Nothing more to say traducir turco
391 traducción paralela
I have nothing more to say, sir.
Söyleyecek sözüm yok efendim.
You have nothing more to say to him, have you?
Ona söyleyecek başka bir şeyin yok, değil mi?
I have nothing more to say. That's good.
Söyleyeceklerim bitti.
There's nothing more to say.
Söylenecek bir şey kalmadı.
If that's your attitude, there's nothing more to say.
Tavırınız bu olacaksa, söylenecek bir şey kalmadı.
... if you've nothing more to say to me... ... I'll get back to the office.
Eğer bana daha fazla söyleyecek bir şeyin yoksa ofise geri döneceğim.
If the child's made up her mind, I've nothing more to say.
Eğer çocuk kararını verdiyse, söyleyecek başka sözüm yok.
I've nothing more to say.
Artık söyleyecek bir şeyim yok.
I presume you have nothing more to say.
Sanırım daha fazla söyleyecek birşeyiniz kalmadı.
There's nothing more to say.
Söyleyecek başka bir şey kalmadı.
Well, I have nothing more to say.
Daha fazla söyleyecek şeyim yok.
I have nothing more to say to you, Mr. Keane.
Size söyleyecek başka bir şeyim yok, Bay Keane.
- No, I've nothing more to say.
- Hayır, konuşacak birşey yok.
If you cannot be honest with me, we shall have nothing more to say to each other.
Bana karşı dürüst olmazsan daha fazla konuşmamıza gerek kalmaz.
I have nothing more to say to you!
- Sana diyecek başka bir şeyim yok!
You got nothing more to say? No, nothing.
- Söyleyecek başka sözün yok mu?
I guess there's nothing more to say.
Sanırım söyleyecek başka bir şey yok.
I have nothing more to say to you.
Sana söyleyecek başka bir şeyim yok.
If you've nothing more to say, pray, scat!
Başka diyecek bir şeyin yoksa, lütfen defol.
- There's nothing more to say.
- Diyecek bir şeyim yok.
I have nothing more to say.
Söyleyecek başka sözüm yok.
There is nothing more to say.
Söyleyecek başka şeyim yok.
We've got nothing more to say to each other.
Birbirimize söyleyecek çok sözümüz yok.
There's nothing more to say.
Söyleyecek fazla bir şey yok.
- I have nothing more to say.
- Söyleyecek başka birşeyim yok.
There's nothing more to say.
Söylenecek bir şey kalmamış.
I've nothing more to say to you.
Size söyleyecek başka bir şeyim kalmadı.
- Until we had nothing more to say.
- Söyleyecek sözümüz kalmayana dek.
My client has nothing more to say.
Müvekkilim şu anda hiçbir şey söylemeyecek.
Nothing more to say?
Bitti mi söyleyeceklerin?
You have nothing more to say to me.
Tek kelime etme bana.
You've all been briefed on the mission, so there's nothing more to say.
Hepiniz görevinizi biliyorsunuz, başka birşey demeye gerek yok.
Well, I'm off, since we have nothing more to say.
Bu konuda anlaştığımıza göre ben gidiyorum.
I'm sorry, I have nothing more to say
Üzgünüm, söyleyecek başka bir şeyim yok.
I have nothing more to say to people.
İnsanlara söyleyecek başka birşeyim kalmadı.
There's nothing more to say, Bruno.
Eğer... Söyleyecek bir şey yok, Bruno.
I have nothing more to say about our business.
İşle ilgili başka şey söylemeyeceğim.
We have nothing more to say to each other.
Birbirimize söyleyecek bir şeyimiz yok.
Then there's nothing more to say but... Prosit.
Demek ki söylenecek son söz Şerefe.
I've nothing more to say.
Başka hiçbir şey söylemeyeceğim.
There's nothing more to say
Artık söylenecek bir şey yok
Well, I'm afraid we have nothing more to say to each other.
Korkarım birbirimize söyleyecek başka şey kalmadı.
I got nothing more to say to you.
- Sana söyleyecek başka şeyim yok.
I got nothing more to say.
Söyleyeceğim başka bir şey yok.
I have nothing more to say about the Trepannis and the Hendersons.
Trepanniler ve Hendersonlarla ilgili söyleyecek başka bir lafım yok.
Nothing more to say
Söyleyecek bir şey yok!
I prefer to say nothing more tonight.
Bu gece daha fazla konuşmak istemiyorum.
Well, I guess there's nothing more for me to say.
Sanırım daha fazla söyleyecek bir şey yok.
Are you certain you have nothing more you'd like to say to us?
Bize söylemek istediğiniz başka şeyler olmadığına emin misiniz?
I have nothing more to say, your Honor.
Başka sözüm yok.
Well, professor, I'm sure you'll understand when I say that, to me, nothing is more important than my work.
Profesör, eminim söylediğimde anlayacaksınız benim için hiçbir şey işimden önemli değildir.
nothing more 611
to say the least 206
to say good 30
to say 74
to say goodbye 37
to say what 25
nothing 25771
nothin 482
nothing else matters 82
nothing to see here 87
to say the least 206
to say good 30
to say 74
to say goodbye 37
to say what 25
nothing 25771
nothin 482
nothing else matters 82
nothing to see here 87
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing changes 92
nothing yet 509
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing fancy 88
nothing much 304
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing changes 92
nothing yet 509
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing fancy 88