Ölüyorsun translate Russian
290 parallel translation
Açlıktan ölüyorsun, değil mi?
Совсем оголодала, да?
Adını manşetlerde görmek için ölüyorsun, değil mi?
Тебе, наверное, не терпится попасть на газетную полосу?
- Ben ölmüyorum! - Ölüyorsun.
Они приехали к сыну.
bilemezsin birdenbire, sanki kalbin infilak edip havaya uçuyor sonra, her şey kararıyor ve ölüyorsun.
Внезапно сердце как будто взрывается. Потом вокруг становится темно, и ты умираешь.
Ölüyorsun Merrin, ölüyorsun!
Вы умераете, Меррин, умираю!
Sarayda ölünce, gerçekten sarayda ölüyorsun.
Боже... когда умираешь во дворце, действительно умираешь во дворце.
Eeesi, ölüyorsun.
- Вы близки к смерти.
O zaman yeterince alıştırma yapmışsındır... çünkü bu sefer gerçekten ölüyorsun.
Тогда у вас большой опыт, который вам пригодится.
Ton balığı açarken bile biryerini kesip ölüyorsun.
Режешься, самостоятельно открывая банку тунца, и умираешь.
Sonra 60 yaşına geliyorsun, ölüyorsun ve ne yapıyorsun?
И ради чего ты жил?
Açmak için ölüyorsun, neden olmasın?
Вот и открывай, если тебе не терпится.
Ölüyorsun ve de arkadaşlarınla bir bira içmek için durmuyorsun, ha?
Ты умираешь и даже не попьешь пива с друзьями?
- Neden ölüyorsun anne?
Почему ты умираешь, мама?
Ölüyorsun.
Вы умираете.
Ama yere düşünce ölüyorsun, ne anlamı var?
Но вы же умрете. Разобьетесь всмятку. К чему все это?
İşler öyle yürümüyor. Sen ölüyorsun ve senin eski evine bir iblis yerleşiyor.
Ты умрешь и в твоем старом доме откроет лавочку демон.
Baba, ölüyorsun.
Отец, ты умираешь.
Göçmüş. Komada gibi, bilinçsizce ölüyorsun.
Кома, смерть
Eğer bunlarsan bu hücrelersen bir gün öldüklerinde, ölüyorsun.
Если это всё эти клетки то когда они умирают, это конец.
Ölüyorsun.
Ты - покойник.
- Evet ölüyorsun.
Ты умираешь.
Neden her zaman ölüyorsun?
Почему ты всегда умираешь?
- Ve ölüyorsun. Ne demek istiyorsun?
В чем твой смысл?
Ölüyorsun, Londo.
Вы умираете, Лондо.
7300 m'nin üzerinde, dikey limittesin, zaten ölüyorsun.
Выше 24.000 метров, на вертикальном пределе. Ты уже умираешь. Посмотри на себя.
20 yıldır ölüyorsun.
Ты уже лет 20 как умираешь
- O heycanlanıyor, sen de ölüyorsun!
- У него нервы шалят, а тебя убивают.
Ölüyorsun Satine.
Ты умираешь, Сатин.
Ölüyorsun.
Ты умираешь.
Çilek lekemi görmek için ölüyorsun değil mi?
Ты хочешь посмотреть на мою, ммм, клубничку?
Ölüyorsun.
Ты чуть дуба не врезал.
Büyüyorsun, yarım yüz yıl çalışıyorsun, emeklilik ikramiyesi alıyorsun, bir kaç yıl dinleniyorsun, ve ölüyorsun.
Ты растёшь, работаешь полвека, получаешь компенсацию за отставку, отдыхаешь несколько лет, и ты мёртв.
Sen ölüyorsun.
Ты умираешь.
Biliyorum, biraz ilgi için ölüyorsun.
Я же вижу тебе не терпится.
Hastasın, ölüyorsun ve biz bunu görmek istemiyoruz mu?
Ты больна, ты умираешь, и мы не хотим тебя видеть?
Bana açlıktan ölüyorsun gibi göründü.
Там написано, что ты голодаешь.
Aksi takdirde özgürlüğünü sağlayacak anahtarın içinde olduğunu bilerek ölüyorsun.
Иногда пакет срывали в последний момент, чтобы дать второй шанс. Или же, человек умирал, зная, что ключ к его свободе... всё время находился внутри него.
Nasıl ölüyorsun?
А как случится, папа?
Ölüyorsun, acı çekiyorsun...
Ах да, правильно...
Ve hatırı sayılır bir süreden beri benimle ilişkiye girmek için ölüyorsun.
И ты уже давно мечтаешь, чтоб я тебя поласкал.
Hemencecik ölüyorsun.
Мгновенная смерть.
NasıI ölüyorsun?
- Все, что хочешь.
NasıI ölüyorsun?
Когда ты Дездемона, как ты умираешь?
Bir tek sen mi içten içe ölüyorsun sanıyorsun?
Ты думаешь, что однажды умрёшь?
Hayır. Evet ölüyorsun.
- Да нет, не хочу.
- Ölüyorsun sanmıştım.
- Кто тебя просил об этом?
İlk ölenle sen de ölüyorsun.
Боже. О, нет.
Hayat çok karmaşık. Yaşlanıyor ve ölüyorsun.
Жизнь такая сложная.
Bakalım nasıl ölüyorsun.
- Вот твоя смерть!
acı içinde ölüyorsun.
ты умрёшь.
Açlıktan ölüyorsun!
Вы изголодались.