All good things traducir turco
632 traducción paralela
- Yeah, all good things.
- Evet, hepsi iyi şeylerdi.
I kept thinking of what you said... that all good things died here violently.
Sürekli söylediğiniz o sözü düşünüyorum. "Burada tüm güzel şeyler, hızla ölür"
And I taught them to read and write, and all good things in life.
Ben okuma ve yazma öğrettim, ve hayattaki bütün iyi şeyleri.
All good things have to end.
Siz de bilirsiniz tüm güzel şeylerin bile bir sonu vardır.
Now, thank you, good night, and all good things come to an end.
Teşekkürler ve iyi geceler. - Tüm güzel şeyler bir gün biter. - Evet.
You enjoy all good things in life right? That's very bad.
Hayattaki güzel şeylerin tadını çıkartıyordun değil mi?
All good things come to those who wait.
Tüm güzel şeyler bekleyene gelir.
Alas, all good things come to an end.
- Ne yazık ki, bütün iyi şeylerin bir sonu vardır.
Well, all good things must come to an end, and that's all for this week.
Her güzel şeyin bir sonu var. Bu haftalık bu kadar.
In the debate, a spokesman accused the goverment of being silly and doing not at all good things.
PARLAMENTODA BUGÜN Tartışmada bir sözcü, hükümeti aptal olmak ve nahoş şeyler yapmakla suçladı.
All good things come to those who wait!
Sabreden muradına erer!
Well, gentlemen... all good things must come to an end.
Evet, beyler her iyi şey bir gün sona erer.
All good things start to an end.
Her iyi şeyin bir sonu vardır.
We realize that all good things come from you.
Bütün iyiliklerin senden geldiğine inanıyoruz.
I believe in all good things.
Bütün iyi şeylere inanırım.
It's been an interesting 15 years, but all good things must come to an end.
İlginç bir 15 yıl oldu... ama her güzel şeyin bir sonu vardır.
But all good things must come to an end, so, uh...
Ama her iyi şeyin bir sonu olmalı...
Why, if you mean to insinuate that I haven't been a good friend to Marguerite Gautier, ask Prudence what I've done for her. That angel has been buying Marguerite's things, all of her jewelry one after another. Just ask her.
Marguerite Gautier'ye iyi arkadaş olmadığımı ima ediyorsan, onun için yaptıklarımı Prudence'a sor.
Then I think of all the good things that have happened to me... and one thing stands out above everything else.
Sonra anladım ki talih biraz yüzüme gülmeye başladı... ve bir şey daha farkettim..
They'd work you in on deals... and let you in on all the good things happening in the market and that kind of business.
Seni bir takım anlaşmalara sokar piyasada olan tüm olaylara dahil etmeye çalışırlar, öyle şeyler işte.
Fault? Oh, we're both responsible for all our good things and all our bad.
Tüm iyiliklerimiz ve kötülüklerimizden ikimiz sorumluyduk.
You have all the good things in the world.
Bütün güzel şeylere sahipsin.
And man was given dominion over all things upon this Earth, and the power to choose between good and evil, but each sought to do his own will because he knew not the light of God's law.
Ve insanı yeryüzünde yaşayan her şeyin hakimi kıldı ve iyi ile kötü arasında seçme iradesini verdi fakat her biri kendi yolunda gitti çünkü Tanrı buyruğunun nurundan habersizdi.
That way, you get to all the good things first.
İyi şeyleri birinci kaparsın.
Well, Lloyd, here's to the victory and all the good things friends can share.
Şey, Lloyd, zafere dostların paylaşabileceği bütün iyi şeylere.
We could live good. We could do all those things you was talking about.
Neler yapmak istiyorsun?
When I think of all that's out there trees and flowers and those sea gulls... When I think of the dearness of you, Peter and the goodness of the people we know Mr. Kraler and Miep, the vegetable man all of them risking their lives for us every day when I think of these good things, I'm not afraid anymore.
Dışardaki her şeyi düşününce, ağaçları ve çiçekleri ve şu martıları, senin benim için değerini düşününce, Peter ve tanıdığımız insanların, Bay Kraler'le Miep'in, manavın, bizim için her gün hayatlarını tehlikeye atan herkesin içindeki iyiliği, bütün bu iyi şeyleri düşününce, artık korkmuyorum.
Kaji, you're a sneaky one, keeping all the good things for yourself.
Kaji, çok sinsi birisin iyi şeyleri hep kendine alıyorsun.
I know all the good things on that menu. May I order for you?
Menüdeki tüm iyi şeyleri biliyorum.
YEAH, SOMEWHERE ALONG THE LINE I JUST FORGOT ALL THE GOOD THINGS.
