Ölümüne translate Portuguese
3,589 parallel translation
Beni ölümüne korkuttukları için söylüyorum.
Estou a dizer-te isto porque tenho medo de morte deles.
Creak'in onu ölümüne korkuttuğu söyleniyor.
Dizem que o Creak quase a matou de medo.
200 Amerikalı'nın ölümüne sebep olan bir olaydan ve senin yaptıklarından konuşurken, ki hiçbir şey yaptığın yok...
Já que falamos de um acontecimento que matou 200 americanos e daquilo que está a fazer quanto a isso, que é nada aparentemente...
Santiago Sol, o köprüde Tate'in karısının ölümüne sebep olan bir vurkaç kazasından şüpheliydi.
O Santiago Sol foi suspeito no batimento e fuga que matou a mulher do Tate na ponte.
David Tate'in karısının ve çocuğunun ölümüne yardım ettim ben.
Eu ajudei a matar a mulher e filho do David Tate.
Dün onun bir adamı ölümüne dövüşüne şahit oldum.
Eu ontem vi-o espancar um homem quase até à morte.
Bu noktada şunu onaylayabilirim ki ENN muhabiri Dale Gordon'un ölümünde başkanın ölümüne neden olan Nikita Mears'ın parmağı vardır.
Neste momento, posso confirmar que a assassina Nikita Mears foi a pessoa que colocou a bomba, e que resultou na morte do jornalista da ENN, Dale Gordon.
Yararlılığını çoktan kaybetmiş bir çalışanın ölümüne neden oldun.
Conseguiste eliminar um agente que já sobreviveu à sua utilidade.
O aylağın ölümüne üzülme. Babanın ölümüne üzül.
Tu não estás triste por ele ter morrido, mas sim pelo teu pai.
Aptallık da ölümüne sebep olur.
E a estupidez faz com que sejas morto.
Hepinizin, şöyle bir düşünüp bu çekici delikanlının ölümüne neden engel olamadığımızı bulmanızı bekliyorum.
Quero que cada um de nós tire um momento para reflectir em como falhamos em prevenir a morte trágica daquele... jovem muito atractivo.
Jarvis'in ölümüne ek olarak Tom Morrow acil olarak ameliyata alınmış.
Além da morte de Jarvis, Tom Morrow fez uma cirurgia de emergência.
Kimsenin olayı üstlenip ölümüne susayacak kadar salak olduğunu sanmam.
Não creio que alguém seria tão tolo para assumir a morte dele.
Kendi ölümümden daha kötü olan tek şey senin ölümüne sebep olduğumu bilmem olur.
A única coisa pior que a minha morte seria saber que causei a tua.
Eşinin ölümüne sebep olduğu için Clay'e duyduğun nefretle aynı.
É o mesmo ódio que sentes pelo Clay por ele ter assassinado a tua esposa.
Tommy'in ölümüne neyin sebep olduğuyla ilgili araştırmalarımız hâlâ sürüyor.
Nós ainda estamos a trabalhar para conseguir informação no que diz respeito ao que causou a morte do Tommy.
Baksana, hepsi işinde gücünde insanlar. Adamlara silah doğrultup ölümüne korkuttuktan sonra tıpış tıpış senin mekânına gelip iş yaparlar mı sanıyorsun?
São dentistas, achas que vão subir a rua e dar-vos o seu dinheiro depois de os teres assustado apontando-lhes armas?
Ben de fark ettim, bu gece uykumda ölümüne boğazlanmadım.
Reparei que não fui estrangulada até à morte enquanto dormia esta noite.
Tug'ın vurulmasına, Şişman Jack'in ve tanığımızın da ölümüne sebep oldu.
Fez com que o Tug levasse um tiro, o Fat Jack e a nossa testemunha morressem.
İlk görevin Şişman Jack ve tanığımızın ölümüne sebep olan köstebeği bulmak olacak.
A tua primeira tarefa seria expor o delator que fez com que morressem o Fat Jack e a nossa testemunha.
Ben sana ne olduğunu söyleyeyim, mafyaya şantaj yapacak kadar ve Hecky Nash'in ölümüne sebep olacak kadar büyük bir şey.
Vou dizer-te o que são... importantes o suficiente para chantagear a máfia, suficiente para matar o Hecky Nash.
Yukarıya tek başına çıkarsan ve Ultra'nın öldürme ekibi seni buraya kadar takip ederse hepimizin ölümüne sebep olursun.
Se vais à superfície por conta própria e a equipa da Ultra segue-te até aqui, vais matar-nos a todos!
Yeğenini hayata döndürebilmek için Sophie Deveraux ölümüne savaşacaktır.
