English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ A ] / And all that

And all that traducir turco

47,713 traducción paralela
Official Secrets Act and all that, but you've always encouraged me to talk about mine.
Ulusal Güvenlik Sırları'ndan filan. Ancak beni hep kendimden konuşmaya ikna etttin.
There's a thin line and all that.
Orada ince bir çizgi var.
You know, son of God, and all that.
Tanrı'nın oğlu falan filan sandım.
The dance of the Shivas and all that.
Şiva dansı falan.
Life's beautiful and all that... shit.
Hayat güzeldir ve tüm o boktan... Şeyler.
And all that time I've supported you.
Tüm bu süre boyunca seni hep destekledim.
And of course all of the work that Secretary Durant has done behind the scenes on all of this.
Perde arkasında gösterdiği çaba için Bakan Durant'e de öyle.
And what about all that family history you so graciously spewed out at dinner, last night?
Peki ya o aileden Nefis nefis öfkenin hikayesi Dün gece akşam yemeğinde mi çıktın?
If the reset took a few hours, rather than the all night that Gibbs had said it did, it would give him time to kill Miss Palfrey and drop her at the swimming pool.
Eğer resetleme birkaç saat sürüyorsa, o zaman Gibbs bunu dediği gibi bütün gece yapmış olmalı. Bu ona Bayan Palfrey'i öldürüp yüzme havuzuna atması için zaman kazandırabilirdi.
Yeah, well, I need padlocks, all the locks you got, and anything else that's good for barricading.
Bana asma kilit lazım, ne kadar varsa, bir de barikat kurmak için bir şeyler.
And underneath it all, that's... Inspiring.
Bütün bunların yanında bu ilham verici.
Action and emotion is found in every love story but in this love story, there is a twist that you all have never seen before.
Aksiyon ve duygusallık her aşk hikâyesinde vardır. Ama bu aşk hikâyesinin bir dönüm noktası var. Daha önce hiçbirinizin görmediği bir dönüm noktası.
The story and how you tell it, that's all that matters.
Hikaye ve onu nasıl anlattığın önemlidir.
And in that document, it expressly provides my services for... all citizens.
Ve bu anayasal hak, bütün vatandaşlara hizmet vermemi teminat altına alıyor.
You're saying that to somebody who you beat the crap out of, left for dead, stole all their money, and ruined their life.
Bunu, ağzını burnunu dağıttığın, ölüme terk ettiğin parasını çaldığın ve hayatını mahvettiğin birine söylüyorsun.
I knew that one day, the color of a man's skin would dissipate and we would all live side by side as brothers.
- Ya, ya. - Bir gün bir adamın ten renginin önemini yitireceğini biliyordum. Ve hep birlikte kardeşçe yaşayacağımızı.
And the only thing that got me through all that. Was being with norma.
Bunlardan sağ salim çıkmamı sağlayan tek şey, Norma'nın yanında olmaktı.
Yeah, well, the fun part is I just learned that if this guy decides to sue us, and we have to pay him out, apparently, all that shit comes out of my back end.
Olayın en zevkli yanı da şu, adam bizi dava edip tazminat koparırsa tahsilatı benim kıçımdan yapacakmış.
It turns out that all it really takes for your life and everything you thought about yourself to change for ever isn't love or passion.
Hayatın ve kendin hakkında bildiğini sandığın her şeyi değiştiren şey aşk veya tutku değil.
Maybe that's all we shared, you and I...
Belki de seninle paylaştığımız tek şey buydu...
And setting all that aside, during my assessment,
Bütün bunlar bir kenara, değerlendirmem sırasında,
And you are all that's standing between me and a prison sentence.
Ve sen benimle, bir hapis hücresi arasında duran tek şeysin.
They were a bit worried because her waters had broken and nothing was happening, so they induced her and it was all fast and furious after that.
Biraz endişeliydiler çünkü suyu geldi ama hiçbir şey olmuyordu, onlar da onu ikna ettiler, sonrası çok hızlıydı.
That's how all this happened in the first place, and I just... I just wish you'd been able to trust me with it.
Her şey ilk başta böyle oldu, ve ben sadece..... ben sadece bana bunlarla ilgili güvenebilmeni isterdim.
I'm going to have to talk to all the people I kidnapped and drill down on whether they saw anything that might get me to Natalie.
Beni Natalie'ye götürecek bir şey görüp görmediklerini öğrenmek için kaçırdığım tüm insanlarla konuşmak zorunda kalacağım.
And we all know what that sound is, we have a bombshell today, upchuckers. - This is it.
Hepimiz o sesin ne olduğunu biliyoruz, bugün kötü bir sürprizimiz var pezevenkler.
She's inherited all of their enemies and a power that... I don't understand.
Mikaelson'ların bütün düşmanları da anlamadığım bir güçle beraber ona miras kaldı.
If I can't turn all that into a cure... Elijah and Kol are going to die.
Eğer bunlarla bir ilaç yapamazsam Elijah ve Kol ölecekler.
I put him down, I kept him down, and I am the only one that can stop him from coming after all of you.
Onu yakaladım, onu tutsak ettim ve onu durdurabilecek tek kişi benim. Sizin peşinizden gelmesini engellemek için.
You know, I look at pictures of my prom and stuff, and... and all I think of is, like, " Oh, that's when...
Yani, mezuniyet resimlerime falan bakıyorum ve... Ve tek düşündüğüm "Bu Ellen'ın hastanede olduğu zaman."
