Şş translate Portuguese
35,445 parallel translation
Sen çıldırmışsın.
É louca.
Ama ısırılmamışsın.
Mas não foste mordido.
Murphy seni ısırmış! Lanet olası, Murphy. Isırılmışsın.
Foste mordido!
Mükemmel bir yerden yaralamışsın, o yüzden düzgün iyileşiyor.
Apunhalaste-me no sítio certo, portanto está a cicatrizar bem.
Balık işinden de atılmışsın.
Sei que foste despedido da loja de peixes.
Bilekliğini takmamışsın.
Não tens a braçadeira de pulso.
- Çizmeyi aşmışsın.
- Foste demasiado longe!
Tek farkı sen beni belimden asmışsın ama aslında genital bölgemden asacaklar.
Isso, mas a piñata tem uma corda na cintura, em vez de uma corda nos genitais.
- Merhaba bayım. Şu haline bak, ayağa kalmışsın.
Olha para ele, de pé e já a trabalhar.
Ama telefonlarına çıkmamışsınız. Çalıştı mı?
Tentou?
Toparlanmışsın.
Vejo que está de malas aviadas.
Görünen o ki, kötü bir şey yapmamışsın.
Aparentemente, não fizeste nada de errado.
Hayatınız boyunca burada yaşamışsınız.
Viveu a vida toda neste país.
Sen de iyi yapmışsın.
Tu saíste-te bem.
Doğru evlilik yapmışsın.
Casaste com a pessoa certa.
Gerçekten soyutlanmışsınız ve kendinizi dünyadan ayrılmış hissediyorsunuz.
Você realmente está isolado, você realmente se sente separado
Haklıymışsın.
- Claro. Tinhas razão.
- Dedim ki kendi oda arkadaşını ispiyonlamışsın.
Eu disse que denunciaste o teu companheiro de cela.
- Umarım yapmışsındır.
Acho bem.
Biraz araştırma yaptım, görünüşe göre burayı sonuncuyu satmadan önce almışsın.
Eu fiz uma investigação e comprou esta casa antes de vender a última.
Çünkü beni hiç tanıyamamışsın.
Porque não me conheces minimamente.
Güzel. Çalıştırmışsın.
Porreiro, conseguiste ligá-la.
Zırhında ve silahlarında oldukça iyi bir iş çıkarmışsın.
Fizeram um grande trabalho com a armadura e as armas.
Oldukça uzun bir yolculuk yapmışsın.
Fizeste um belo passeio.
Belli bir süre için hapis cezası almışsınızdır.
É-se condenado a uma certa quantidade de tempo efectivo.
- Sonra bir bakmışsın senin gibi bir kitap kurduna dönmüşüm.
Antes que desse por isso, eu era um marrão normal tal como tu. Parabéns.
Duydum ki kurbanın babasıyla bir şeyler yaşamışsın.
Ouvi dizer que tiveste um problema com o pai da vítima.
- İki kere aramışsın gördüm.
Vi agora que ligaste.
Tamamen yanlış anlamışsınız.
Não, não estão a perceber.
Pekala, ayarlanmışsın.
Estás pronto.
Sen ayarlanmışsın Yürü!
Está pronto.
Bana mor ve pembe olanları bırakmışsın.
Deixaste-me as rosa e as roxas.
- Üstüne kayıt almışsın...
Gravaste por cima.
Boşalan yeri sen mi almışsın?
Abertura... Conseguiu o número de abertura?
Çocukken küçük çaplı soygunlar yapmışsınız ama şiddet geçmişiniz yok.
Claro, alguns pequenos furtos enquanto criança, mas, não existe histórico de violência.
Ayrıca ikili lavabo aramışsın.
Também procuraste lavatórios duplos.
Ajan Simmons, eminim Birleşik Devletler hükümeti ile işbirliği yapmanın, S.H.I.E.L.D.'da başlattığımız bu yeni dönem açısından çok mühim olduğunu anlamışsındır.
Agente Simmons, tenho a certeza que consegue entender que esta colaboração com o Governo dos EUA é crucial, à medida que iniciamos uma nova era aqui na S.H.I.E.L.D.
Meğer hâlâ değersiz bir hırsızmışsın.
Acontece que, afinal, não passas de um ladrãozeco.
Bahse varım altına sıçmışsındır, Muroya.
Estás-te a borrar todo, Muroya.
Kullanmışsın. Bunun olmaması gerekiyordu.
- Isto não devia estar a acontecer.
Bunu fiskos masama bırakmışsınız.
Você deixou isto em cima da minha mesa.
Bunu daha önce kullanmışsın demek.
Já utilizou uma destas mesas digitais antes?
Seninle görüştükten sonra Aquinas'tan ayrılmışsın.
Ele disse que saiu do Aquino depois de eu o ver.
- Bizi çağırmışsınız.
- Queria falar connosco?
Beni çağırmışsın.
Queria falar comigo?
Beni çağırmışsınız.
Queria falar comigo?
Kadının bulut hesabına sızdım, haklıymışsın.
Acedi à nuvem da mulher e tinha razão.
Cafcaflı müzik kutunda böyle saklamışsın.
Guardado na tua pequena caixa de música extravagante.
Boş durmamışsın Tomas.
Andou ocupado, Tomas.
Kilo almışsın!
Você está tão gorda!
Sen aklını kaçırmışsın!
Enlouqueceu.