A part traducir turco
22,278 traducción paralela
This thing, it's a part of you.
Bu şey, senin bir parçan.
Hey, Harley, it's a part of you, too.
Hey, Harley senin de bir parçan.
I'm working on a part for this Off-Off-Broadway show.
Off-Off-Broadway'de bir rol için çalışıyorum.
That video was just a part of my marketing campaign.
O video da pazarlama kampanyamın bir parçasıydı.
Is it because you're soon going to be a part of such a reputable family through matrimony?
Kısa süre sonra evlilik yoluyla ünlü bir ailenin parçası olacağın için mi?
Like that's a part of my job description.
Sanki iş tanımının bir parçası gibi.
Huh? He's a part of the family now.
Artık bu ailenin bir parçası değil mi o?
You know, no matter how much you take from us, you never really did want to be a part of this family.
Bizden ne kadar alırsan al bu ailenin bir parçası olmayı asla istemedin sen.
I tried to make him feel like a part of the family.
Kendini aileden hissetsin diye çok uğraştım.
Think they'll ask you to be a part of it?
Sence senden bir parçası olmanı isterler mi?
Um... So, I know that you think that I shouldn't use my powers, and it's not that I'm nothing without them, but they are a part of me now, you know?
Güçlerimi kullanmamam gerektiğini düşündüğünü biliyorum tüm kişiliğimi onların oluşturmadığını da ama sonuçta benim bir parçam onlar.
Reminded me how lucky I am to be a part of this family and to have you as my brother.
Bu ailenin bir parçası ve senin kardeşin olarak ne kadar şanslı olduğumu hatırlattılar.
And, of course, Howie and I both want you to be a part of all this.
Elbette Howie'yle birlikte buna katılmanı istiyoruz.
Man-bat is a part man, part bat hybrid.
Adam Yarasa ise yarasa-insan melezi.
We're a part of something that matters, and we matter because we are a part of it.
Bizler, önemli bir şeyin parçasıyız ve onun parçası olduğumuz için önemliyiz.
And all he wants is to be a part of this group.
Tek istediği, bu grubun bir parçası olmak.
Your happiness is a part of my happiness, always.
Senin mutluluğun benim mutluluğumdur. Her zaman.
Because it seems I never get to be a part of the good times.
Çünkü görünen o ki güzel zamanlarda yanınızda olamıyorum.
And I couldn't even imagine, in some way, being a part of that little miracle thing inside your belly.
Ve karnının içindeki bu küçük mucizenin bir parçası olmamı bir şekilde hayal bile edemiyorum.
Remind Dad that I quit Hell because I was sick and tired of playing a part in his play.
Babama oyununda yer almaktan sıkıldığım için cehennemden ayrıldığımı söyle.
It could all be a part of his plan.
Hepsi onun planının bir parçası olabilir.
I wasn't a part of anything.
Hiçbir şeyin parçası değildim.
He wanted me there for whatever was gonna happen with Lang, and I think he wanted me to look like I was a part of it.
Lang'e olacaklar sırasında orada olmamı istedi ve sanırım işin bir parçası gibi görünmemi istiyordu.
♪ That you're really a part of me ♪
Artık bir parçam oldun
It's just me, Ronald Dacey, businessman, husband, father of two, telling both of y'all I believe in what y'all doing and I want to be a part of it.
Sadece benim, iş adamı Ronald Dacey. Evli ve 2 çocuk babası. Ve ikinize de yaptığınız şeye inandığımı söylüyorum.
In a sense, we all become a part of the hero twins story by doing this.
Bunu yaparak hepimiz kahraman ikizlerin hikayesini bir parçası oluyoruz.
He's done a lot for me professionally, and there's a part of me that's very protective of our marriage because of that.
Profesyonelce benim için çok şey yaptı. Bunun için de evliliğimiz açısından koruyucu bir yönüm var.
It was a big part of me. I was a guy whose kid played football, and now I'm not.
Çocuğu futbol oynayıp kendisi oynamayan bir adamım.
A two-part gas.
İki parçalı bir gaz.
Speaking of distractions, couldn't help but notice a few on your part today.