And all of my friends, they think that she's some kind of freak.
Bütün arkadaşlarım onun bir çeşit ucube olduğunu düşünüyor.
All the data is that those 70 % of deaths and morbidity are largely lifestyle related and preventable.
Tüm bu bilgiler ölümlerin ve hastalıkların yüzde 70'inin büyük oranda yaşam tarzına bağlı ve önlenebilir olduğunu gösteriyor.
No one wants the fat shame, and we all want everybody to be comfortable with our bodies, but, this movement to be comfortable with our bodies has made us comfortable with being sick. And that's a huge problem.
Kimse kilosundan utanmak istemez ve herkesin vücuduyla barışık olmasını isteriz fakat vücutlarımızla barışık olma akımı bizi hasta olmayla da barışık yapıyor ve bu büyük bir sorun.
All the antibiotics that these animals have to be fed. Similar to chickens and turkeys kept in confinement, these fish get infections.
Kapalı ortamda yetiştirilen tavuklar ve hindilerde olduğu gibi bu çiftlik balıklarına da antibiyotikler veriliyor.
[Snyder] All these environmental toxins and toxins from the feed that they're being fed accumulate in their tissues and are released into the mother and unfortunately, to the child when you eat these products when you're pregnant.
Bütün bu çevresel toksinler ve beslenme yoluyla alınan toksinler hayvanların dokularında birikir ve bunları yiyen anneye geçer ve sonra da çocuğa geçer, eğer bu ürünler hamileyken tüketilirse.
Organic dairy has just as much saturated fat and cholesterol and galactose, all the things that you don't want, as conventional dairy.
Organik süt ürünleri de market ürünleriyle aynı oranda doymuş yağ, kolesterol ya da galaktoz gibi istemediğiniz maddeleri içerir.
That's why we have these foods in schools and marketing messages at a younger and younger age for kids to get hooked on all the wrong kinds of foods. So, there's all kinds of parallels.
Bu yüzden bu gıdalar okullarımızda ve pazarlama mesajları genç ve daha küçük yaşlar için bu sayede çocuklar hep yanlış türde yiyeceklerin ağına takılır.
The best thing that you can do to make sure that you empty all those bullets out of the chamber and not taking a risk with your health is to get the animal products out of your diet and eat healthy foods.
Her şey diyet değildir ama önemli kısmı da odur. Yapabileceğiniz en iyi şey haznedeki tüm mermileri boşaltmak, sağlığınızla risk almamak, hayvan ürünlerini diyetinizden çıkarmak ve sağlıklı yemektir.
Valentine's Day, I decided to go vegan and give up all meat, which was never in my thoughts in a while million years, but I've heard so much success from people that are vegan.
Sevgililer Günü'nde vegan olmaya karar verdim. Et yemeyi bırakmak aklımın ucundan dahi geçmiyordu ancak vegan olan insanların başarıları hakkında çok şey duydum ve böylece tüm hayvani ürünleri bıraktım.
All the aches and pains in my body, it just went away. Because I'm not ingesting so many inflaming foods, the acidic foods that animal products are.
Bedenimdeki tüm ağrı ve acılar kayboldu çünkü artık o tetikleyen, hayvani ürünlerden asitli yiyecekleri besinleri sindirmiyorum.
I would never not be vegan now that I know all the benefits and now that I know how it feels to be vegan.
Yararlarını ve nasıl bir his olduğunu bildiğim için artık veganlık dışında tercih yapmam.
All I can tell you is that I felt and I continue to feel better than I ever felt before.
Bunu yaparak vücudumu dokuz yıl korudum. Size söyleyebileceğim tek şey, kendimi iyi hissetmeye devam ettiğim ve çok daha iyi hissettiğimdir.
You tell me, so I can help you, before he uses you to get that devil out and we are all left here to die.
Bana söyle de, sana yardım edeyim o şeytanı çıkartmak için seni kullanıp, bizi burada ölüme terk etmeden önce.
This is clearly a stressful time for you, as it is for all of us, and I'm sorry about that.
Biliyoruz zor bir zaman senin için, ki bizim için de öyle, ve bunun için de çok üzgünüm.
And then I poured hooch all over the couch that Clyde was on.
Sonra da Clyde'nin oturduğu kanepenin her yerine içki döktüğümü.
All I know is that it's horrific... and I'm sorry.
Tek bildiğim dehşet verici olduğu ve üzgün olduğum.
And if we find proof that she had any contact with the Mahoneys, they all go down.
Eğer Mahoney'lerle irtibata geçtiğine dair bir kanıt bulursak hepsini aşağı çekeriz.
All of you have done terrible things, and you have asked me to believe that you did them for the right reasons.
Hepiniz korkunç şeyler yaptınız ve benden onları doğru nedenlerle yaptığınıza inanmamı istediniz.
Otherwise, this boy right here is gonna kill himself and we'll all have more blood on our hands. Is that what you want?
Aksi hâlde bu çocuk kendisini öldürecek ve hepimizin eli daha fazla kana bulaşmış olacak.
All I can think is that there's something in the house that isn't wired through the breaker box... and it's drawing power.
Aklıma gelen tek şey, evin içinden sigorta kutusuyla bağlantılı olmayan bir kablo geçiyor ve elektrik çekiyor.
I had to practically drag the information out of her that you filled her head and all of her friends'heads with lies.
Resmen kadının ağzından laf almak zorunda kaldım. Onun ve arkadaşlarının aklını yalanlarınla doldurduğunu öğrendim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]