English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Ö ] / Ölüyör

Ölüyör translate Portuguese

4,449 parallel translation
Babamın anlattığı bir hikayede bir prenses ölüyor ve bir öpücük onu diriltiyordu.
O papá contou-me uma história sobre uma princesa que morreu e um beijo que a fez não ficar mais morta.
Kız ölüyor.
Ela está a morrer.
Harcadığımız her dakikada Fedakarlar ölüyor... veya bir Korkusuz katil oluyor.
Cada segundo que perdemos, um Abnegado morre pelas mãos de um Intrépido.
- Ölüyor.
- Está a morrer.
- Ölüyor. Onu sadece benim, yani Örümcek Adam'ın kanının kurtaracağını sanıyor.
E acha que a única coisa capaz de lhe salvar a vida é o meu sangue, o sangue do Homem-Aranha.
Annen ilk kez mi ölüyor, yoksa kaybetmek üzere oldugun tüm davalarda olur mu?
É a primeira vez que a tua mãe morre, ou fazes sempre isto quando vais perder?
Bakalım bir Romalı bir gladyatörle eşit bir şekilde ölüyor mu.
Vamos ver se um romano consegue morrer como um gladiador.
Ne zaman parti yapsa en az 3 kişi ölüyor.
Morrem pelo menos três pessoas, sempre que dá uma festa.
Bu çocuk ölüyor.
Este rapaz está a morrer.
- Toprak ölüyor.
A terra está a morrer.
Ölüyor.
Está a morrer.
- Ölüyor bu.
- Está a morrer.
- Will'in bedeni ölüyor ama beyni, FBSA'ya yükleyebileceğimiz bir elektriksel sinyaller döngüsü. - Olabilir, Will...
- O corpo do Will está a morrer, mas a sua mente contém um padrão de sinais eléctricos... a qual podemos transferir para a Pinn.
Köpeğin ölüyor. Acı içinde.
Está a morrer e em sofrimento.
Köpeğim ölüyor. Acı içinde.
O meu cão está a morrer e em sofrimento.
Ölüyor, lütfen hemen birilerini yollayın.
Ele está a morrer, por favor enviem alguém imediatamente.
Dünya dönmeye, hikayeler değiştirilmeye devam ediyor insanlar doğup ölüyor ama hiç unutulmuyorlar.
E o mundo continua a rodar... e as histórias continuam a girar... e as pessoas vêm, e as pessoas vão... mas nunca são esquecidas.
İyiler nasıl da genç ölüyor.
Como os bons morrem jovens...
Ama sonunda hepsi köpekler gibi ölüyor.
Mas todos eles morreram como cães.
Açlıktan ölüyor olmalısın.
Deve estar faminta.
Ölüyor.
Ela está a morrer.
Ölüyor da.
Está a morrer.
İnsanlar ölüyor.
As pessoas estão a morrer.
Hayvanlar ölüyor, insanlar acı çekiyor.
Os animais estão a morrer, as pessoas a sofrer.
Hayvanlar ölüyor.
Os animais estão a morrer.
İnsanlar açlıktan ölüyor.
As pessoas morrem de fome.
Her 3 saniyede bir insan açlıktan ölüyor..
A cada 3 segundos, um ser humano está a morrer de fome.
Bekle bir dakika, az önce oğlunun ölüyor olduğunu sana söyledim
Espera lá, eu acabo de te dizer que o teu filho está a morrer.
Ben ölüyor.
O Ben está a morrer.
Eski topraklar teker teker ölüyor,... With the old timers dying, one by one,... federaller, muhbirler, para peşinde koşanlar ve soktuğum Arnavutlar'ı hepsi beni bitirmek istiyor. Yasal işlere başlamaktan başka şansım yok.
Com os mais antigos a morrer, um por um, e os federais, os chineses, até os albaneses atrás de mim, não tenho outra opção a não ser seguir as regras ou ser o último homem a ficar de pé.
- İnsanlar panayırda ölüyor.
- Morre gente na feira.
Sonra millet caz neden ölüyor diyor.
E as pessoas ainda se perguntam porque é que o Jazz está a morrer.
Arkadaşlarımın hepsi orada ölüyor.
Os meus camaradas estão todos a morrer lá.
Tablet ölüyor.
Essa coisa está a morrer.
İhtiyarlar ölüyor ve dünya dönmeye devam ediyor.
Mas eles morrem e o mundo continua a girar.
İzler soğuyor, Stan özellikle de peşinde olduğun adamlar ölüyor ya da ortadan kayboluyorken.
Os rastos perdem-se, Stan, especialmente quando as pessoas que perseguimos morrem ou partem.
Eşin ölüyor Terry.
A tua mulher está a morrer, Terry.
- O ölüyor!
- Está a morrer!
- Ölüyor mu? - Çık dışarı.
- Ela está a morrer?
- Ölüyor mu?
- Sai daqui!
- Ölüyor.
- Sim.
Kendisi öldüğü zaman cenin de ölüyor.
Segundo a sua fisiologia o feto morre quando ela morre.
Eski toplum ölüyor.
A sociedade está morta.
Bir sürü adam ölüyor.
Há sempre homens a morrer.
Arkadaşım ölüyor ve birden bire sen de arazinin yarısını alıyorsun.
O meu amigo morre e de repente és a dona da metade da reiniciação dele.
Annesi ölüyor.
A mãe dele está a morrer.
"Baban ölüyor ve seninle konuşmam gerekiyor" olmasın sakın?
- Será, "O teu pai está a morrer e tenho de falar contigo"?
Babam yine mi ölüyor yoksa numara mı yapıyor?
O pai está mesmo a morrer outra vez ou estás a alarmar sem razão?
Gerçekten ölüyor, anladın mı?
Ele está mesmo a morrer, está bem?
Büyükbaba ölüyor diye mi tıkanıp kaldın?
Estás sem saída porque o avô está a morrer?
"Büyükbaba ölüyor diye mi tıkanıp kaldım."
Estou sem saída porque o avô está a morrer?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]