And he didn't traducir turco
7,273 traducción paralela
And that boy 10 years ago, didn't he say that Lolo was responsable for it?
Ya şu adam, 10 yıl önce kafayı sıyırıp giden... Lolo'nun bir ilgisi yok mudur?
He brought officer Acker something to eat and he didn't come back.
Memur Acker'a yiyecek bir şey götürüyordu. - Ama geri dönmedi.
He didn't have what I had here... you and Jordan.
Benim burada sahip olduklarım onda yoktu, sen ve Jordan.
Why didn't you report your injury at work? You know, my old man worked there for 20 years, and he got me on part time to pay for this trip we're taking next month.
Babam, 20 sene boyunca orada çalıştı, gelecek ay çıkacağımız gezi için para biriktirebileyim diye de bana yarı zamanlı bir iş ayarladı.
Bud didn't know everyone who was at your wedding, and he didn't have the list of names.
Bud düğündeki herkesi bilmiyordu ve isimlerin listesi de elinde yoktu.
And I waited, but he didn't come back.
Beklemiştim ama geri dönmemişti.
She said she didn't know the guy who lived in my place before me, but she did, and he saw her come home wet the night Lila was killed.
Dairemde benden önce oturan çocuğu tanımadığını söyledi ama tanıyordu ve çocuk Lila'nın öldüğü gece onu ıslak halde eve dönerken görmüş.
And he believed you when you said you didn't do it.
Yapmadığını söylediğinde sana inandı.
- And he didn't have a scratch on him.
Tek bir çizik bile almamış.
He joined the Army last year and it didn't go well.
Geçen yıl orduya yazıldı ama işler pek yolunda gitmemiş.
You tore up his ass before, and he didn't tell anybody.
Onu daha önce de dövdün, kimseye söylemedi.
My oldest boy is in jail for a crime he didn't do, And ethan here has terrible health problems.
Oğlum işlemediği bir suç yüzünden hapiste ve Ethan'ın müthiş sağlık sorunları var.
Um, he was... upset, and he didn't mean to.
- Sinirlendi, kötü bir niyeti yoktu.
I pressed Loeb, he sent the Ogre after me, and I didn't stop. I did this.
Benim suçum.
He didn't speak English, and my Chinese was terrible.
İngilizce bilmiyordu, benim de Çincem korkunçtu.
Without you that lad would have been convicted and jailed for life for something he didn't do.
- Hayır! Sen olmasaydı o çocuk işlemediği bir suç yüzünden ömür boyu hapis cezasına çarptırılır, gerçek katil de hala dışarıda olurdu.
But he got all worked up when I didn't say anything and he pushed me.
Ama ben hiçbir şey söylemeyince, öfkeden çıldırdı ve beni itti.
But he didn't, and he never will.
- Ama dönmedi. Dönmeyecek de.
He didn't hurt Ben and he didn't hurt me.
- Ne Ben'e, ne de bana zarar verdi.
Yeah, he made each and every one of us with a purpose, didn't he?
Evet, Tanrı hepimize bir amaç vererek yarattı, öyle değil mi?
He had ample opportunity to do us real damage and he didn't.
Elinde bize çok büyük zarar verebilecek bir koz vardı ve o bunu kullanmadı.
He got into a fight with our dog, and we didn't know.
Bizim köpeğimizle kavgaya daldı, senin olduğunu bilmiyorduk.
He was trying to get to an EpiPen and he didn't make it.
Kendine epinefrin bulmaya çalışıyordu ama başaramadı herhalde.
And obviously he didn't want his wife to find out.
Ve anlayacağınız gibi karsının bunu öğrenmesini istemedi.
But, you know, he didn't say that you had to be all shiny and new.
Ama tertemiz olman gerektiğini söylemedi.
S.T.A.R. Labs did quite a few tests on Martin, didn't they... and they said he was fine?
STAR laboratuvarında, Martin üzerinde birkaç test yapmışsınız. - Acaba... Sonuçları iyi mi çıktı?
