But nothing more traducir turco
674 traducción paralela
But nothing more.
Ama daha fazlasını değil.
But nothing more.
- Ama ileri gitme.
I Have gratitude for you, but nothing more...
Size minnettarım ama fazlası yok...
It's true, there's been a friendship, a profound friendship, if you will, but nothing more.
Bu kişiyle aramızda bir dostluk gelişti, hem de derin bir dostluk. Ama daha fazlası değil.
- Oh, I am sorry, Señor Arnold, but nothing more can be done'til tomorrow.
Oh, üzgünüm Bay Arnold, ama yarına kadar yapılabilecek pek birşey yok.
It sustained my life, but nothing more.
Bu benim yaşamıma destek oldu, ama daha fazla değil.
But nothing more, I'm sorry.
Ama hepsi bu kadar, üzgünüm.
But, I see it was nothing more than a slight disappointment to not have me around.
Sense bensiz daha bağımsız oldun.
I suppose you'll think I'm a meddling old fool, but... You know, I'd feel a good deal better if you'd clear out of this place after you're married, and have nothing more to do with Mr. Beaumont.
Benim ihtiyar bir bunak olduğumu düşünüyorsunuzdur ancak evlendikten hemen sonra buradan ayrılır ve bay Beaumont'la daha fazla muhatap olmazsanız sevinirim.
There's nothing that would suit'em more than to lose us, but we must go on.
Bizden kurtulmak işlerine gelir ama yola devam etmeliyiz.
No more Paris, no more Marseille Nothing but the Casbah!
Artık ne Paris, ne Marsilya... Sadece Kazbah var!
"He has nothing to recommend him but a certain stupid animal courage... which makes his work in the ring look more like suicide than battle."
"Aptalca cesareti dışında bize gösterebileceği pek bişey yok... arenada ne yapacağı mücadeleden çok intihara benziyor.."
There's nothing I admire more than independence but sometimes it can be carried too far.
Bağımsızlığı çok takdir ederim ama bazen fazla ileri gidebilir.
But since they stopped on this side of the Arno, and there was nothing more we could do, we went and joined them.
- Ama Arno savaşı durduğundan ve artık yapacağımız başka bir şey kalmadığından gidip onlara katıldık.
I did not think the cards were worth something... But he could not... I offer nothing more...
Mektupların bir değeri olduğunu düşünmedim, insana sağlayacağı fazla bir şey yok, ama çoğu kez karşılığını ödemeye hazır birileri bulunur.
When you have more experience you'll understand dames mean nothing but trouble.
Daha fazla tecrübe kazanınca kadınların başa beladan başka bir şey olmadıklarını anlayacaksınız.
And the more I think, the more restless I become. But there's nothing I can do!
Düşündükçe daha huzursuz oluyorum... ama yapabileceğim hiçbir şey yok!
But, before a battle, there is nothing more important than to have a good sleep.
Ama çatışmadan önce, hayatta hiçbir şey iyi uykudan daha iyi değildir.
I'm sorry, Stepp, but there's nothing more to be done about it.
Üzgünüm, Stepp ama burada daha yapılacak bir şey yok.
I know, but there's nothing more I can do for you.
Biliyorum ancak senin için yapabileceğim başka bir şey yok.
We'll keep her here a day or two for some more tests, George, but I'm sure it's nothing serious.
Onu bir kaç test için bir iki gün burada tutacağız, George, fakat eminim ciddi bir şey yok.
Mindful of this fact, I ask you once more, is the evidence that you have given the truth, the whole truth and nothing but the truth?
Bu gerçeklerin ışığında, size bir kez daha verdiğiniz ifadenin gerçekler ama sadece gerçekler olup olmadığını sormak istiyorum.
But a man of ideas, and there is nothing more dangerous than a man with an idea.
Bir barış adamı. Ve bir fikir adamı, fikirleri olan bir adamdan daha tehlikeli birşey yoktur efendim.
Nothing but promissory notes, useless bits of paper and you want to give more.
Taahhüt notları, işe yaramaz kağıtlar, sen ise fazlasını vermek istiyorsun.
This house boasts of its red armor and martial valor, but it seems that even in the great House of Iyi, samurai honor is nothing more than a facade.
Bu hane, kırmızı zırhı ve askeri cesareti ile böbürleniyor ama görünüşe göre o haşmetli Iyi evinde bile samuray onuru yanılgıdan başka bir şey değil.
It was a good hound, but now he smells nothing more.
İyi bir tazıydı ama artık koku almıyor.
But it's nothing more than hot air.
Oysa gevezelikten başka bir şey değildi bu.
Doing nothing but watch TV is making you more stupid.
Sen oturmaya devam et. Yardıma bile gitme.
But I want nothing more to do with your preparation!
Bundan böyle buluşunuzu kullanmanızı istemiyorum.
