All those things traducir turco
1,557 traducción paralela
You know, bones, all those things that carolyn mentioned, you know, the martial arts, the shooting, the assaults... it's just you're just the type of woman that fights.
Biliyor musun, bones, carolyn'in bahsetttigi tüm o şeyler, dövüş sporları, ateş açma, teşebbüsler... senin dövüşebilen bir kadın oldugunu gösteriyor.
Hey, I'm all those things too, you know.
O saydıklarından bende de var.
Oh, I must have accidentally stacked all those things upside down and then just forgot about it.
Bu şeyleri kazayla üst üste yığmış olmalıyım. Unut gitsin.
To bring to light all those things about the revolution
Gerçekten çok güzel bir program. - Teşekkür ederim. Devrimin kasabamızda, neler yaptığını açıklamak açıklamak, iyi bir düşünce.
Uh, so, yeah, um... so I figured we could get together tonight and maybe, um, do all those things sexually that we usually do.
Ah, ee, evet, hmmm bu gece bir şeyler ayarlayabiliriz,... seks adına her zaman yaptığımız şeyleri yaparız.
I did all those things so thatyou'd have something nice to hold on to.
Bunları yaptım, çünkü bu sayede tutunacak bir şeylerin olacak.
in the spirit of honest cooperation, i'll make sure you have all those things before noon.
- Tğm. Tao?
All those things have shaped the person you are now... and the person you'll become.
Bütün o olanlar seni şuan ki kişi yaptı, seni sen yaptı.
So of course we're going to do all those things.
Tabii ki tüm bunları yapacağız.
At the brunch, all the other dads were talking about how they took their kids to hockey practice and violin lessons, and helped them study for the SATs, and I just stood there like a jerk nodding my head like I'd done all those things.
Yemekte tüm diğer babalar çocuklarını hokey antrenmanına,.. ... keman derslerine götürdüklerini ve SAT'ye çalışmalarına yardım ettiklerini anlatıyordu. Ben de hıyar gibi oturdum.
Deprivation, poverty, crime, all those things tend to disappear because there's no basis for it.
Fakirlik, yoksulluk, suç... Bunların hepsi kaybolma eğilimindedir. Çünkü, dayanağı kalmaz.
I'm sorry that I said all those things.
Söylediğim her şey için çok üzgünüm.
She is all those things. But you are wrong about one thing.
Ama bir konuda yanılıyorsun.
Why would he say all those things to me and not call me?
Neden bana bir sürü şey söyleyip beni aramadı?
Everything Miss Harper told me- - uh, Rebecca's birthday, her social security number, her favorite color, her blood type... all those things mixed up and smashed together 50,000 different ways using the 3 best password-cracking programs available.
Bayan Harper'ın bana söylediği her şeyi, Rebecca'nın doğum gününü, sosyal güvenlik numarasını, en sevdiği rengi, kan grubunu... bütün bunların karıştırılmış ve elli bin farklı yolla karıştırılmış... hallerini şifre kırmada en iyi 3 program ile denedim.
AND IF YOU CAN'T DO ALL THOSE THINGS, HE'S GOIN'RIGHT BACK TO WHERE HE CAME FROM.
Ve bunları yapamayacaksan köpek geldiği yere geri gidecek.
'Cause all those things, they still happened.
Çünkü tüm o şeyler yine de yaşandılar.
And in that uniform, all those things will happen to you.
Ve o kıyafetin içindeyken hepsi başına gelecek.
I never told you I was all those things.
Asla sana o tür birisi olduğumu söylemedim.
Well, wait, I thought all those things Ended with everybody living happily ever after.
Bekle biraz, sanıyordum ki bu masallar hep mutlu sonla biter.
I am so sorry for all those things that I said I do wanna have a relationship with you.
Sana söylediğim herşey için çok üzgünüm. Seninle aramda bir ilişki olmasını, gerçekten istiyorum.
All those things that weren't supposed to happen...
Bütün bunlar olmak zorunda değildi...
- All those things.
- Falan filan yani.
- All those things.
- Falan filan.
All those things correlate with my own experience.
Tüm bunların farkındaydım.
All those things require comprehensive data analyses,
Bütün bunlar kapsamlı veri analizleri gerektirir,
He is against all those things which can make people happy!
O, insanları mutlu eden her şeye karşıdır zaten.
The calcium in your bones, the oxygen that you breathe, the iron in your red bloodcells, the carbon in most of your cells... all those things were created in stars through nuclear reactions, and then ejected by supernovae.
Kemiklerimizdeki kalsiyum, soluduğumuz oksijen alyuvarlarımızdaki demir, çoğu hücremizde bulunan karbon... Tüm bunlar, yıldızların içindeki nükleer tepkimelerle üretilip süpernovalar tarafından uzaya saçıldı.
