Yam translate Russian
445 parallel translation
Sadece her şey çok hızlı gidiyor. Tüm şeyler son viteste gidiyor bazı zamanlar kendimi bile tanıyamıyorum.
Просто всё происходит так быстро... иногда я просто сам себя не узнаю.
Nerdeyse sizi tanıyamıyordum.
Я вас сразу не узнал.
Seni tanıyamıyorum.
Я тебя не узнаю.
Sanırım, seni tanıyamıyorum artık.
- Марианна... уедем вместе. - Нет.
Sana baktığımda kendimi artık tanıyamıyorum.
Наоборот, япоражаюсь Вам, когда перед лицом таких явлений...
Artık kendimi tanıyamıyorum.
Теперь я уже даже не знаю, кто я такая.
Evlenme teklif etti, ama... Kafamı tam toparlıyamıyorum.
Он просил меня, но я... я не могу решиться
Kendi karısını bile tanıyamıyor!
Жены не узнает. Психиатричку пришлoсь вызвать.
Nereye baksam, hiçbirşeyi tanıyamıyorum.
Куда ни глянь, всё изменилось.
İşimi bitirdiğimde tanıyamıyacaksın bile.
Когда я закончу, ты ее не узнаешь.
* Tüm bu yeni duygularımı * neredeyse tanıyamıyorum... * onları açığa çıkaran sır ne?
* Я честно признаюсь себе * Что за новые открытия? * Что за тайна, которую они явили?
Tabi, tabi. Seni tanıyamıyorum, meslektaşım.. Kimin aklına gelirdi ki..
ј € что говорю?
# Urfalıyam ezelden # Gönlüm geçmez güzelden
Нет прекраснее души с незапамятных времен.
İşim bittiğinde sizi kimse tanıyamıyacak.
огда € закончу, вас будет не узнать.
Ve fazladan yiyecek ayarlıyamıyor musun?
А выгодно обменяться не пытался?
Artık kendimi tanıyamıyorum, bu çok korkunç.
Я себя не узнаю, знаешь, это ужасно.
Artık kendi kızımı anlıyamıyorum
Я больше не понимаю свою дочь.
Taşıyamıyorum bu acıyı.
Это невыносимо.
Onu tanıdığını sanıyorsun, ama tanıyamıyorsun.
Кажется, что ты его знаешь, но нет...
Birkaç gün sonra biraz görmeye başladı, ama konuşmayana kadar kimseyi tanıyamıyordu.
Через несколько дней он уже мог кое-что различать, но он может узнать человека только по голосу.
Onu tanıyamıyorum bile.
Я вообще ее не узнаю.
"Artık seni tanıyamıyorum."
"Знаешь, иногда я чувствую, что больше не знаю кто ты."
Taşıyamıyorum.
Я падаю.
Kendimi tanıyamıyorum.
Я не понимаю себя.
Onları uyandırmaya kıyamıyorum.
У меня рука не поднимется разбудить их.
Bu esnada ben kendime bir kız bile araylıyamıyordum.
Тогда я не мог заставить девушку посмотреть на себя.
- Seni tanıyamıyorum.
Это помогает. Не узнаю тебя.
Seni artık tanıyamıyorum.
Я перестала тебя понимать.
Seni tanıyamıyorum!
Мне даже кажется что я не знакома с тобой.
- İspatlıyamıyorum.
- Но я не могу этого доказать.
Yam-yam.
Вкусняшка.
Soyamıyorum, doğrayamıyorum, rendeleyemiyorum, kıyamıyorum.
Не умею чистить, не умею резать, натирать, крошить.
Buranın kirasını karşılıyamıyorum.
Я не могу позволить себе быть здесь.
Kalbin artık vicdanının ağırlığını taşıyamıyor.
Ваше сердце не может больше нести груз вашей совести.
O kadar hamileyim ki, gitarımı taşıyamıyorum.
Я настолько беременна, что гитара мне уже мала.
Ben de madem gitar taşıyamıyorum, şarkılarımı davulla çalarım diye düşündüm.
Поэтому я буду играть все свои песни под барабан.
Artık seni tanıyamıyorum dostum.
Я уже не уверен, что знаю о тебе что-нибудь.
Bir sabah uyanıyorsun ve kendini tanıyamıyorsun.
- Однажды ты проснешься и не узнаешь себя.
Artık kendi bedenimi tanıyamıyorum.
- Будто-бы это не мое тело.
Yüzüne bakınca tanıyamıyorsunuz, ama tesbihleri onu ele veriyor.
ѕо лицу сейчас не скажешь, но четки вьдают его с головой.
Seni artık tanıyamıyorum, Peter.
Знаешь, Питер, тебя как будто подменили.
Peter, seni kolunda bir havlu olmadan neredeyse tanıyamıyordum.
Питер, я почти не узнала вас без полотенца на руке.
Ve sonrası Samantha için sürpriz oldu Thor yam orayı traş etmeye başladı.
Тогда к удивлению и восхищению Саманты Тор стал продвигаться все выше и выше.
Biliyor musun, bazen kendi ellerimi tanıyamıyorum.
Знаешь, иногда, я не узнаю своих рук.
Yam yam yam.
Ням, ням, ням.
Seni tanıyamıyorum.
Но я никак не могутебя понять.
Neredeyse seni tanıyamıyordum.
Я не узнал тебя.
Sizi tanıyamıyorum.
Я тебя не узнаю! Взгляни на неё! Как можно устоять?
- Kahretsin, kıpırdıyamıyorum.
Твою мать. Не могу двигаться.
Onları artık tanıyamıyorum bile!
Я их не узнаю!
Seninkini bile karşılıyamıyorum, ama yasa bunu gerektiriyor.
Слушай, его мамы нет в городе.