You probably got millions, but ain't nothing, nobody who's more faithful than I am.
Milyonlarca belki de, ama benim hiç yok kim benim kadar sadık olabilir ki.
Actually the first tank stopped and the entire army stopped, but then the tank started forward again and grandfather wouldn't move - so the tank went right over him, cutting off his head and nothing more stood in the way of the Reich's army.
Aslında ilk tank durdu, sonra tüm ordu durdu. Ama sonra tank devam etti ve büyük babam hareket edemedi... Tank üstünden geçerek, kafasını kopardı.
Mr. Ellsworth, I realise that a woman alone... has to expect some nonsense from the adventurous male... but I sold you a Hereford bull, nothing more.
Bay Ellsworth, ben yalnız bir kadının maceraperest bir erkekten bazı saçmalıkları beklemek zorunda olduğunun farkındayım ama ben sana bir Hereford boğası sattım, o kadar.
Our braves are no more, and our women have nothing but grief.
Cesur savaşılarımız çaresiz, kadınlarımız ise keder dolu.
Nothing but a little more work is needed.
Hayır. Her şey yolunda. Birkaç ayar yapmam gerek o kadar.
I understand what you're saying, sir but I'm just an anma, nothing more!
Ne dediğinizi anladım, efendim ama ben "Anma" dan başka birşey değilim...
Then there's nothing more to say but... Prosit.
Demek ki söylenecek son söz Şerefe.
- l don't like it any more than you do, but there's nothing we can do about it.
- Ben de durumdan hoşlanmıyorum, ancak yapabileceğimiz bir şey yok.
But you are with your friends now, and there is nothing more to worry about.
Ama şimdi arkadaşlarınlasın ve daha fazla endişelenecek bir şey yok.
No, but I mean seriously, gentlemen, sex without love like art without feeling, is nothing more than masturbation.
Hayır, ama ciddiden beyler, aşksız seks, duygusuz sanat gibi mastürbasyondan başka bir şey değildir.
But it's not all work and for relaxation they like nothing more than a day's fishing.
Ama her şey iş değil. Dinlenmek için en sevdikleri şey, balığa çıkmak.
But there's nothing.. that I can do... Just having you here is more than I can ask.
Ama bir şey yok..
Forgive me if this sounds cowardly, but I didn't want to be the one to have to tell her what had happened. - If there's nothing more, you'll excuse me. - Certainly, sir.
Bir kartopunun yuvarlanmağa başladığını gördüğünde, it.
We thought it was nothing but a lot of broken glass, but... seems now it's a bit more.
Kasabanın camını çerçevesini indirmekle kalmayıp bundan daha fazlasını yapmışız.
If I shoot, no more brain just holes, Mr. Azad! Nothing but holes.
Buradan ıskalamam imkansız ve beyninde delik açılsın istemezsin değil mi?
But you're nothing more than a swine... a tiny, little swine.
Ama sen domuzdan, küçük bir domuzdan başka bir şey değilsin.
Francesco's been a great friend to us all, but quite simply, we have nothing in common any more.
Francesco hepimizin iyi dostuydu, ama açıkçası artık onunla ortak bir noktamız kalmadı.
Yes, but if I do nothing it will capture more living things, make them prisoner, and kill them.
Evet, fakat bir şey yapmazsam daha çok canlıyı yakalayacak, onları tutsak edecek ve öldürecek.
Nothing I'd like to do more, but I can't, Lieutenant.
Çok isterdim, ama yapamam, Komiser.
But if you can't manage it, there's nothing more to be said.
Ama bu parayı veremeyecekseniz, söylenecek bir şey kalmadı.
But it is nothing for us to be proud of. Can we French be proud of this instrument of torture, this chopping block that makes us more an underdeveloped country than the light of the world we aspire to be!
... insanı harcayan bu mekanizma, bizi yani Fransa'yı aydınlık bir ülke olmaktan çıkarıp, geri kalmış bir ülke durumuna düşürüyor!
We cannot yet see how deliverance will come or when it will come, but nothing is more certain than that every trace of Hitler's footsteps, every stain of his infected and corroding fingers, will be sponged and purged
Kurtuluş ne zaman ve nasıl gelecek bilemiyoruz. Ama bu kesinlikle açık ve netti ki, Hitler'in her bir ayak izi, hasta ve kirlenmiş o parmaklarının bıraktığı her bir iz, temizlenecek ve arındırılacak.
but nothing serious 18
but nothing 143
but nothing happened 52
but nothing else 30
but nothing like this 34
nothing more 611
nothing more to say 17
more 1904
moreno 58
moretti 68
but nothing 143
but nothing happened 52
but nothing else 30
but nothing like this 34
nothing more 611
nothing more to say 17
more 1904
moreno 58
moretti 68
moreau 46
morello 30
morelli 46
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than ever 118
morello 30
morelli 46
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than ever 118