Alâkalı translate Russian
417 parallel translation
Günümüz toplumlarında gördüğümüz kişisel mutluluğa ulaşmaya yönelik çılgın istek acaba Amerikan impratorluğunun çöküşüyle mi alâkalı?
Связано ли неистовое стремление к личному счастью, которое мы видим в обществе сегодня, с упадком Американской империи в том виде, в котором мы переживаем его?
Onun karşısında kendimi çok rahatsız hissettim partinle alâkalı ağzımdan bir şeyler kaçırdım.
Я чувствовал себя неуютно рядом с ним и, знаешь, кое-что сболтнул о твоей вечеринке.
- Uyuşturucuyla alâkalı bir bilgim yok. - Haydi ama bebeğim.
- Я ничего ни про каких наркоманов не знаю.
Bu seninle alâkalı değil. Bunu bana yapıyorlar.
Скалли, это делается против меня.
Bilmiyorum, ama bununla alâkalı olabilir.
Не знаю. Может, делать что-нибудь вот с этим.
- Buradaki işimizle alâkalı değil.
- Это никак не относится к тому, чем мы здесь занимаемся.
Neden bu kayıp yalnızca kocamla alâkalı?
Почему я не помню именно своего мужа?
Annemle alâkalı bazı kötü haberlerim var.
У меня плохие новости о маме.
Kazadan önce seksi, heyecanlı ve arabayı yoldan çıkarmakla alâkalı fantezilerin olduğunu söylemiştin.
До несчастного случая у вас были фантазии об автокатастрофе.
Hayır, ama bu kızım, Elise Tellier'le alâkalı son derece önemli bir mevzu.
Нет, но это очень важно для моей дочери, Элиз Теллье.
Bakalım bunca gizem neyle alâkalıymış ha?
Вот и узнаем, в чём тут секрет.
Sanırım hepimizin mahkemelerle alâkalı biraz tecrübesi var.
Ну, я думаю наш опыт в зале суда нам поможет.
Aklımdan geçmedi değil tabii ama bu tamamen Buster'la alâkalı?
Конечно эта мысль посещала меня. Но это все Бастер.
Buster'la alâkalı umutlarımızdan çok çabuk vazgeçmişsin Lindsay.
Довольно быстро ты поставила крест на Бастере, Линдси.
{ \ 1c00FFFF } { \ 3c000000 } { \ 4c000000 } Bu aileyle alâkalı bir yalana daha tahammül edemem.
Еще одну ложь от этой семьи я не вынесу.
{ \ 1c00FFFF } { \ 3c000000 } { \ 4c000000 } Benim yolumla alâkalı bir şey... { \ 1c00FFFF } { \ 3c000000 } { \ 4c000000 }
Что-то про мое величайшее чего-то там. "Мудрость" вроде? Ну, да, должно быть, "мудрость".
Dostum, bu bilgiye ihtiyacım vardı. Bu hep aradığım ablamla alâkalıydı.
Здесь есть что-то о сестре, которую я ищу.
Bir ikize sahip olmakla alâkalı okuduğun o şeyin hissi gibi...
Это как связь между близнецами, о которой ты как-то читала.
Umarım bu saç rengim, dudaklarım, alnım, burnum ya da dişlerimle alâkalı bir şaka değildir.
Надеюсь, это не намек на мой цвет волос, на губы, лоб, нос и зубы.
Cümlede birbiriyle alâkalı şeyler "Cuddy" ve "aptallık".
"Кадди" и "идиоп" - основные слова этого предложения.
Her ne ise, roket bilimiyle alâkalı değil.
Ракетостроение здесь явно не причём.
Ama onunla alâkalı bir şeyler vardı. Ya da Doakes beni sarsmaya mı çalışıyordu sadece?
Но было ли еще что-то, или Доакс просто пытался вывести меня из себя?
Babanın ölümüyle alâkalı.
Это касается смерти твоего отца.
Doakes'le alâkalı şeyler tam bir delilik.
Все это дерьмо с Доаксом.. просто безумие
Rahatla, işle alâkalı.
Расслабься, это по работе.
Konu sırf kuzeninle alâkalı olamaz.
Дело вовсе не в кузине.
- Konumuzla alâkalı olduğunu düşünmemiştim.
Думал, это не важно.
Son zamanlarda her şey meteor ucubeleriyle alâkalı.
Последнее время сплошь метеоритные уроды.
Peki, şu özel yeteneğinin, kafanın içindeki aşırı gelişmiş beyninle alâkalı olduğunu var sayabilir miyim?
Так что, твоя супер-способность наверно в этом твоём супер-человеческом уме?
Bunların hepsi seninle ve yaptığın şeylerle alâkalı.
Это всё из-за тебя и того, что ты наделал.
Bu, Claire'in kanının Niki'yi iyileştirmesiyle alâkalı.
Я не выбираю сторон. Это всё из-за крови Клэр, которая поможет вылечить Ники.
- Claire haklıydı. Hepsi benimle alâkalı.
Это всё вокруг меня.
Ama bu sadece başımın çaresine bakmamla alâkalı.
Она просто будет меня тренировать.
Gizemli davranmayı bırakın. Konumuz yemek yapmakla alâkalı.
Дело не в тайнах мастерства, а в вашей готовке.
İşle alâkalı bir şeyler olduğunu biliyordum.
Это связано с твоей работой?
Bu, genetik mi yoksa çevreyle mi alâkalı, bilmiyorum.
Уж не знаю, генетика, или общество или наука.
Ve hapishane kurumunda her şey şiddetle alâkalıdır.
А тюремная жизнь - сплошное насилие.
Yani tüm bu acı ve hileyle alâkalı şeyler tamamen tasavvufi görünüyor. Ama "Ne yiyorsan osun." lafı?
Я имею в виду, вся эта боль или иллюзия, все это выглядит очень загадочно.
Bilekleri oynatabilmeyle alâkalı.
Главное сместить кисть.
Vargas da defterde. Onun alâkalı olduğunu sanmıyorum.
- Варгас есть в списке, но думаю, он не замазан!
- Parayla mı alâkalı?
- Здесь замешаны деньги?
Bana inan, bunu rica etmeye dilim varmıyor... Bana küçücük, işle alâkalı olmayan bir iyilik yapar mısın?
Поверь, мне так неловко это просить но можешь сделать мне крошечное одолжение не по работе?
İnsanların çoğuna kara büyü altında olduğumu söylüyorum, ama aslında, tamamen özgüvenle alâkalı bir şey. Onu fark ettim.
Большинству людей я говорю, что я нахожусь под заклинанием но это из-за самооценки
Sorum savaşla alâkalı değil.
не связанный с будущим сражением.
Onayladığın kredilerle alâkalı sanırım.
Кажется, насчет всех тех займов, что ты одобрил.
- Bence bu gizlilikle alâkalı değil.
- Я не думаю, что дело в секретности.
Bence bu kendine gelebileceğin ve herhangi bir konuda güvenli bir şekilde konuşabileceğin bir ortam yaratmakla alâkalı.
Я думаю, что дело в создании обстановки, в которую человек может придти и чувствовать себя безопасно, чтобы говорить о чем угодно.
Bunlar benim hayatımla alâkalı gerçekler.. ... Alex'in tedavisiyle değil.
Это - факты из моей жизни, не из терапии Алекса.
Konumuz bizimle alâkalı değil.
Речь не о тебе и мне.
Gerçeklik de, güzellikle alâkalıdır.
Пpaвдa зaключaeтcя в кpacoтe.
Bu benimle alâkalı.
Дело во мне.