De forma a devolver a sobrinha à vida, a Sophie Deveraux lutará até à morte.
Beni burada haftalarca tutmanın tek sebebi, birisine senin gerçekte nasıl birisi olduğunu göstermekti. Artık bildiğime göre, bu seni ölümüne korkutuyor, öyle değil mi?
Mantiveste-me aqui durante semanas, só para que alguém, qualquer um, visse quem tu realmente és, e, agora, que eu vi... isso deixa-te extremamente apavorado, não é verdade?
Evet anne, ve yaptığım her hareket üçünüzün de ölümüne neden olacak.
Sim, e qualquer movimento meu, vai matar-vos aos três.
Sanırsam binlerce insanın ölümüne çarpıştığı iyi katliamlardan bahsetmedi.
Penso que ele teria mencionado se fosse um daqueles belos massacres onde milhares de soldados são mortalmente feridos.
Belki üçgenlerden bahseder, Minotor'u ölümüne sıkarsın.
Talvez pudesses falar sobre triângulos e aborrecer o Minotauro até à morte.
Adamlara silah doğrultup ölümüne korkuttuktan sonra tıpış tıpış senin mekânına gelip iş yaparlar mı sanıyorsun?
São dentistas, achas que vão subir a rua e dar-vos o seu dinheiro depois de os teres assustado apontando-lhes armas?
Karımın ölümüne kafayı o kadar takmıştım ki ona yeterince odaklanamadım.
Fiquei tão chateado com a perda da minha esposa, que não lhe dei a atenção suficiente.
Niçin çalıştığı bir şeyin ölümüne neden olduğunu düşünüyorsunuz?
Acha que alguma coisa em que estava a trabalhar teve a ver com a morte?
Ed Gorski dün gece ölümüne ramak kalıncaya kadar dövülmüş.
O Ed Gorski foi... espancado até quase a morte ontem à noite.
Yani şey, Benjamin Marx'ı öldürmedim tabii ama ölümüne sebep olmuş olabilirim.
Eu... não matei o Benjamin Marx, mas posso ser o culpado por isso.
Ölümüne ciddi.
- Eu também, muito a sério.
Tanıdığım adam ölümüne savaşırdı ama kötü niyetle değil.
O homem que eu conhecia poderia ter lutado até à morte, mas sempre operou em boa-fé.
Doğru ya ölümüne neden oldu.
Pois, matou-te.
Evet, ölümüne sebep oldu.
Sim, foi disso que ela morreu.
Bir insanın ölümüne şahit olduğunda,... işte bu hâle geliyorsun.
Quando vês um homem a cair para a morte, Faz isto a uma pessoa.
Konuştuğum kız, bir erkeği öptüğü için, babasından neredeyse ölümüne dayak yemiş.
Conversei com uma rapariga, que quase morreu espancada por beijar um rapaz.
Sana söylememiştim. Balerinleri ölümüne dövdüğüm için bale okulundan atılmıştım.
Fui expulsa da Escola de Ballet por dar enxertos de porrada nas bailarinas.
Babasını ölümüne zehirlemekle suçlanmıştı.
Acusada de envenenar fatalmente o pai.
Mary oğlunun ölümüne neden olacak.
Mary fará o teu filho acabar morto.
Eğer, Dekker'ı soyan adamlara bilgileri göndermiş ve bir yerlere kaçmışsa, onun ölümüne nede olmuş olabilir.
Se ele andava a vender informações ao grupo que roubou o Dekker e falhou algures, isso deve ter sido a causa da morte dele.
Öyle mi? Elite Chef mutfağında ölümüne bıçaklanmış.
Foi morto à facada na cozinha do "Chefe de Elite".
Bademe karşı ölümüne alerjisi olduğunu biliyor olmalı.
Ele sabia que tinha uma alergia mortal a amêndoas.
Kendi ölümüne neden olmadan önce gidip onu bulmalısın.
Temos de encontrá-lo antes que se mate.
Babam anlaşma ile ilgili bir şeyler buldu, ve bu ölümüne sebep oldu.
O pai descobriu do pacto e mataram-no.
Birilerinin ölümüne sebep vereceksin.
Apenas vais fazer com que aguem acabe morto
Ölümüne dair bir kayıt yok.
Não há registos da sua morte.
Ve... Kendi ölümüne gittiğini söyledi.
É que... ele disse que ia ao encontro da sua morte.
Rickford'un ölümüne üzüldüm.
Sinto muito pelo facto do Rickford estar morto.
Ölümüne neden olacak olsa bile.
Mesmo que a mate.