But you were there traducir turco
1,130 traducción paralela
I can't remember anything, but you were there, right?
Bir şey hatırlamıyorum. Sen oradaydın değil mi?
- But you were there for the rape.
- Ama tecavüz sırasında oradaydın.
But you were there to support me, and coach me,
Ama sen beni destekledin, hazırladın ve "Sadece Jack" yaptın.
I can't be exact there, sir but I can tell you this - lf this were DZ-5 that drop would be more than enough to kill every man here.
Tam söyleyemem, efendim. Ama diyebilirim ki : Bir tek damlası bile bu odadaki herkesi öldürmeye yeterli.
And then you were there, but you didn't do anything.
Sen oradaydın ama hiçbir şey yapmadın.
Now, I don't know what it was like in your homes and your home lives... but in my house, with my father, there were rules... and if you... you didn't follow the rules, there was hell to pay.
Sizin evde işler nasıldı bilmem... ama benim evimde, babamın kuralları vardı. O kurallara uymayanlara ceza verilirdi.
And you were Playing in germany At the time I was Stationed there. But, you know what?
Ve ben oraya tayin olduğumda, siz Almanya'da çalıyordunuz
But if I was a bird... if you were a bird, we could fly... and be there quickly and not have to walk so far.
Ama ben bir kuş olsaydım... Sen de bir kuş olsaydın, uçabilirdik... Yürümek zorunda kalmaz ve gideceğimiz yere çabucak gidebilirdik.
I didn't know you were following me but, after our last talk I suspected that you might be out there.
Beni takip ettiğini bilmiyordum ama son konuşmamızdan sonra burada olacağından şüphelenmiştim.
I don't like those conditions any more than you do, Mr. Tuvok, and I wouldn't want to spend another day there if I were you, Q... but I'm here to rule on a request for asylum,
Ben de sizin gibi o durumdan, pek hoşlanmıyorum, Bay Tuvok, ve senin yerinde olsaydım Q, ben de orada bir gün daha geçirmek istemezdim... ama burada, sığınma isteğini sorgulamak üzere bulunmaktayım,
I don't know how much of this you know,..... but ten years ago,..... there were several deaths at this hospital, here in the ASU,..... and, like the recent deaths,... .. they were all ruled accidental.
Bunun ne kadarını bildiğinizi bilmiyorum ama 10 yıl önce yine hastanenin bu bölümünde bazı ölümler meydana gelmişti ve hepsi de son ölümler gibi kazara meydana gelmiş gibi görünüyordu.
I'm sorry I had to do that. But you had to face it... And well, you weren't going to fet there without it, were you?
Bunu yapmak zorunda kaldığım için üzgünüm... ama bununla yüzleşmek zorundaydın, ve... şey, bu olmadan oraya gidemezdin, değil mi?
Anyone can break into an office, but doing it without having people know you were there is the trick.
Oraya herkes girebilir, mesele girdiğini başkalarına çaktırmamak.
But how does this apply to what you were saying in there?
Bu söylediklerinin konuyla ne ilgisi var?
I know that there was this Sarah Easton supermodel who you were never gonna see again and who you were friends with anyway, but this can't be the same girl, right?
Benim bildiğim kadarıyla bir sara Easton var, süpermodel. Ve sen onu bir daha görmeyecektin. Ve sadece arkadaş kalacaktınız.
And I went back to the place in the mal... where you were before, but you weren't there.
Seni eskiden bulunduğun yerde aradım ama bulamadım.
But just where you were there was a bend in the river.
Ama tam nehrin kıvrıldığı yerde duruyordun.
Eventually, it was dislodged, but there were a number of times I thought we'd lost you.
En sonunda, yerinden çıkarttık, ama bir kaç kere, sizi kaybettiğimizi düşündük.
Yeah, but Teal'c, if you recall, last time we were there... We had to shoot our way out.
Evet, ama Teal'c, hatırlarsan, oraya son gidişimizde yolumuzu ateş ederek açmıştık.