Dikkat dağıtma demişken bugün biraz verimsiz olduğunu belirmeden edemeyeceğim.
He wasn't capable of being part of a family.
Ailenin bir parçası olamadığı için.
Likely, a mile away in another part of the supercell.
Kasırga az önce sizin de olduğunuz vadiye ulaştı.
She lives in a nasty part of town with her mom.
- Şehrin ücra köşesinde annesiyle yaşıyor.
- Look, we're not Confederates. And truth be told, we're not a part of the Union either.
Aslına bakarsanız Birlikten'de değiliz.
They like to pretend I'm part of the team, that they have me on a leash.
Takımın bir parçasıymışım gibi davranmak istiyorlar sanki bana tasma takmışlar gibi.
They are a part of me now.
Artık benim bir parçamlar.
She is a part of me now.
O artık benim bir parçam.
Who needs a fancy part at city hall when all the most important people are right here?
En önemli kişiler buradayken kim belediye binasında süslü bir parti ister ki ya?
Uh, fascinating, Doctor, but can you skip ahead to the part where King Solomon seals a genie inside of it?
Aa, harika, doktor, Fakat biraz ileriye gidebilir misiniz Kral Süleyman'ın içine bir cin hapsettiği kısma?
I-It's kind of a rough part of town.
Şehrin çetin mahallelerindendir.
Okay, so wait a minute, you're telling me that the chemical spill and the attack on this bus was all part of a coordinated hit?
Dur bir dakika, kimyasal sızıntı ve otobüs saldırısı planlı bir infazın parçası mıymış yani?
The only part of it that made any sense to me is the part about the kind woman depositing money into a dear friend's account to help pay for a decent education for his children.
Bana mantıklı gelen tek bölümü, dostunun çocukları düzgün eğitim alsın diye para yardımı yapan nazik kadın.
So what, you think she's part of a drug cartel?
Ne yani, uyuşturucu kartelinden olduğunu mu düşünüyorsun?
You're suspected to have taken part in a hold-up and various murders in 2005.
2005 yılında çeşitli cinayet ve silahlı soygun olayına katıldığınızdan şüpheleniliyor.
A serious charge like rape wasn't part of those plans.
Ciddi bir suçlama olan tecavüz bu planın bir parçası değildi.
Is there a happy memory from any part of your life that you can remember? '
Hayatında hatırlayabildiğin mutlu bir anın var mı?
Listen, everything that he does is part of a performance.
Beni dinle, yaptığı her şey bir oyunun parçası.
It's kind of a big part of my life.
Hayatımın büyük bir parçası.
Please don't make me cut off a body part!
Lütfen vücut parçalarımı kesmeye zorlamayın!
Mm-hmm, mm-hmm, so this ideas about these massive clouds and things coming out of them is actually very powerful in a lot of mythological traditions around the world and it is part of this islamic narrative of creation.
Evet, bu devasa bulutlar ve içlerinden bir şeyler çıkması fikri dünya çapında birçok mitolojik inanışta güçlü bir yere sahip. Bu İslam'daki yaratılış hikayesinde de yer alıyor.
Fragments of this creation story survive even to this day in a religious ritual in which I am privileged to take part.
Bu yaratılış hikayesinin parçaları katılma ayrıcalığını bulduğum bir törende hala yaşıyor.
a party 145
a partner 45
a partnership 16
party 591
part 451
partner 1354
parties 83
partners 202
parts 27
partnership 23
a partner 45
a partnership 16
party 591
part 451
partner 1354
parties 83
partners 202
parts 27
partnership 23
partying 40
partial 17
partridge 36
parting is such sweet sorrow 16
party time 60
particularly 54
party tonight 16
parter 16
party pooper 21
party all the time 20
partial 17
partridge 36
parting is such sweet sorrow 16
party time 60
particularly 54
party tonight 16
parter 16
party pooper 21
party all the time 20
party people 52
part two 38
party of two 19
party of one 25
party on 25
party's over 181
part one 26
partially 44
part time 16
part of me 17
part two 38
party of two 19
party of one 25
party on 25
party's over 181
part one 26
partially 44
part time 16
part of me 17