Armed man traducir turco
298 traducción paralela
No, I don't want an armed man, William.
Hayır, silahlı bir adamı istemem, William.
Enticing a broken-armed man into a project.
Kolu kırık birini projeye sokmuşsun.
You ain't afraid to fight a one-armed man, are you?
Tek kollu bir adamla dövüşmekten korkmuyorsun değil mi?
- Birkett, confine these men below and station an armed man at each hatch.
- Birkett, Bu insanları aşağı topla ve başlarına silahlı adam koy.
He thinks of the day when he might find the one-armed man.
Tek kollu adamı bulmayı düşünüyor.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble'ın kanıtlayamadığı şey ise karısının cesedini bulmadan önce evinden kaçan tek kollu bir adam gördüğüydü.
The good doctor claimed there was a one-armed man.
Doktorumuz tek kollu bir adam vardı diyor.
I ought to get a kickback on any one-armed man any department, anywhere, arrested for a crime against a woman. So you got a kickback.
Bir kadına karşı işlenmiş bir suçtan dolayı tek kollu bir adam tutuklanırsa, nerede olursa olsun hangi birimce olursa olsun bana bildirecekler.
" One-armed man...
" Tek kollu adam...
He's just a one-armed man who likes to beat up women, that's all.
Kadınları döven tek kollu biri. O kadar.
He read somewhere that you'd arrested a one-armed man for an assault on a woman.
Bir kadına tecavüz eden tek kollu birinin yakalandığını bir yerde okumuştur.
Sounds as though he believes in his one-armed man.
Tek kollu adamının varlığına inanıyor gibi.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Yargılanıp suçlu bulunmuştu... Richard Kimble şunu kanıtlayamamıştı : karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından koşarak uzaklaşan tek kollu bir adama rastlamıştı.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble'ın kanıtlayamadığı şey öldürülen karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından koşarak uzaklaşan... tek kollu bir adama rastladığıydı.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamamıştı karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adam görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble eşinin cesedini bulmadan önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adamı görmüştü.
Then, Lieutenant Gerard, with your reputation as one of the most brilliant police officers in the state, you were forced to conclude that there never was a one-armed man.
O zaman Teğmen Gerard, eyaletteki şöhretli amirlerden biri olarak asla tek kollu biri olmadığı sonucuna mecburen vardınız.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
"Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamamıştı : " Karısının cesedini bulmadan az önce, evinin civarından koşarak uzaklaşan... "... tek kollu bir adamı görmüş olduğuydu.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamadı öldürülen karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarında kaçan tek kollu bir adam görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Mahkûm edilen Kimble şunu kanıtlayamamıştı karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adamı görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu ispat edememişti öldürülen karısının cesedini bulmadan önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adamı görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Kimble şunu kanıtlayamamıştı öldürülen karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adam görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçsuz olan Richard Kimble şunu kanıtlayamamıştı karısının cesedini bulmadan az önce tek kollu bir adamın evinden koşarak uzaklaştığımı görmüştü.
Richard Kimble has come a thousand miles on hope and the slimmest of clues in his hunt for the one-armed man.
Richard Kimble tek kollu bir adamın peşinden bir ümitle ve en zayıf bir ipucuyla binlerce kilometre yol kat etmiştir.
This is a newspaper sketch of the one-armed man from the description you gave them.
- Bu gazetelerde çıkan çizimler onlara verdiğin tariflere göre tek kollu adamın çizimi.
I have a selfish reason for wanting to find the one-armed man.
Tek kollu adamı bulmak için bencilce bir nedenim var...
"I Found the One-Armed Man" by Mike Decker.
"Tek kollu adamı buldum", yazan Mike Decker.
I may not be able to find the one-armed man.
Tek kollu bir adamı bulamayabilirim.
Now, what about this one-armed man, sergeant?
Bu tek kollu adam nedir böyle çavuş?
Even if that one-armed man has left town, we're gonna find him, I guarantee it.
Tek kollu adam şehirden ayrılsa bile garanti veririm bulacağız onu.
The word is that you've got somebody who claims he can identify Richard Kimble's alleged one-armed man.
Dolaşan laflara göre Richard Kimble'ın tek kollu adamını gören birisi varmış.
Well, Mr. Decker, there is no one-armed man. That was just a product of Kimble's imagination.
Bay Decker, tek kollu biri yok bu sadece Kimble'ın uydurduğu hayal mahsulüdür.
I don't care which one you turn in to me, whether it's the capture of the one-armed man, if there is such an animal, or the capture of Richard Kimble.
Hangisi olursa olsun vız gelir tek kollu bir adamın yakalanması, şayet böyle birisi varsa ya da Richard Kimble'ın kendisi...
Was it about the one-armed man?
Tek kollu adam hakkında mıydı?
There was a one-armed man aboard, what happened to him?
Burada tek kollu bir adama ne oldu?
What about the one-armed man?
Tek kollu adama ne dersiniz?
Oh, he probably did see a one-armed man.
Muhtemelen tek kollu bir adamı görmüştür...
He has seen the one-armed man, and it has given him hope.
Tek kollu adamı gördü... ve ümitleri canlandı.
If an armed man falls, an unarmed man will pick up his gun!
Eğer bir silahlı düşerse, bir silahsız onun silahını alacak!
While in the meantime, the defendant Frederick Garrett peaceably armed with an ax, destroyed the efforts of the officials to save the life of an innocent man. The enlarged stop action...
Bu sırada davalı Frederick Garrett masum bir insanın hayatını kurtarmaya çalışan yetkililerin çabalarını huzur içinde baltalıyor.
I picked up my cards, took others... moved over and saw a man in his 40s... a one-armed officer in the Legion of Honor.
Kartlarımı aldım, diğerlerine baktım ve kafamı yana kaydırdığımda 40 yaşlarında şeref nişanı sahibi tek kollu bir subay ile göz göze geldim.
The peace of the strong man, armed, who keepeth his house.
Evini korumuş olan ; güçlü, silahlanmış adamların huzuru.
Still, it's the duty of every man in the armed forces to do everything he can.
Yine de elinden geleni yapmak ordudaki her askerin görevidir.
Armed suspect, tall man, Caucasian, wearing a dark suit and soft hat.
Şüpheli silahlı, uzun boylu, beyaz, koyu takım elbise giyiyor ve şapkası var.
The man was armed with a sword, as well as a bow and arrows.
Adam silahlıydı bir kılıcı, ve Yay ve okları vardı.
Every man is armed.
Herkesin elinde bir silah.
Pearson clothing store, 2121 Sterling, held up by a man in brown felt hat, gray gabardine coat, armed with a blue-nosed revolver.
2121 Sterling'deki Pearson giyim mağazası kahverengi fötr şapkalı, gri gabardin ceketli, altıpatlarlı taşıyan bir adam tarafınca soyuldu. Tekrarlıyorum :
A man like him would be pleased to have two more strong-armed lads aboard. Not very trusting souls, are they?
Onun gibi biri iki güçIü silahlı adamın daha gemide bulunmasından memnun olacaktır.
You gather every man. Be armed and ready.
- Tüm adamlar silahlı ve hazır bekleşin.
No, I mean, it seems to me there was some kind of a request for information on this one-armed-man deal, about a year or so ago?
Hayır, bana öyle geliyor ki bir veya iki sene önce tek kollu adam için bilgi istenmemiş miydi?
We've armed man with tools.
Olanaklarımız var.