San Francisco in the middle'60s... was a very special time and place to be a part of... - but no explanation... no mix of words or music or memories... can touch that sense of knowing that you were there and alive... in that corner of time in the world, whatever it meant.
San Fransisko, atmışlı yılların ortası... çok özel bir yer ve zamandı... ama hiç bir açıklama... hiç bir kelime, müzik, ve hatıra karışımı... zamanın o köşesinde hala hayatta olduğunuzu bilmenin... verdiği duyguyu veremez.
But then... You were always there to... get me out of trouble again.
Ama o zamanlar..... hep oradaydın..... beni beladan kurtarmak için.
We were flying there, and I'd never been before... and Linda had, so you would think... that she would give me the window seat... but she didn't.
Ben daha önce hiç binmemiştim ve Linda binmişti, bu yüzden pencere yanındaki koltuğu bana verdiğini düşünebilirsin ama vermedi.
He said,'If I were as young as you are I would be sitting there saying the same things you're saying, arguing the same points you're arguing, making the same argument that these planned executions are invalid but when you are as old as I am,
Dedi ki " Eğer sizin kadar genç olsaydım ben de orada oturup sizin söylediklerinizin aynısını söyler, sizin eleştirdiğiniz noktaları eleştirir, bu hükmedilen infazların anlamsız olduğu fikrinizin aynısını savunurdum.
I know we were talking about you for a moment there, but my day was so bad.
Biliyorum tam senin hakkında konuşmaya başlamıştık ama günüm gerçekten berbat geçti.
You weren't driving, but it was your car... and you were there, Natalie!
- Ama senin arabandı! Sen oradaydın, Natalie.
It might be the acoustics, but from over there it sounded as if you two were barking.
Bu akustik olabilir, ama oradaki ses sanki iki kez havlama gibi.
There are four of us but you said there were 39 of the homing devices.
Biz dört kişiyiz ama 39 tane verici olduğunu söylediniz.
But when you and I were sitting out in the car there was not a light on.
Ama sen ve ben dışarıda arabanın içerisinde otururken evde ışık yanmıyordu.
But for once you were there when it happened.
Ama olay olduğunda oradaydın.
But there's one thing I know... When I met you, you were a wonderful, loving person.
Ama bildiğim bir şey var ki... senle tanıştığım zaman, sen harika, sevgi dolu bir insandın.
But you were just there, why do you wanna go again so soon?
Ama az önce oradaydınız!
If there be devils, would I were a devil to live and burn in everlasting fire that I might have your company in hell but to torment you with my bitter tongue!
Bu şeytanlıksa ben de şeytanım. Sonsuza kadar sönmeyecek bir ateşle yanıyorum. Cehennemde sana eşlik edeceğim.
But, um, if there were horses in it, would you be riding them... or would you be getting, a - a stunt-horse-double-man-thing?
Fakat eğer içinde atlar olsaydı siz mi binerdiniz yoksa şu "at-dublörü" şeyinden mi kullanırdınız?
OK, but if there were a chance, if something could be done to give you sight, would you take it?
Tamam, ama görebilmen için bir şeyler yapılabilme ihtimali olsaydı, dener miydin?
Can you tell me if you had to make a choice, if you were forced to choose between imagining her out there somewhere living a good life, being happy but you don't know you never find out or the worst being true her being gone but you know.
Söyleyebilir misiniz, bir seçim yapmanız gerekse Onun bir yerlerde mutlu, güzel bir hayatı olup bundan hiç haberiniz olamamasını mı, yoksa, en kötüsünü Onun öldüğünü ama bunu biliyor olmayı mı tercih ederdiniz?
if you were stuck in a town where there's nothing to do but bumper skiing and chase bats... every night of your evil fuckin'g life.
eğer yarasa avlamak ve kamyon kayağı yapmaktan başka bir şey olmayan bir kasabada sıkışıp kalsaydın... tüm lanet kötü hayatının her lanet gecesi boyunca...