Why did you have to say all those things at dinner?
Neden yemekte tüm o şeyleri söylemek zorundaydın?
Well, honey, in all fairness... those are all things you should be doing anyway.
Tam adillikten söz açılmışken, bunlar zaten yapman gereken şeyler.
But aren't you worried you'll end up all alone and not have any of those things?
Ama her şeyi sonuna kadar yalnız yapmaktan korkmuyor musun, dediklerini o şeylerden biriyken yapamıyor musun?
Look I didn't mean all those horrible things I said.
Söylediğim o kötü şeyleri isteyerek söylemedim.
Karen told me that all those wonderful things happened to me because...'cause I was so talented.
Hayır, Karen bana tüm bu güzel gelişmelerin benim yeteneğim sayesinde olduğunu söyledi.
Chris, you don't really believe all the things in those song lyrics, do you?
Chris, şu şarkıda yazan şeylere inanmıyorsun, değil mi?
You call them all sorts of different things, but essentially all of those negative emotions, whether you call it guilt or anger, or frustration, all feel much the same - they do not feel good.
Her durumu bu iki duyguyla değerlendiririz. Olumsuz hisler : suçluluk veya öfke veya kırgınlık gibi bunların hepsi aynı iyi hissetmeme duygusunu yaşatırlar.
And that's when all those outer things come. They don't come from going after them first to get happiness - it's backwards.
Bunlar iç huzuru bize getirmez, tersine iç huzuru ve mutluluğu sağlamak kendimize bunları çeker.
Last I checked, I kill all kinds of things. Those things were asking for it.
Son baktığımda öldürmediğim şey kalmamıştı.
I was at a charity event, one of those horrible things where no one can remember the charity, but they all sure as hell know where the photographers are.
Bir hayır balosundaydım bilirsin, kimsenin hayır balosunun nerde yapıldığını hatırlamayacağı aksine hepsinin kahrolası fotoğrafçıları hatırlayacağı türden bir baloydu.
We ask you, Dear God, to look upon all of those who are less fortunate than ourselves and bless them and keep them. These things we ask today, Dear Lord, in your Holy name.
Sevgili Tanrım, senden, bizden daha az şanslı olanları kutsamanı ve korumanı... diliyoruz, Yüce Tanrım.
I know things about all of those women.
Tüm bu kadınlar hakkında birçok şey biliyorum.
I'M NOT GONNA BE ONE OF THOSE WEAK-ASS WOMEN WHO GIVE ALL THAT UP THE MINUTE THINGS START TO GET SCARY.
Ben son dakikada pes eden o korkak kadınlardan değilim.
Ask her to say all those nice things about me again.
Benim hakkımda söylediği o güzel şeyleri yeniden söylemesini isteyin..
Che, you did all of those things and I protected you.
Che, bunların hepsini sen yaptın ve ben seni korudum.
All over the Earth, those things.
Bu şeyler Dünya'nın her yerinde var.
First of all, let me just say that everything that happened that day every setback, there was a one percent chance of each of those things happening.
Her şeyden önce, şunu söylememe izin ver o gün olan her şey her aksilik... Her birinin olma ihtimali % 1'di. % 1.
I'm going to make a list of all the good things I've done and go around screwing those people.
Şimdiye kadar yaptığım tüm güzel şeylerin bir listesini çıkaracağım, sonra da o insanların ağzına sıçacağım.
Those are all things associated with them :
Diğerleri, bu sayılarla ilgili notlar :
wait, so, all 5 of those things have happened.
Dur biraz, o zaman 5 alametin hepsi gerçekleşti
Those demons that got out at the gate - - They're gonna do all kinds of things we haven't seen.
O kapidan çikan seytanlar daha once gormedigimiz seyler yapabiliyorlar.
Soon, you'll forget about all those terrible things you did, all those regrets weighing you down.
Yakında, yaptığın bütün o korkunç şeyleri, seni kederlendiren bütün o pişmanlıkları unutacaksın,
Now all we need you to do is tell us how to kill one of those things.
Şimdi tek yapman gereken, bize o şeyleri nasıl öldürebileceğimizi söylemek.
all those years ago 44
all those years 76
all those in favor 29
all those people 65
all those 22
those things 62
things 422
things happen 87
things change 215
things will get better 22
all those years 76
all those in favor 29
all those people 65
all those 22
those things 62
things 422
things happen 87
things change 215
things will get better 22
things fall apart 17
things like 24
things to do 42
things will change 18
things have changed 201
things could be worse 16
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things are changing 33
things like 24
things to do 42
things will change 18
things have changed 201
things could be worse 16
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things are changing 33