And he said he was gonna kill him if I didn't...
Onu öldüreceğini söylemişti. Tabii ben...
You knew how he felt about me for God knows how long, and you didn't tell me that either.
Kim bilir bana olan hislerini ne zamandır biliyordun ama bunu da söylemedin.
And it didn't even seem like he felt it.
Hissetmişe bile benzemiyor.
He got beat up at the Halloween party and now this horrible accident, neither of which would have happened if I didn't come here and kiss him.
Cadılar Günü partisinde dayak yedi, şimdi şu berbat kaza bunlardan hiçbiri ben gelmeseydim ve onu öpmeseydim olmayacaktı.
INTERVIEWER : Didn't he say he wanted to talk to you and explain it to you?
Seninle konuşup sana açıklamak istemedi mi?
First of all, nobody's getting married, and second of all, I didn't kiss Byron, he kissed me.
Birincisi, kimse evlenmiyor ikincisi Byron'ı ben öpmedim, o beni öptü.
I don't know, some creepo picked her up, and I didn't like him, so he went to Cat.
Birkaç saat önce oldu. Bilemiyorum, gıcık bir tip aldı onu. Ben adamdan hoşlanmadım, o da Cat'e gitti.
He came and picked him up, didn't press charges.
Ve şikayetçi olmadı.
All I know is he didn't come back after his first night here and he left his suitcase.
Tüm bildiğim buradaki ilk akşamından sonra geri gelmediği ve bavulunu burada bıraktığı.
And he didn't go to Boston.
Ve Boston'a gitmedi.
And he said he didn't do his homework.
- Bir de dersini çalışmadığını söylemişti.
He didn't have to tell me to do a goddamn thing and he had all the control.
Bana bir şey söylemesine gerek yoktu, kontrol zaten onun elindeydi.
- No, Trish, he said, "Let go," and I didn't.
- Hayır Trish bırak dedi ama bırakmadım.
She didn't say he was dead, which means she saved him, and she knows exactly where he is.
Öldü demediğine göre onu kurtarmış demektir, nerede olduğunu da biliyor.
Yeah, purple is his favorite color and he didn't even get to give it to me.
Evet, en sevdiği renk mor ve bunu kendisi yapması bile gerekmedi.
He locked you up and told you the outside world didn't exist anymore, and you believed him.
Seni bir yere kapatıp dış dünyanın var olmadığını söyledi, sen de inandın.
And I-I didn't know that he felt that way.
Hala böyle hissettiğini bilmiyordum.
And the Serb had a chance to play ball and he didn't.
Ve Serb'in oyuna katılma şansı vardı ama katılmadı.
Well, technically, he wasn't my superior, - and I didn't feel pressured.
Teknik olarak benim üstüm değildi ve kendimi baskı altında hissetmedim.
I met Virginia Woolf in this room, and Lytton Strachey, although he didn't stay long.
Bu odada Virginia Woolf ile tanıştım ve Lytton Strachey ile. Ama o çok kalmadı.
He didn't have a chance to try and kill her.
Onu öldürme şansı olmamış.
Have you ever called dad at the office at night and he didn't answer?
Gece babamı ofisteyken aradığında telefonu açmadığı oldu mu hiç?
And when he didn't...
Çekmeyince de...
He wanted to take me out to dinner, and I didn't have time for him.
Beni yemeğe çıkarmak istedi ama onun için zamanım olmadı.
I gave it to him once without, and he said it didn't taste right.
Bir keresinde tükürmeden verdim ve bana tat alamadığını söyledi.
and here 683
and here you go 26
and here i was 16
and here you are 183
and here we go 118
and here they are 24
and here it is 109
and here they come 18
and here he comes 19
and here it comes 20
and here you go 26
and here i was 16
and here you are 183
and here we go 118
and here they are 24
and here it is 109
and here they come 18
and here he comes 19
and here it comes 20