All that matters traducir turco
1,865 traducción paralela
But if it's obvious to you, that's all that matters.
Ama sen öyle görüyorsan sorun değil.
I wish them happiness and a long life, that's all that matters.
Mutlu olsunlar, uzun ömürlü olsunlar da önemli olan o.
All that matters is you getting better.
Önemli olan tek şey senin iyi olman.
All that matters is that one hour from now, I will have a ring on this finger, and I will be the most important person in his life.
Önemli olan tek şey bir saat sonra bu parmağımda yüzük olacak ve ben onun hayatındaki en önemli kişi olacağım.
- That's all that matters.
- Önemli olan da bu.
I have him back, that's all that matters.
Onu geri aldım, önemli olan da bu.
At least, it's not all that matters.
En azından, tek önemli olan bu değil.
This is all that matters.
Önemli olan tek şey bu.
This is all that matters.
Önemli olan da bu.
Right now all that matters is getting S-11 back.
Şu an önemli olan tek şey S-11'i geri almak.
That's all that matters.
Sen benim kardeşimsin, önemli olan bu.
That's all that matters.
Tek önem teşkil eden budur.
Then that's all that matters.
Then that's all that matters.
All that matters is that the responsibility is mine. I took it, by leaving my post.
Ve bu konudaki tüm sorumluluk bana ait ve ben de işimi bırakarak sorumluluğu üstlendim.
Yup, that's all that matters. - That's it. - Let's go.
- Evet, önemli olan bu.
She is a star. That's all that matters.
Kız bir yıldız, önemli olan da bu.
Her door would not open, and this is all that matters.
Kapısı açılmadı. Gerisinin ne önemi var.
It's all that matters.
Hayır, umurunda.
And that's all that matters!
Ve tüm önemli olan da bu!
You know,'cause winning's all that matters, right?
Önemli olan kazanmaktır, değil mi?
All that matters. It's that I'm a grizzly. And I'm king of the jungle.
Önemli olan benim boz ayı olmam ve ben bu ormanın kralıyım.
All that matters is that you're on the team.
Onun tek önemi bir takım olduğumuzu hatırlatmak
All that matters to me is the work!
Benim için önemli olan tek şey, iş!
That's all that matters in the end.
Tek önemli şey bu sonuçta.
Right now all that matters is figuring out if Tanaz is really a double agent.
Şu anda önemli olan tek şey Tanaz'ın gerçekten ikili ajan olup olmadığını çözmek.
That's all that matters to me.
En önemlisi bu.
It's all that matters.
Asıl mesele bu.
That's all that matters.
Önemli olan da bu.
I love you, and that's all that matters.
Seni seviyorum ve önemli olan tek şey bu.
All that matters to me is what you did with it.
Beni bağlayan tek şey onunla ne yaptığın.
Playing the violin isn't all that matters.
Her şey keman çalmak değil.
What I'm trying to say is that you're Jenny. And that's all that matters to me.
Söylemeye çalıştığım benim için önemli olan sadece sensin Jenny.
All that matters now is that you're back.
Geri döndün ya önemli olan bu.
At the end of the day, all that matters is results. That's not true.
Günün sonunda önemli olan tek şey sonuçtur.
You think you do, And that's all that matters.
Sevdiğini düşünüyorsun ve önemli olan da bu.
All that matters is what the bosses think, and they took his badge away.
Önemli olan tek şey baştakilerin ne düşündüğü ve onlar onun rozetini aldı.
well, you're my daughter and it's all that matters.
Kızım olan sensin ve beni ilgilendiren şey bu.
He loved you and he's home now and that's all that matters.
Seni seviyordu. Şimdiyse evinde ve önemli olan tek şey bu.
All that matters to me is the truth.
Beni ilgilen tek şey gerçekler.
You get your weekly check. That's all that matters.
Sen haftalığını almıyor musun, sen ona baksana.
No, it's all that matters.
- Tek önemli olan bu.
That's all that matters.
Hepsi bu.
The compromises I made in my personal life... they were all about protecting the one thing that matters to me.
Hayatımda verdiğim ödünlerin tek amacı hayatımdaki bir şeyi korumak içindi :
It's all that really matters, right?
Esas önemli olan bu, değil mi?
To make matters worse, Internal Affairs came around here asking all these questions, talking like Ike had gone over, that he was working for Racine.
Daha kötüsü Teşkilat Soruşturma'dan geldiler. Bir sürü soru sordular. Sanki Ike saf değiştirmiş gibi konuştular.
But if my opinion matters at all, I don't think it was her that done it, neither. Why would you say that?
Fikrimin bir değeri varsa, bence onu kız da öldürmedi.
All that really matters is we love each other!
Hafta sonu ziyaretlerini ortaya Çıkartmamdan hoşnut olacağını sanmam.
that's all that really matters.
Neden kızdın anlamadım.
Everything else, all my quirks, my fears, the fact that people find me strange, none of it matters, because I know who I am.
İnsanların beni garip bulmaları... Hiç önemli değil, çünkü kim olduğumu biliyorum.
Isn't that all that really matters?
Asıl önemli olan da bu değil mi zaten?
And at the end of the day, that's all that really matters to me.
bir işe bulaştın, ve benim her şeyin üzerinde.. tuttuğum şey insan hayatıdır.. Bunun sonunda..
all that shit 30
all that 276
all that stuff 77
all that money 36
all that time 39
all that sort of thing 17
all that crap 20
that matters 23
all the world's a stage 17
all this time 373
all that 276
all that stuff 77
all that money 36
all that time 39
all that sort of thing 17
all that crap 20
that matters 23
all the world's a stage 17
all this time 373
all the way up 39
all the way home 19
all the time in the world 18
all things are possible 16
all the way down 60
all the time 1146
all the way back 32
all things considered 154
all these years 280
all those years ago 44
all the way home 19
all the time in the world 18
all things are possible 16
all the way down 60
all the time 1146
all the way back 32
all things considered 154
all these years 280
all those years ago 44