Breathes deeply traducir turco
86 traducción paralela
( breathes deeply ) They're saying, "Mary has no Hart."
"Mary'nin kalbi yok" demişler.
[Breathes Deeply]
[Derin nefes alır]
( breathes deeply ) Plus, there was something about the way she drew her twos that I liked a lot.
Ayrıca 2 rakamını yazışında sevdiğim bir şeyler vardı.
Okay. [Breathes Deeply]
Tamam.
OK. ( Breathes deeply ) Let's go get Colln.
Pekala. Hadi gidip Colin'i alalım.
She breathes deeply. Life seems so simple and clear. A surge of love, an urge to help mankind suddenly engulfs her.
Derin bir nefes aldı ve dünya ona o kadar basit ve net göründü ki bir anda onu insanlığa karşı büyük bir sevgi ve yardım etme duygusu kapladı.
'Cause ever since I - I heard about this - [Breathes Deeply] I can't sleep.
Çünkü bunu duyduğumdan beri uyuyamıyorum yiyemiyorum.
Yeah. ( BREATHES DEEPLY )
Evet.
But i have [exhales ] i have no air in my lungs. [ breathes deeply ] [ sniffs] And i look at her,
Ama akciğerlerimde hiç hava olmuyor ve ona baktığımda benim de yakında öleceğimi biliyorum.
Makes me s... Really sad, actually, and... ( breathes deeply )
Gerçekten beni çok üzüyor.
( Breathes deeply ) - Gay enough for you, Pen?
- Yeterince gay mi, Pen?
[breathes deeply] Last week, you said your husband works for the FBI.
Geçen hafta kocanın FBI'da çalıştığını söylemiştin.
[breathes deeply] But I didn't listen. 'cause you're a dog.
Ama bir köpek olduğun için seni dinlemedim.
[breathes deeply] Neal.
Neal.
Let's put that traction-control button [breathes deeply] Back on.
Çekiş kontrol düğmesini... tekrar açalım.
( Breathes deeply and grunts ) I will. Yes.
- Yapacağım.
We should stop. ( Breathes deeply )
Durmamız gerek.
[breathes deeply]
[Derin nefes]
And I'm grateful... [Breathes deeply] But my gratitude will only go so far.
Ve minnettarım... Ama sadece benim minnettarlığım yeterli değil.
I'll owe you. [Breathes deeply]
Sana borçlanacağım.
[breathes deeply] Show me a yoga pose that ends all problems.
Tüm sorunları çözen yoga hareketi göster.
[breathes deeply ] [ chuckles] Wow.
İnanılmaz.
When someone gets personal? [breathes deeply]
Birilerinin kişisel algılaması?
Congress has stalled everything we've tried to push through, approvals are in freefall, people want change, and of course that's exactly what the democrats are running on, but that's... ( Breathes deeply )
Onları farklı düşündürmeye çalışsak ta insanlar kolay kolay değişmiyor Kongrede herşey durmuş durumda. Bu tamamen Demokratların kimi destekleyeceği ile ilgili.
Who the hell was I talking to on the phone? [breathes deeply]
Telefonda konuştuğum kimdi o zaman?
[Breathes deeply] When you came to live here... my hope was that we would become closer, that we'd start to understand each other better.
Burada yaşamak için geldiğinde, umut ettiğim şey, daha yakın olabilmek ve birbirimizi daha iyi anlayabilmekti.
[breathes deeply] Pamela... I'm so sorry...
Pamela, her şey için çok özür dilerim.
[breathes deeply] Take it where?
Nereye?
( Breathes deeply ) He said he loved me.
Beni sevdiğini söyledi.
You shouldn't have... [Breathes deeply] had to pay for my mistakes, James.
Sen asla benim... hatalarımın bedelini ödememelisin James.
Ee! Ohh. ( Breathes deeply )
Ohh.
- Must meditate. [breathes deeply]
- Meditasyon yapmalıyım.
( exhales sharply, sniffs ) ( weakly ) Where... ( breathes deeply ) Where am I?
Neredeyim neredeyim ben?
I pushed Emily, and now she's... ( breathes deeply ) she's like this.
Emily'yi zorladım ve şimdi o bu hale geldi.
( breathes deeply ) If it's any consolation, you are the strongest person I have ever known.
Eğer teselli olacaksa tanıdığım en güçlü insan sensin.
I mean, that would be a long shot, but, uh, it's better than... ( breathes deeply ) Well, you're gonna need a lot of skill, a lot of hands, and a lot of luck.
Ben, uh, uzun bir vuruş olurdu demek, ama bu daha iyi... Peki, ihtiyacımız olacak beceri bir çok ellerde çok, ve şans bir sürü.
( breathes deeply ) Good.
Güzel.
~ Gustave breathes deeply ~
Birleşik Amerikan
[breathes deeply] for generations, it has blessed waterbenders with its glow.
Nesillerdir ışığıyla Su Bükücüleri kutsuyor.
[Breathes deeply] Are you okay?
İyi misin?
[Breathes deeply] His parents made him that way.
Onu, ailesi o hale getirdi.
[Breathes deeply] I... I got these for him.
Bunları onun için almıştım.
[breathes deeply] All right, Finn.
Pekala, Finn.
[Breathes deeply] Okay, okay.
Peki, peki.
[Breathes deeply] Again.
Tekrar.
BREATHES DEEPLY
Sonunda mutluluk verici iç huzura erişebildi ;
( breathes deeply )
June.
( Sniffles ) ( Breathes deeply ) Oh, and I could put you in those Hawaiian shirts that you hate.
O zaman nefret ettiğin Hawaii gömleklerinden giydiririm.
IT [BREATHES DEEPLY] WITH THIS COCK-UMENTARY. ¶ HEY HEY!
¶ Hey Hey!
[Breathes deeply] Battery's dead.
Pili bitmiş.
[Breathes deeply] I never said it enough.
Yeteri kadar söylemedim.
deeply 101
deeply sorry 17
breath 94
breathe 1905
breathing 114
breathless 16
breathe through your nose 20
breathing heavily 388
breathe with me 21
breathe deep 46
deeply sorry 17
breath 94
breathe 1905
breathing 114
breathless 16
breathe through your nose 20
breathing heavily 388
breathe with me 21
breathe deep 46