Tercih hakkım varsa...
- Good. The way things are going - I didn't sleep all night.
Bu havada doğru dürüst uyuyamadım dün gece.
The honor of God, gentlemen, is a very good thing and all things considered one gains by having it on one's side.
Beyler, tanrının şerefi, çok büyük bir şeydir. Ve onu kendi yanına alan bir insan kendini, her şeyi yanına çekmiş sayabilir.
You miss all the good things in life just because you won't reach that bit further to touch the truth.
Hayattaki tüm güzel şeyleri doğruya ulaşacak adımı atamadığın için kaçırıyorsun.
- You say the cutest things. On Halloween night the Great Pumpkin rises out of the pumpkin patch. And flies through the air to bring toys to all the good little children everywhere.
Cadılar Bayramı gecesinde, Büyük Balkabağı, balkabağı tarlasından yükselir sonra, dört bir yandaki iyi çocuklara hediye götürmek için gökyüzünde uçar.
I think we've been having a real good evening, all things considered.
Her şey göz önüne alındığında, bence, cidden çok hoş bir gece geçiriyoruz.
They take perfectly good things and mess them apart with all those sauces.
Yiyecek.. Et ve Sosis ile sos karışık.
Where each man, regardless of race, creed, colour, gets free dental work and a chance of subscription-buying all the good things in life.
Her erkeğin ırkına ve rengine bağlı olmadan bedava diş tedavisi olduğu ve hayattaki bütün iyi şeylere sahip olma şansı olduğu.
To love is to wish other persons good in all things. To allow them to love you in return.
Sevmek diğer insanların daima iyiliğini dilemek,... karşılığında da bizi sevmelerine izin vermektir.
I promise you there will be a flood of good things in a hundred abandoned corners of the earth, and all in your name.
- Dünyanın terkedilmiş yüzlerce köşesinde iyilik yapacağıma söz veriyorum ve hepsi senin onurun için olacak
Fix up your cuts, bruises, all sorts of good things.
Yaralarını, çürüklerini vesaire halleder.
When your friends were saying all these good things about you, God knows why I felt proud.
Arkadaşların hakkında o güzel şeyleri söylediklerinde Tanrı biliyor, seninle gurur duydum.
All things are good when taken to excess
Her şey aşırıya kaçtığında güzeldir.
DR. WILBUR JUST SEEMED VERY FAR AWAY BECAUSE ALL GOOD AND SAFE THINGS MUST HAVE SEEMED VERY, VERY FAR AWAY.
Dr. Wilbur çok uzaktaymış gibi görünüyor, çünkü iyi ve güvenli olan her şey çok uzaklardaymış gibi görünmeli.
Not all the good things have disappeared.
Tüm güzel şeyler yok olmadı.
Not all the good things have disappeared.
Tüm güzel şeyler kaybolmamış.
He was very good with things mechanical too, you know... nuts, belts, pulleys and all those things,
Mekanik şeylerde oldukça iyidir Bilirsin... çarklar, motorlor, makaralar ve bu tür şeyler.
These are all the instructions it needs to infect some other organism and to reproduce itself which are the only things that viruses are any good at.
Başka bir organizmaya bulaşarak en iyi yaptığı işi ; çoğalmayı gerçekleştirecek bilgilere sahip olmak için yeterli.
repairing roads and aids to the poor They do all the good things... They won't steal, kill or plunder
fakirleri ezer, çalar, soyar kabadayılık yapar... çünkü herkes... onlar önünde engeldir!
You know, I think we all believe in the same things. But with us, it's more or less our good intentions. And with Jack, it's a religion.
Hepimiz aynı şeye inanıyoruz ama bu bizim için yüce bir amaçken Jack durumu çok büyüttü, din hâline getirdi.
They got immigration records, census reports, and they got official accounts of all the wars and plane crashes... and volcano eruptions and earthquakes and fires and floods... and all the other disasters that interrupted the flow of things... in the good old U.S. Of A.
Nüfus ve göç raporları... Tüm savaşların resmi kayıtları, Tüm uçak kazası raporları... Ve volkanik patlamalar, depremler, yangılar, sellere ait raporlar...
So, if you like them, you're gonna find good things in all the bad things they do.
Eğer birisinden hoşlanırsan yaptığı kötü şeyler gözüne batmaz.
all good 481
all good here 19
good things 43
things 422
things happen 87
things change 215
things will get better 22
things fall apart 17
things like 24
things to do 42
all good here 19
good things 43
things 422
things happen 87
things change 215
things will get better 22
things fall apart 17
things like 24
things to do 42