A trap traducir turco
4,707 traducción paralela
That's the last time you send me into a trap of cops.
Polislerin tuzağına beni son gönderişiniz bu.
it feels like a trap.
Tuzak bir soru gibi.
She doesn't mean it. It's a trap.
Sözlerinde ciddi değil, tuzak!
I feel like this is a trap.
Tuzak soru gibi geldi bana.
What's waiting there, if anything, is a trap.
Orada bekleyen şey, eğer bekliyorsa tabii, tuzaktır.
If it's not a trap, then I find having her in our possession quite beneficial with regards to, uh, leverage.
Eğer bir tuzak değilse onu elimizde tutacağım, çıkarlarımız için koz olarak.
Just observe, see if it is a trap, and then call me when you find anything out.
Gözlem amaçlı, tuzak mı, değil mi diye ve bir şey bulduğunuzda da beni arayın.
It could still be a trap.
- Hala bir tuzak olabilir.
It was a trap, we were ambushed, Claire was killed.
Bir tuzaktı, pusuya düşürüldük, Claire öldürüldü.
Could be a trap.
Tuzak olabilir.
He's watching us! It's a trap!
Bizi izliyor, bu bir tuzak!
Fighting is stepping into a trap.
Savaşmak tuzağa doğru adım atmak olur.
Call in the cavalry and set a trap?
Destek çağırıp tuzak kurmak? Evet.
Batman won't be arrested. but walking into a trap.
Batman tutuklanmayacak ama bir tuzağa doğru gidiyor.
- Could be a trap.
- Bir tuzak olabilir.
So far, everything has been a trap.
Şimdiye kadar her şey bir tuzaktı.
Coulson could be leading us into a trap and not even know it.
Coulson bizi bilmeden bir tuzağa sürüklüyor olabilir.
Agent May and I could lead a scouting party first, make sure this isn't a trap.
Ajan May ve ben önden gidip tuzak olmadığından emin olabiliriz.
- Nice try. I know a trap when I see one.
Bir tuzak gördüğümde bunu anlarım.
Look, Mozzie, it's not a trap.
Bak, Mozzie, bu bir tuzak değil.
It was a trap. And I fell for it.
Tuzak olduğunu hissetmiştim.
Now, you go and see Horrocks alone, you'll be walking into a trap, maist like.
Şimdi gidip Horrocks'u yalnız görürsen tıpkı tuzağa yürümüş gibi olursun.
Now, this man Horrocks may be setting a trap.
Horrocks denilen adam şu anda bir tuzak hazırlamış olabilir.
Or if this is a trap.
Ya da bu bir tuzak.
I know that you're afraid this is a trap.
Bunun bir tuzak olmasından korkuyorsun,
A mouse set a trap for you.
Bir fare, senin için kapan kurmuş.
Oh, it's not a trap.
Bu tuzak değil.
Maybe I'm leaing you into a trap so I can steal all your squirrels.
Belki de sincaplarınızı çalabilmek için sizi bir tuzağa sürüklüyorumdur.
Given you bowed out of the press conference at the 11th hour, I'm guessing you knew I was walking into a trap.
Son dakikada basın konferansından çekildiğine bakılırsa bir tuzağa yakalanacağımı bildiğini sanıyorum.
- A trap!
- Bir tuzak!
It's obviously a trap.
Açıkça görülüyor ki bu bir tuzak.
Deathstroke is leading you into a trap.
- Deathstroke seni tuzağa çekiyor.
Wait, it's a trap.
Bekle, bur bir tuzak.
John, it's a trap.
John, bu bir tuzak.
Now that I set a trap, it's only a matter of time before I catch him.
Bu kurduğum tuzakla onu yakalamamız an meselesi.
'Cause I'll be leading them into a trap - -
Onları bir tuzağa çekeceğim.
It wasn't just a trap. It was gonna be a choice.
Sadece tuzak olmayacakti, bir secim sansi da verecektik.
He was caught in a bear trap.
Bir ayı tuzağına takılmış.
I say, no, because the bear trap was launched from a makeshift projectile hidden inside a tree, and it was also lined with barbed wire, which is why Wheeling P.D. has invited us in.
Hayır çünkü tuzak ağacın içinde gizlenmiş bir mekanizmayla çalışmış ayrıca Wheeling polisinin bizi çağırma sebebi olan dikenli telle kaplıymış.
Reginald, you did a great job making it so I couldn't get out of it, but you should have picked a better case to trap me in.
Reginald, benim kaçmamamı sağlayarak çok iyi bir iş yaptın ama beni tuzağa düşürmek için daha iyi bir dava seçmeliydin.
Well, a couple years ago, I went through a survivalist phase and I bought a manual and built a booby trap.
Birkaç sene önce, hayatta kalma damarım depreşti ve malzemeleri alıp bu bubi tuzağını yaptım.
It's a booby trap.
- Bu bir bubi tuzağı.
It's not every night I catch a witch with a... a "boob's trap" was it?
Sonuçta her akşam bubi tuzağı kurup cadı avlamıyorum.
It's not a booby trap.
- Ortada bubi tuzağı falan yok.
Hey, wait, I crammed myself into a flying death trap to get here and now you're sidelining me?
Hey, bekle! Buraya gelmek için kendimi uçan bir ölüm makinesine soktum ve şimdi beni kenara mı atıyorsun?
It's a trap.
Tuzak bu.
That place is a tourist trap.
Orası turist tuzağı.
Now, as for having nothing but contempt for Upton, then, yes, I have at times fallen into that trap, but that's not how I feel now.
Şimdi, Upton'a karşı hor görü beslemeye gelince evet, o yanılgıya düştüğüm zamanlar oldu ama artık böyle hissetmiyorum.
Pauline ranted about a lot of things : pink stars, a dome that would trap us and the four hands that would be its protectors.
Pauline pek çok şey hakkında konuşuyordu ; pembe yıldızlar bizi buraya kapatacak bir kubbe, onun koruyucusu olacak dört el.
I apparently set off a trap, which I have about...
Görünüşe göre Opal'ın 100 mil içindeki tüm cesetleri zombiye çevireceği bir tuzağı aktif ettim.
He's smart enough to bait the trap with a journal.
Tuzağa günlükle yem koymayı akıl edecek kadar akıllı.