları!
Profs, deixem os miúdos em paz.
Öğretmenler koridorda öpüştükleri için cezalandırılırlar mı?
Os professores podem ser expulsos por beijar?
Ateş açmalar, bıçaklamalar, dayaklar. Emekli maaşları için dövülen yaşlı kadınlar... Notu kıt olduğu için pencereden atılan öğretmenler...
Tiros, facadas, porrada velhotas agredidas para lhes caçarem a pensão professores atirados de um 4 ° andar por não darem boas notas.
Öğretmenler ve yönetim olarak düşündük ki...
Os professores e a administração, nós pensamos,
Öğretmenler salonunda içecek makinesi var. Hadi gidelim.
Há uma máquina de refrigerantes na sala dos professores.
Memurlar, polisler, Güneyli askerler, öğretmenler...
Funcionários, polícias-oficiais do exército sul-vietnamita, professores.
Onlar iri öğretmenler ama.
São professores grandes.
Bu yüzden bütün öğretmenler ona dikkat edecek... ve onu kontrol altında tutmayı deneyecek.
- O professor pegou-lhe... pelo braço para o levar à direcção.
Bir sürü karmaşa. Böyle şeyler olurken öğretmenler işe yaradıklarını zannederler.
Os professores não notam o que se passa de imediato.
Burada bu sınavı geçemeyecek öğretmenler bile var.
Temos professores aqui que dificilmente passariam nesse Exame Nacional.
Biz, öğretmenler olarak bu sınavın özellikle de matematik konusunda ne kadar zor olduğunun farkındayız.
Nós, enquanto professores sabemos que ter boas notas no Exame Nacional é muito difícil. Especialmente em matemática.
Kütüphaneciler, öğretmenler, doktorlar, kadınlar, çocuklar, hepsi öldü.
Bibliotecários, professores, médicos, mulheres e crianças.
... anaokulundaki öğretmenler de bunun için var zaten.
Seja como for, gostaria de partilhar algo bonito convosco. Estava a ver a minha televisãozinha e vi a série que se chama
Üzgünüm, öğretmenler toplantısı vardı.
Desculpa, tive uma reuniãon de turma.
Bak, başardık. Ailelerimiz yok öğretmenler yok... Akademi yok... kızlar yok.
Nada de pais, nada de professores, nada de academia, nada de miúdas.
Öğretmenler odasının anahtarı.
A chave da sala dos professores.
Hepimizin uçurumdan düşmesine sevineceği öğretmenler vardı.
Todos temos professores que gostaríamos de ver cair na ravina.
Büyük öğretmenler genellikle öyledir.
Como todos os grandes professores.
Öğretmenler size bağırır, "Süspansuarın nerede?" Bilirsiniz.
Com os professores a gritarem-nos. "Onde está o teu suporte atlético?"
Öğretmenler odasına götür onları.
Leva-as à sala dos professores. No final do dia, podes levar o que restar.
- Umarım bütün öğretmenler böyle değil.
- Os outros professores são como ele?
Tamam, şimdi öğretmenler odasına gidiyorum.
Eu agora vou para a sala dos professores.
Bu, biz öğretmenler toplantısındayken büyükbaba için iyi oldu.
Cuida bem do avô, enquanto estamos na reunião de pais.
Öğretmenler bir şeye el koyduğunda hepsini buraya koyarız.
Sim, Bart, sempre que um professor confisca alguma coisa, vem para aqui.
Edna, öğretmenler odasında happy hour var.
Edna, convívio na sala dos professores.