Correct if I am in error, but if you were to bring a slave back to England, there would be some argument whether or not they should be freed.
Yanlışım varsa düzeltin, ama bir köleyi İngiltere'ye getirecek olursanız, özgürlükleri konusunda bazı tartışmalar çıkabilir.
But that night you were there. And you drank too.
İlk defa gittiğin bir evde oturup içkimi içtin.
There were some guys who approached me, but you're the first one who is really warmhearted and tries to accept and understand who I really am.
Bana yaklaşmaya çalışan bir kaç erkek oldu ama sen bana destek olmaya çalışan ilk erkeksin. Nazikçe beni sarmalayıp anlamaya çalışıyorsun.
But then you were born, right away I knew there was something wrong with you, different, evil.
Ama sen doğduğunda hemen sende bir sorun olduğunu anladım ; farklı, kötü.
But if you were there, George...
Ama oraya gidersen, George...
I know you were there for Alvarez since he came to Oz... but in order for this to work, I need to establish a rapport with him.
Biliyorum, Alvarez Oz'a geldiğinden beri onun yanındasın... ama bunun işe yaraması için, onunla bir bağ kurabilmeliyim.
Yeah, but when we were dating, you just sat there.
öyle ama çıktığımız zaman sen tam orada oturuyordun.
It's just that when you came to see me yesterday, I sensed that there were things that you wanted to talk about, but couldn't.
Dün beni görmeye geldiğinde benimle konuşmak istediğin bir şeyler varmış gibi geldi bana ama konuşamadın.
I waited until you were well, but I couldn't stay there.
İyileşene kadar bekledim ama orada kalamazdım.
L.A.P.D. protection, but I'd feel better if you were there.
Şu anda L.A.P.D tarafından korunuyorum ama sen de orada olursan iyi olur.
Yeah, but you can testify about Childers'frame of mind, his behavior while you were there.
Evet ama Childers'in yaklaştığı mantığı doğrulayabilirsin. Sen orada bulunduğun süredeki davranış şeklini.
You know, there's eight million people in New York... but when the three of us were together it felt like we were living on our own little island.
Bilirsin, New York'ta 8 milyon kadar insan yaşıyor... Ancak biz üçümüz biraraya geldiğimizde sanki kendi küçük adamızda yaşıyor gibiydik.
I'm sure you're well aware- - but I'd like to ask you if there's any truth to the rumor we've all heard, that you were at some point seriously involved with a photographer in Montreal,
Sen de bunun farkındasındır ama dedikoduların doğru olup olmadığını, yani Montreal'deki bir fotoğrafçı ile alakalı olup, olmadığını sormak istiyorum.
But there you were, in the clinch.
Ama oradaydın, bizimle birlikte.
Now, you say that there were other students who were aware of this test but you were the only one who exploited it.
- Bu sınavın kopyasını bilen başka öğrenciler de olduğunu söyledin. Ama bir tek sen kullandın.
but you 1775
but you can't hide 39
but you know what 1239
but you didn't 486
but you don't 308
but you said 161
but you and i 59
but you know 863
but you don't believe me 17
but you didn't listen 29
but you can't hide 39
but you know what 1239
but you didn't 486
but you don't 308
but you said 161
but you and i 59
but you know 863
but you don't believe me 17
but you didn't listen 29
but you were 65
but you don't understand 77
but you didn't answer 24
but you don't care 28
but you're married 17
but you never know 100
but you haven't 45
but you did it 63
but you're different 28
but you see 277
but you don't understand 77
but you didn't answer 24
but you don't care 28
but you're married 17
but you never know 100
but you haven't 45
but you did it 63
but you're different 28
but you see 277
but you have 69
but you are 252
but you're wrong 130
but you did 316
but you will 163
but you're not 377
but you do 339
but you can't fool me 19
but you did it anyway 18
but you know him 20
but you are 252
but you're wrong 130
but you did 316
but you will 163
but you're not 377
but you do 339
but you can't fool me 19
but you did it anyway 18
but you know him 20